Devrimin pasaportu olmaz

Forum Haberleri —

Defend Rojava

Defend Rojava

  • Rojava’nın ruhu, ne sınırlarla ne de baskılarla yok edilebilir. Enternasyonal dayanışma, devrimin kalbidir; bu kalp atmaya devam ettikçe, Rojava umudun adı olmaya devam edecek.

MİHRİ YILMAZ

Rojava devrimi, Suriye iç savaşının kaosundan doğan bir umut ışığı olarak, sadece Kürt halkının değil, dünyanın dört bir yanından gelen enternasyonalist devrimcilerin de mücadele alanı haline geldi. Sosyalistler, komünistler, anarşistler, feministler ve özgürlükçü bireyler, Kuzey ve Doğu Suriye’de, yani Rojava’da, kapitalizme, emperyalizme ve erkek egemenliğine karşı  alternatif bir yaşam inşa etmek için bir araya geldi. Ancak bu enternasyonal dayanışma, hem Türk devleti hem de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) gibi aktörler tarafından tehdit olarak görülüyor. HTŞ’nin Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) “yabancı savaşçıların çıkarılmasını” talep etmesi ve Türk devletinin bu yöndeki ısrarı, Rojava devriminin ruhunu hedef alıyor. Peki, kim bu “yabancılar”? Neden geldiler? Ve neden Türk devleti bu devrimcilerden korkuyor?

Enternasyonalistler neden Rojava’ya geldi?

Rojava, 2012’den itibaren özerk bir yönetim kurarak, demokratik konfederalizm ilkeleriyle halkların eşitliğini, kadın özgürlüğünü ve ekolojik bir toplumu hedefleyen bir devrim başlattı. Bu, sadece Ortadoğu’da değil, küresel çapta ezilenlerin umudu oldu. ABD’den Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Asya’ya kadar yüzlerce enternasyonalist, bu devrimin bir parçası olmak için Rojava’ya akın etti. Onlar, IŞİD’in vahşetine karşı savaşmakla yetinmedi; aynı zamanda burada inşa edilen toplumsal modeli savunmak ve kendi ülkelerine ilham taşımak istedi. Örneğin, Alman komünist Kevin Jochim (Dilsoz Bahar), “Burada sadece bir halkın değil, insanlığın özgürlüğü için savaşıyoruz” diyerek Rojava’ya katılmıştı. İngiliz anarşist Anna Campbell ise kadın özgürlüğü mücadelesini Rojava’da bulmuş, YPJ saflarında savaşarak hayatını ortaya koymuştu.

Türkiye’den de bir çok devrimci-komünist parti, devrimin ilk günlerinden beri mevzide yerini almıştı. Suphi Nejat Ağırnaslı, Ulaş Bayraktaroğlu, Osman Nuri Ocaklı, Göze Altunöz gibi devrimciler bu devrimden Türkiye’ye uzanan bir köprü oldular. Suruç Şehitleri’nin enternasyonal mirası Rojava devriminin enternasyonal ruhunu daha da zenginleştirdi

Bu devrimciler, Rojava’yı bir laboratuvar gibi gördü. Marksist-Leninistlerden anarşistlere, feministlerden ekolojistlere kadar geniş bir yelpazede birleşen bu insanlar, Rojava halkıyla omuz omuza IŞİD’e karşı çarpıştı, köylere su getirdi, kooperatifler kurdu, kadınların örgütlenmesine destek verdi. Onların varlığı, devrimin yalnızca bir “Kürt meselesi” olmadığını, evrensel bir özgürlük projesi olduğunu gösterdi.

Türk Devleti karşı devrim adına konuşuyor

Türk devleti, Rojava’daki enternasyonalistleri neden istemiyor? Cevap basit: Bu devrim, Türkiye’deki statükoyu tehdit ediyor ve kapitalist dünyaya meydan okuyor. Rojava’da inşa edilen model,, Türk devleti ve kapitalist modernite için bir “ideolojik tehlike”. Türk devleti, bunu “terör” olarak yaftalasa da, asıl korkusu, yeni Rojava’ların mümkün olması

Çünkü Rojava, sadece Kürtlerin değil, dünyanın her yerinden devrimcilerin ortak davası haline geldi. Türk devleti defalarca bu enternasyonal dayanışmayı kırmayı amaçladı. Yabancı savaşçıların çıkarılması talebi, devrimin ruhunu zayıflatma stratejisinin bir parçası.

HTŞ, SDG’den “yabancı savaşçıların çıkarılmasını” talep ederken, kendi saflarında binlerce Çeçen, Özbek, Türkmen ve hatta Arap dünyasından gelen cihatçıyı barındırıyor. Örgütün lider kadrolarında bile bu yabancı unsurlar önemli görevler üstlenmiş durumda; örneğin, Çeçen komutanlar saha operasyonlarını yönetirken, Özbek ve Türkmen savaşçılar lojistik ve istihbarat birimlerinde yer alıyor. Tahminlere göre HTŞ’nin 15 bine yakın savaşçısı yabancı kökenliyken, SDG’nin enternasyonalist devrimcilerine “Buradan çıkın” dayatması çarpıcı bir çelişkiyi, HTŞ’nin hegemonya arayışını ve Türk devletiyle örtüşen çıkarlarını ifşa ediyor.

Devrim kendi ruhunu koruyacaktır

Rojava devrimi, enternasyonalistlerin emeğiyle büyüdü. Ulaş’tan Anna’ya, Sibel’den Robert’a kadar yüzlerce devrimci bu topraklarda şehit düştü. Onlar, Rojava’yı bir özgürlük kalesi yapmak için geldiler ve bu hayali yaşattılar. Türk devletinin ve HTŞ’nin “yabancı savaşçı” bahanesi, bu mirası hedef alıyor. Ancak Rojava’nın ruhu, ne sınırlarla ne de baskılarla yok edilebilir. Enternasyonal dayanışma, devrimin kalbidir; bu kalp atmaya devam ettikçe, Rojava umudun adı olmaya devam edecek. Türk devleti korkmakta haklı: Çünkü bu devrim, bir gün kendi sınırlarını da aşabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.