Direniş pratikleri, umutlu olmak için bir neden

Dünya Haberleri —

  • ”Öyle bir dönemden geçiyoruz ki birleşmekten başka çıkış yolu yok! X, Y gündemleri kendi başlarına önemli, ama siyasi sorunlar arasında hiyerarşi kurmadan birleşmek gerekiyor" 

 

MUHAMMED KAYA/BERLİN

Hafıza Merkezi Berlin(HMB) tarafından 8 Nisan’da Macaristan Helsinki Komitesi (HHC) eş direktörü Márta Pardavi ve Ludwig Boltzmann Enstitüsü’nde konuk araştırmacı olarak bulunan, İnsan Hakları Avukatı Ceren Uysal’ın konuşmacı olarak katıldığı “İnsan Hakları Krizi” başlıklı webinar gerçekleştirildi.

Akademisyen Özgür Sevgi Göral’ın moderatörlüğünde gerçekleşen webinar etkinliğinde Türkiye ile Macaristan’da insan haklarına yönelik son dönemde artan baskı ortamına odaklanıldı. Bu duruma yol açan siyasi değişimler, yerel ve uluslararası düzeyde hukukun üstünlüğüne yönelik saldırılar, sivil toplum örgütlerini hedef alan yasa değişikliği ve diğer baskı araç ve yöntemleri konuşuldu.

Haklarımız için mücadele

Ceren Uysal konuşmasında Türkiye’de totalitarizmle karşı karşıya olunduğunu; devletin hukuku muhaliflere karşı baskı aracı olarak kullandığını belirtti. Devletin bu yaklaşımına karşın yakın dönemde İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı sonrası feminist hareketin ve LGBTİQ+ bireylerinin tepkisini çektiğine tanık olunduğunu aktaran Uysal, “Gördük ki haklarımız mücadele ile savunulabilir ve bu yüzden mücadele ediyoruz" dedi. Uysal Türkiye’deki protestoların bir birikim süreci olduğunu, bu sürecin sonunda hakkın teminat olarak açığa çıktığını belirterek,"Bizler artık özsavunmaya geçebiliriz. Hukuk alanında daha derin tartışmalar yapılmalıdır" dedi.

Hukuktaki istikrar en çok aranan değer

Ceren Uysal’ın konuşması sonrası moderatör akademisyen Özgür Sevgi Göral, Macaristan’nın 2010’dan sonra beyaz Hıristiyan Avrupalı kimliği üzerinden geriye gittiğini belirterek sözü Márta Pardavi’ye bıraktı. Pardavi Macaristan’da insan hakları alanındaki aşınmanın bir sürecin eseri olduğunu belirterek, 2010 yılındaki anayasal değişikliğe atıf yaptı. İnsan haklarının korunmasına yönelik ciddi çabalar olsa da daha geriye gittiklerini belirten Pardavi,”Geçmişte kadınlar, Romanlar haklarını kullanmak için büyük zorluk yaşıyordu. Ama 2010’da daha da geri düştük. Çünkü Orban, anayasayı değiştirdi. Zaten Freedom House uzun yıllardır Macaristan’ı kısmen özgür ülke olarak adlandırıyor" ifadelerini kullandı. Kimi farklılıklar olsa da AB içindeki Macaristan’da insanların politik düşüncelerinden ötürü tehdide maruz kadığını ve bu konuda Türkiye ile benzerlik taşıdığını belirten Pardavi, hukuktaki kuralların her gün değiştirilmesi nedeniyle istikrarın en çok aranan değer olduğunu aktardı.

Moderatör Özgür Sevgi Göral, Pardavi’nin konuşması sonrası Türkiye’de devletin Kürt hareketine yönelik büyüyen şiddetinin, feministlere, LGBTİQ+ bireylerine yönelik artan polis şiddetinin hukuki meşruiyet çerçevesinde nasıl değerlendirilebileceğini katılımcılara sordu.

Kürtlere yönelik şiddet yeni değil

Ceren Uysal hukuki meşruiyet gibi kavramların durağan olmadığını, içerisindeki unsurların siyasi iklimden etkilendiğini belirttikten sonra, bu unsurların da devletin yaklaşımına bağlı değişkenlik arz ettiğini ifade etti. Uysal "Kürt hareketine yönelik devlet şiddetine adil bir yaklaşım yok, sanki OHAL yeniymiş, mahkemeler daha önce siyasallaşmamış gibi bir algı var, bu doğru değil. OHAL sonrası gelişmeler, Kürdistan’daki sorunun genişlemesi, sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye’nin sorunu haline geldi" diye belirtti.

AİHM basit yaklaşıyor

AİHM’in Cizre Davası kararı, OHAL vb. kararlarının mahkemenin şöhretini sarstığını belirten Uysal "Ohal döneminden binlerce hakim ve savcı görevden alındı. Mahkeme güçlü bir eleştiri yapmadı. Sorunlu bir şey söyledi:’OHAL komisyonuna önce başvurulsun’. OHAL komisyonunun insanların başvurması gereken bir mekanizma olarak kabul görmesi, iç hukuk yolu olarak tanımlanması söz konusu ancak;  100 binden fazla insanın Danıştaya, idare mahkemesine başvuramadı. AİHM’in insan hakları ihlali ile ilgili başvuru merci, ancak işgücünden yakınıyor" diyen  Uysal AİHM’e "Basit yaklaşıyor" eleştirisini dile getirdi.

Direniş pratikleri, umutlu olmak için bir neden

“İnsan hakları mücadelesinin bir amacı da farklı motivasyonlara sahip kesimleri bir araya getirmek midir? Ya da muhalif toplumsal kesimler nasıl bir güce dönüşür” sorusu üzerine Ceren Uysal şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye’de sosyal hareketlilik hala devam ediyor. OHAL dönemlerinde LGBTİQ+ ve feminist gruplar eylemlerine devam etti. Hükümet özellikle LGBTİQ+ bireylerine son derece nefret söylemi kullandı. Başka bir konu da Gezi protestoları. Kürt hareketinden bahsetmeye gerek bile yok! Her zaman baskıya maruz kalmalarına rağmen yeniden yeniden saldırılara karşı direnmeye devam ediyorlar. Bu direniş pratiklerine bakınca umutlu olmak için bir nedenimiz oluyor"

Uysal, ayrıca ”Öyle bir dönemden geçiyoruz ki birleşmekten başka çıkış yolu yok! X, Y gündemleri kendi başlarına önemli, ama siyasi sorunlar arasında hiyerarşi kurmadan birleşmek gerekiyor" diye konuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.