Düşmanı aklama yalanı

Forum Haberleri —

❏

  • Faşist Türk devletinin yeminli Kürt düşmanı olduğunu bilmeyen yok. Ama işin tuhaf olan yanı ise, Kürtlük adına hareket eden ve kendine kürdüm diyenin kendi celladına yol gösterici olmasıdır. Anlaşılan KDP’de faşist şef Erdoğan’ın “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” anlayışını canı gönülden kabul edip bunun için tüm imkanlarını seferber etmektedir. Unutmayalım ki ölümün özgürlük getirdiği zulmün adıdır Kürt soykırımı.

MEDET SERHAT

Yazının başlığı biraz tuhaf gelebilir ama gerçekten ülkemiz Kürdistan’da özellikle de güneyinde politik ve ekolojik sıcaklık bu günlerde çok fazla artmış durumda. Ekolojik sıcaklık ovalarda 48-50 derecelere varabiliyor. Fakat konumuzun asıl sıcaklığı ise T.C devletinin güney Kürdistan’da yürüttüğü fiili işgal operasyonları. Bu operasyonlarda sadece dağlar değil, şehir, kasaba ve köyler de hedefleniyor. T.C’nin saldırıları yediden yetmişe tüm Kürdistanlıları hedefliyor. Gerçi bu yeni bir şey değildir. Biz T.C devletinin o çok övündüğü geçmişiyle yani Osmanlıların ve yakın geçmişteki Kemalistlerin Rumlara, Ermenilere, Lazlara, Gürcülere, Yahudilere, Araplara ve Kürtlere kundaktaki bebeklerden tutalım ana karınlarını deşmeye kadar ne tür katliamlar yaptıklarını biliyoruz. Günümüzde ise T.C devleti Suriye, Lübnan, Irak ve Kürdistan’da günlük olarak kan akıtmaya devam ediyor.

Türkiye devlet tarihinde belki de ilk kez, gelecek savaş stratejilerini açıkça dillendirerek “Kürtlerin varlığı Türklerin ve Türk devletinin yokluğu anlamındadır” bundan dolayı “Kürtleri yok etmek” amacıyla Kürt varlığını her anlamda ortadan kaldırmak üzere pratik yürütüyor. Bu nettir, açıktır. Bir güç senin fiziki sosyal, kültürel toplumsallığını ve tüm varlık emarelerini var eden şeylere saldırıyor. Geçmişte Türkiye yöneticileri bunu üstü kapalı söyler ve yaparlardı. Tayyip Erdoğan ise açıkça beyan ediyor. Düşman olgusunu iyi anlamak gerekir; sağa sola saptırmadan, kendi iyi niyetlerimizle değerlendirmeden bilmemiz gerekir ki; ulus-devlet düşmanlığının özü, ‘yok etmek için her yol, yöntem mubahtır’ ilkesi ile hareket eder. ‘Asıl olan savaşı kazanmaktır; hukuk, ahlakilik vb. savaşın sonucunu belirlemez, başarırsan seni yargılayanda çıkmaz’. Bu belirttiğimiz Makiyavelli’nin savaş ilkesidir.

Son yüz yıla baktığımızda bütün ulus-devletlerin savaş anlayışı bu ilke üzerinden yürütülmüştür. T.C devleti son yüz yıldır bu ilkenin şaşmaz pratiğini ispatlıyor. Asıl sorun Türk egemen devlet faşizminin anlayışında değil, asıl sorun bu yok etme savaş ideolojisi ve politikasının bu kadar açık olmasına rağmen, bunu yokmuş gibi sayarak kendini örgütleyemeyen, kendi varlığı için savaş yöntemlerini geliştiremeyen, “insan hakları, demokrasi” kavramları ile bir şeyler yapabileceğini sanan halkların, örgütlerin zihinsel sorunsallığıdır.

T.C soykırım savaşını Başûrê Kurdistan’ın her alanına yaymış durumdadır. Köyler, kasabalar ve şehirler tüm canlıları ile hedefleniyor. Doğası, canlıları yok ediliyor, tarlaları yakılıyor, suları kesiliyor. Fakat burada yine KDP’nin yandaş basını tüm bu olanların sorumlusu olarak Kürdistan Özgürlük Gerillalarını suçluyor. Madem gerillanın varlığı gerekçe gösteriliyor, yakanın öldürenin hiç mi suçu yok? Neden işgalcilere karşı en ufak bir tepkiniz gelişmiyor?

KDP ve basını olayları ters yüz etme ve manipüle etme konusunda T.C den iyi bir ders almış. Makiyavelli “politikada yalan mubahtır” dese de, Makiyavelli’nin dört yüz yıl önce ki bu düşüncesi günümüzde artık deşifre olmuş durumda. Yani günümüzde hiç bir şey gizli kalma gücünde değildir. Bakın kendisini dünya imparatoru sanan Trump’ın, Beyaz Saray’daki sırları dahi ortaya çıkıyor.

KDP’nin düşmanı aklama yalanı yandaş medyasında “güneydeki köyler PKK’den dolayı boşaldı” biçiminde işliyor. Kürdistan’ın Güneyinde her köy Baas rejimi döneminde en az üç kez yakılmış, boşaltılmıştır. En son ise 90’larda boşaltılmıştı, bu dönemden sonra köyler hiç bir zaman inşa edilmedi. BM’nin petrol karşılığı erzak verme ve inşa projeleri ekseninde bazı köylerde konutlar inşa edilse de bunların geneline hiç bir zaman halk gelmedi ve çürümeye bırakıldı. Pencewin’den Heftenîn’e var olan köylerin 90’lardan şimdiye kadar yüzde 90 boştur. Her köyde sadece birkaç yaşlı insan veya yaz aylarında gelip tarım, hayvancılık vb. işlerle uğraşan insanlar yaşıyor. Örneğin Qendil de Qirneqawa köyü yaklaşık 150 haneye sahiptir. Köyde hastahane ve okul da bulunmaktadır. 2000 yılında bu köyde yaşayan aile sayısı dört ilken, 2015 te ise 15 aile idi. Heftenîn’de 2000’den sonra Mergeşişe de Asurilere ait iki köyün inşası dışında tek bir köy inşa edilmemiştir. Var olan köylerde yıkık dökük vaziyette. Sadece Asuri köyü olan Şeraniş’te 20 aile, Pirbila’da 6 aile, Keşan’da 10 aile bulunmaktadır. Bu bölgelerde var olan diğer köylerde Enfal’den şimdiye kadar boşturlar.

Bazı köyler sadece mevsimlik olarak kullanılıyor. Köylerin ihtiyarları gelir ve bağ bahçelerinin bakımlarını yapmaya çalışırlar.

Zap, Avaşin ve Zagroslar’da bulunan köylerin hepsi KDP-Irak savaşında yakılıp, yıkılmış ve şimdiye kadar bir tanesi dahi inşa edilmemiştir. Xakurê ve Xinêre alanlarında da aynı durum geçerlidir. En önemlisi Gare’dir, PKK Gare dağlarına 1996’dan sonra gelmiştir. Daha sonra KDP ile anlaşıp protokol imzalayarak o dağlarda kalmıştır. Gare, Kürdistan’ın Güneyinde bulunan en geniş ve en uzun dağların bulunduğu bir alandır. Jeopolitik konumu nedeniyle birden fazla şehre sınırdır. Peki, sormazlar mı madem sınır köylerinin inşasına PKK engel teşkil ediyor, Gare’de dört tarafında, iç kısımlarında Baas rejiminin yaktığı köyleri niye inşa etmediniz? Ya da niye halk gitmiyor?

KDP’nin siyasetine kurban ettiği bu alanlarda yüzbinlerce ceviz ağacı ve aklımıza gelebilecek her türden meyve ve yemiş ağaçları bakımsızlıktan telef olma aşamasına gelmiştir. KDP yandaş basını yalanlarına devam ederek ‘halk korkudan bağ bahçesine gidemiyor üretim yapamıyor.’ diyor. Madem ülkedeki tarım bu kadar önemseniyor Hewlêr ve Duhok’ta bulunan binlerce hektarlık verimli ovalarda neden ekim yapılmıyor? Bunların yanında yerli üretimin ürünü olan hiç bir şey Kürdistan pazarında yer bulamıyor ve üreticinin tarlasında bağında çürüyor. Bunun sebebi ise KDP’nin ekonomi politikasının tümden dışa bağımlı olmasıdır. En çok bağımlı olduğu ülkelerin başında da İran ve Türkiye gelmektedir.

Diğer önemli husus 2003’te Saddam rejimi yıkıldıktan sonra KDP ve YNK’nin özelikle de Neçirvan Barzani’nin ekonomik buluşu olan; halka sıcak para aktarıp halkın alım gücünü arttırmak bu sayede ekonomik canlılığı geliştirmek üzerinden her iki tarafta üretime dayanmayan bir sistem oluşturuldu. Gençler ve kadınlar üretim dışı bırakılıp, aileler maaşa bağlanıp devlete muhtaç hale getirildiler.

Tarım ve hayvancılığa yerli üretime hiçbir yatırım yapmayan Güney hükümeti, üretici bir toplum olan Kürt halkını kendi gerçekliğinden uzaklaştırarak tüketici bir topluma dönüştürdü. Gençleri toplumsal üretime dahil etmek yerine işsiz bırakarak kendisine bağlamaya çalışmaktadır. Şimdi Başûrê Kurdistan’da gençlerinin yüzde 90’nı üretimden kopuk işsiz bir halde bırakılmıştır. Dünyanın her yerinde yön çok pahalı ve zor bulunan bir şey iken burada Koçerler hayvanlarının yönlerini satmak yerine kestikleri yerde bırakıp gitmektedirler. İnanılması güç olsa da artık Başûr’da ne yün eğiren kadını ne de yünün satılacağı pazarı-tekstil fabrikasını bulmak zor. Köylü kestiği yönü toplayıp temizleyip satmak istemiyor. Çünkü emeğinin karşılığını alamıyor. Bunlar yerel hükümetin politikasızlıkları sunucunda gelişen durumlardır. Başûrê Kurdistan’da hem toplumun ihtiyacına cevap olacak üretim araçlarını yapacak, ne de insanların bir istihdam alanı olarak kullanacakları fabrikalar, tekstil atölyeleri, yoktur. Baas rejimi döneminde bulunan tütün, salça, çimento, kireç fabrikaları, ve buğday ambarları ya yıkıldı yada kullanılmadıklarından kaynaklı işlevsizleştirildi. Özcesi üretimden kopan bir toplum ve kendi köyünün yerini dahi bilmeyen, şehirlerde her anlamda batı toplumlarına özendirilerek yetiştirilen yeni bir nesil söz konusuyken ‘PKK halkın köye dönmesini engelliyor!’ demagojilerine kimseyi inandıramazsınız. Bir istatistiğe göre sadece 2019 yılında Başûrê Kurdistan’dan 24 bin genç Avrupa’ya gitmiş. Her halde KDP ve basını bu gençleri Avrupa’ya kaçırtanın da PKK olduğunu söyleyecektir.

En son ki düşman saldırılarını aklama yalanı ise 25/06/2020’de, saat 17:40’ta Süleymaniye kentinin Şarbajar nahiyesine bağlı Kunêmasi köyünde, T.C uçaklarının sivilleri katletme amaçlı yaptığı hava saldırısında ortaya çıktı. Bu saldırıda 8 kişi yaralandı ve bir PJAK gerillası şehit oldu. KDP medyası ne hikmetse olaydan hemen beş dakika sonra “PKK gerillalarına saldırı oldu, biri üst düzey olmak üzere 4 gerilla yaşamını yitirdi.” diye haber geçti. Daha sonra Rudaw adlı kanal 26/06/2020’de, saat 20:00 haberlerin de olayı “ PJAK’lı gerillalar köye bir toplantı yapmak üzere gitmiş ve köyde bulunurlarken onlara yönelik hava saldırısı gerçekleşmiş olay sonucunda yaşamını yitiren kişi PJAK’ın üst düzey yöneticilerindendir.” şeklinde haber yaptı. Birincisi; PJAK’ın o alanda herhangi bir örgütsel çalışması yoktur. İkincisi ise; Şehit düşen Heval Ariwan bir göreve giderken Kunêmasi’den geçiyor ve dükkanı görünce arabayı durdurup bir şeyler alıp çıkıyor. Heval Ariwan dükkandan çıktığı esnada faşist Türk devletinin alçakça saldırısına maruz kalıyor. Saldırıda Heval Ariwan şehit düşerken kadın, çocuk, erkek birçok insan da ağır bir şekilde yaralanıyor. Şimdi KDP basını yaralı bebekleri, çocukları, anneleri ve babaları görmezden gelerek adeta T.C saldırılarının üzerini örterek önce ‘PKK hedeflendi’, daha sonra ‘PJAK’ın önemli bir sorumlusu’ diyerek saldırıyı meşrulaştırma işine soyunmaları bize haklı olarak şu soruyu sordurtuyor; siz TRT 6’in yerel patenti misiniz?

Faşist Türk devletinin yeminli Kürt düşmanı olduğunu bilmeyen yok. Ama işin tuhaf olan yanı ise, Kürtlük adına hareket eden ve kendine kürdüm diyenin kendi celladına yol gösterici olmasıdır. Anlaşılan KDP’de faşist şef Erdoğan’ın “en iyi Kürt ölü Kürt’tür” anlayışını canı gönülden kabul edip bunun için tüm imkanlarını seferber etmektedir. Unutmayalım ki ölümün özgürlük getirdiği zulmün adıdır Kürt soykırımı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.