Eko-kırım kadını yoksullaştırıyor

Kadın Haberleri —

Akbelen Direnişi

Akbelen Direnişi

  • Kadının özgürlük alanı olan doğanın yok edilmesi aslında kadına yapılan saldırıların kaynağıyla aynı. Akbelen’de doğa için direnen kadınlar, eko-kırımın kadını yoksullaştırdığını belirtiyor.

Kadınlar, Muğla’nın Milas ilçesinin İkizköy mevkiinde bulunan Akbelen Ormanları’nın kıyılmasına karşı verilen direnişte öncü olmayı sürdürüyor.  Jinnews’e konuşan kadınlar, gerçekleştirilen saldırının bir eko-kırım suçu olduğunu belirterek devlet veya birey tüm suçluların cezalandırılması gerektiğini belirtti.

 

 

Bütünlüğü yok eden saldırı

Erkek egemen kapitalist sistemin kadın, doğa ve emek sömürüsü üzerinden var olduğunu belirten yaşam savunucusu Melis Tantan, tüm bu alanlardaki sömürünün birbiriyle benzerliği olduğunu ifade etti.

Akbelen’deki eko sistem bütünlüğünün parçalanmasının tüm canlılığı yok ettiğini dile getiren Tantan, “Ormanları yok eden yaban yaşamını yok eden yer altı sularını ve ileride havayı da yok eden, bir bütünlüğü yok eden bir saldırı. Tam da kadının kendi bedenine toplumsallığına patriarkal müdahale gibi” dedi.

Kadın ve doğa düşman

Doğa üzerindeki bu tahakkümün günümüzde daha çok görüldüğünü söyleyen Tantan, “Bu aslında faşizmdir! Şirketler ve işbirlikçisi devlet eliyle doğaya uygulanıyor. Çağlar boyunca büyük yok oluşları getirecek bu eko-kırımın ortaya çıkarılması toplumlar tarihinde tüm zulümlerin benzeri. Doğanın nasıl bir yok oluşla karşı karşıya olduğunu kadınların yok oluşlarından biliyoruz. Kültürümüzün, bedenlerimizin yok oluşuna nasıl karşı çıkıyorsak doğanın yok oluşuna karşı da mücadeleyi birlikte vereceğiz” değerlendirmesi yaptı.

Toplumsal mücadelenin hiçbirinin tek başına olamayacağını dile getiren Tantan, “Kadınların toplumsal mücadelesinin LGBTİ+’ların, işçi-emekçilerin, Kürtlerin mücadelesinin kendi başına başarıya ulaşması mümkün değil. Doğaya karşı mücadelenin de birlikte omuz omuza vermesi gerektiğini tüm mücadele verenlerin bir araya gelmesi çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

 

 

Saldırının cinsiyeti erkek 

Eko-kırımın suç sayılması ve bu suçu işleyen birey ve devletlerin mutlaka cezalandırılması gerektiğini belirten Kaz Dağı Koruma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ömür İlgör ise, iktidarın da saldırının da cinsiyetinin erkek egemen olduğunu ifade etti.

Eko-kırımın özellikle topraktan üreten kadınların daha yoksullaşmasını getirdiğini belirten İlgör, şöyle dedi: “Kadınlar daha fazla etkileniyorlar o yüzden daha fazla direniyorlar. Kaz Dağları’ndaki direnişe tüm ülke geldi. Birlikte mücadele ettik, orada da öncü kadınlardı burada da. Her zaman en ön safta direnen kadınlar. Direnişin cinsiyeti kadın. Erkek egemen toplumda daha da bastırılmaya çalışılıyor. Feminizm ‘öcü’ gibi gösterilmeye çalışılıyor. İktidar haklarımıza saldırıyor, kadına şiddet artıyor, ekolojiye saldırı artıyor. Kadına da doğaya da saldıran erkek egemen sistemdir. Kökten dinciler, Yeniden Refah Partisi ve diğerleri kadın haklarına saldırıyorlar. Medeni Kanun’a kadar geldi saldırı. Kadınlar direnmeye devam edecek.”

 

 

Kadının özgürlük alanı

Doğanın kadının özgürleşme alanı olduğunu ifade eden Edremit Kadın Platformu’ndan ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Balıkesir İl Eş Sözcüsü Harika Şişmanlar da “Hayvana bakan, eken, biçen kadınlar ve o onun özgürleşme alanı. Ormandan otunu toplayacak çocuğunu kendisini besleyecek. Onun için ekoloji de kadınla var. Mera yok olursa hayvancılık yok olacak. Barınma, üretme alanlarını elinden alırsa erkeğe mahkûm olacak. Dolayısıyla özgürleşme alanlarını elinden alan sisteme karşı ormanlarını ağaçlarını kesilmesini engelleyecek. Bu kadar kadınların önde olması bu yüzden. Kaz Dağları’nda Nurol Holding, Akbelen’de Limak Holding, nasıl Kaz Dağları’nda direniyorsak kadınlar olarak buradayız. En azından ekolojik anlamda çevrelerinde kadın duyarlılığının artırılması için Akbelen’e çağırıyoruz” diye belirtti.

 

 

Yeni bir yaşamı doğurabilmek

Dijital medyada yerel halkın çağrısını görünce Akbelen’deki yaşamı savunmak için desteğe geldiklerini dile getiren bağımsız feminist Rabia Kaval, “Endüstri devrimi 1940’larda gerçekleşirken 1980’lerde ilk kez doğa kırımı raporlanıyor. Bunu yapan bir kadın ve endüstrinin çevreyle olan etkileşimini çok detaylı raporlamış. İlk defa sürdürülebilirlik konuşulmuş. Sürdürülebilirlik, hayattı sürdürmek deyince kadınlar geliyor akla. Çünkü kadınlar yeni bir yaşamı doğurabiliyorlar. Böyle bir güce sahibiz. Bu nedenle doğaya olan zararlardan en çok etkilenen kadın. Kadın çocuğun geleceğini daha çok düşünüyor. Kendisi kadar içinde olduğu topluluğu da düşünüyoruz. Buradaki kazı çalışmalarını durdurmak için kadınlar olarak direnmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu. MUĞLA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.