Erdoğan aslında kendi çöküşünü itiraf etti

Fehim IŞIK yazdı —

  • Erdoğan’ın sözleri, büyük kayıplara, devasa bedellere rağmen Kürt halkına diz çöktürülmediğinin de itirafıdır. Bunun için de Kürt hareketinin öne çıkan ağırlıklarına, İmralı, Kandil ve HDP’yi karşı karşıya getirme eksenli yeni bir oyuna başladı.

Erdoğan prompterden dikkatle okudu sözcükleri. Belli ki istihbarat raporlarından imbiklenerek yazılan sözcükleri okuyordu. Aynen şunu dedi: "Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek…"

Bu sözcükler özü itibarıyla bir itiraftır. Mealen de, istediğimi yapamadım, eski planlarım çöktü, şimdi yeni bir plan üzerinde çalışıyorum, diyordu.

Ön hazırlık yaptıkları da anlaşılıyor.

AKP medyası hemen gündemine aldı konuyu. Neler neler yazıp konuşmadılar ki! Tam anlamıyla dersek; etki alanı geniş bir algı operasyonu yürütmeye başladılar. Kürt siyasetini bilmesek, aktörlerini tanımasak herkesin bir diğerini yok etmek için pusuda beklediğine bizde inanacağız neredeyse.

Sadece AKP medyası mı!..

Gülen yanlılarından CHP’lilere Erdoğan’ın deli saçması sözlerine sarılmayan, o sözcüklerden analiz kasmayan neredeyse kalmadı.

Gülen yanlılarının bir kısmı daha çok İmralı ile Ankara’nın anlaştığı yalanına sarıldılar. Bunlardan Emre Uslu, HDP’ye ve Selahattin Demirtaş’a akıl da vererek aman dikkat edin; altınızı boşaltıyorlar, siz güçlüsünüz, kendinizi PKK’ye ezdirmeyin demeye getirdi. Emre Uslu, hala sorunun PKK’den kaynaklandığı histerisinden kurtulabilmiş değil, Önerisi de aman aman dedirtecek cinsten. HDP’ye ve Selahattin Demirtaş’a dönük mealen şunu savunuyordu: PKK’yle aranıza mesafe koyun. AKP karşıtlığı üzerinden Millet İttifakı’nı destekleyin...

Eh! Kendileri Erdoğan’a karşı teslim bayrağı çekince meydanda Erdoğan’ı götürecek tek güç olarak kalan HDP’yi kaybetmek istemiyorlar. Kilit noktada duran HDP, ibreyi kime döndürse onun kazanacağı çok belli. Bu nedenle HDP’yi ısrarla CHP’ye yamamaya çabalıyorlar. Bir de HDP’yi Kürt meselesinden koparıp Türkiye’yi mevcut tekçi statüko üzerinden selamete erdirecek yeni bir enerji yakalarlarsa ne ala!

Bazı CHP’lilerden de ilginç tepkiler geldi. Öyle bir pozisyon aldılar ki sanki kimse ürkmesin, PKK ve İmralı AKP ile hareket ediyor ama HDP ve Selahattin Demirtaş bizde, sıkıntı yok der gibiydiler. Bu tutumlarıyla CHP’liler esasen Erdoğan’ın yeni oyununa destek de verdiler, denebilir.

Neyse, Kürt hareketini zerre tanımadan yazıp çizenleri bir kenara bırakıp yine asıl aktöre, Erdoğan’a dönelim.

Elbet, Erdoğan sadece Selahattin Demirtaş’ın Abdullah Öcalan’a hesap vereceğini ileri sürmedi. Aynı zamanda Kürt hareketi içinde büyük bir hesaplaşmanın yaşanacağını da iddia etti.

Belli ki yok edemediği Kürt hareketini bu kez içten çatıştırarak zayıflatmaya, arada koparttıklarını ise yanına çekerek kendini kurtarmaya, en azından bir dönem daha iktidar olmaya odaklı yeni bir hazırlık içinde.

Bunu yaparken ise bilerek ya da bilmeyerek iki temel noktayı itiraf ediyor. Birincisi, Sayın Öcalan’ın gücünü ve etkisini kabulleniyor. İkincisi ise Kürt hareketine dönük tüm planların çöküşünü ilan ediyor.

Evet, son 5-6 yılda Kürt halkının kazanımlarına çok ciddi darbeler vurulduğunu, çok ağır bedeller ödetildiğini kabul etmek gerekir. Ancak Erdoğan’ın sözleri, büyük kayıplara, devasa bedellere rağmen Kürt halkına diz çöktürülmediğinin de itirafıdır. Bunun için de Kürt hareketinin öne çıkan ağırlıklarına, İmralı, Kandil ve HDP’yi karşı karşıya getirme eksenli yeni bir oyuna başladı.

Yeni oyuna başlarken Erdoğan’ın hesaba katmadığı bir şey var. O, Sayın Öcalan’ın gücünü itiraf etse bile onun belirleyici özelliğini hala kavrayabilmiş değil. İster görsün, ister görmesin, Sayın Öcalan’ın belirleyiciliğine dönük hem Kandil, hem de Selahattin Demirtaş’da dahil HDP ve bileşenleri açısından bir itiraz olmadığı çok aşikar. Hal bu iken İmralı ile diğerleri arasında bir hesaplaşma yaşanacağını ileri sürmek, bunun üzerinden siyaset belirlemek abesle iştigaldir.

Elbet, Kürt hareketinin farklı güç odakları arasında sorun yoktur, her şey güllük gülistanlıktır demiyorum. Olur mu? Kürt hareketinin farklı kesimleri arasında pekâlâ tartışma yaşanabilir. Hatta çok ileri düzeyde görüş farklılıkları da ortaya çıkabilir. Ancak iletişimin sorunsuz olması durumunda tüm bu dengelerin sentezini nihayetinde Sayın Öcalan yapar ve belirleyici fikri nihai olarak o ortaya koyar. Bu tablo ne Oslo sürecinde ne de 2013 çözüm sürecinde değişmedi.

Hal bu iken Erdoğan’ın ipine sarılıp onun entrikalarla kendine gelecek oluşturmasına payanda olmak yanlışın alasıdır. Kürt hareketi açısından da durum artık net anlaşılmalı. Kürt hareketinin derdi bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Bunun için de en azılı düşmanları dahil herkesle görüşür, görüşmelidir. Bu da alabildiğine meşrudur, haktır.

Son sözü söyleyip bitirelim...

Selahattin Demirtaş Kürt meselesinin Abdullah Öcalan'sız, PKK'siz çözülmeyeceğini bilecek kadar akıllı, Erdoğan'ın oyunlarına gelmeyecek kadar da öngörülüdür...

Sayın Öcalan’ın liderliği ise Kürt hareketinde tartışmasızdır. Abdullah Öcalan koca bir örgütün ve milyonlarca taraftarın her koşulda arkasında olduğunu da biliyor. Hal böyle iken dengeleri iyi gözeten bir liderin Selahattin Demirtaş'ı rakip görme gibi ucuz bir eksen üzerinden hareket etmeyeceğini aklı başında her insan bilir, bilmeli...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.