Erdoğan hep çark ederek kazandı!

Fehim IŞIK yazdı —

  • Erdoğan, başından beri iktidarına engel gördüğü Kurdistan Özgürlük Hareketi’ni önce yanına çekmek istedi. Çözüm sürecini dahi bunun için kullandı. Güç yetiremeyeceğini anlayınca, yani KÖH’ni istediği gibi kullanamayacağını görünce bu kez savaş ilan etti.
  • Kürt siyaseti AKP’nin realitesini çözmüş durumda. Bunun içindir ki AKP-MHP iktidarını çöküş aşamasına getirebildi. Ancak muhalifliklerini sadece AKP ve Erdoğan karşıtlığıyla sürdürenler henüz AKP’nin ‘A’sını, Erdoğan’ın ‘E’sini bile anlamış değiller.

Doğrudur, devletler siyasetlerini çıkar üzerinden yürütür. Çıkarlarını korumak için her türlü rezilliği yaparlar. Buna şüphe yok. Ancak her şeye rağmen nispi de olsa demokratik kuralların işlediği toplumlarda devlet yönetimleri kamuoyu baskısını ciddiye alır. Devlet çıkarlarını korumak için attıkları adımlarda bile bir şekliyle toplumu ikna etmeye uğraşırlar.

Bu durum, dikta rejimlerinde farklı işler. Lidere tapılan diktatörlüklerde ise ilişkiler, en rezil biçimiyle sürdürülür.

Peki, bu boyutuyla bakıldığında dünyanın en ikiyüzlü, en rezil iktidarı nerdedir dense, aklınıza ilk neresi gelir.

Benim aklıma ilk Türkiye gelir!

Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile ilgili dediklerini hatırlayın. Seçim meydanlarında yaptırdığı ‘rabia’ işaretleri eşliğinde en hafifinden ‘katil’ diyordu Sisi’ye. “Ben böyle bir katille asla görüşmem” diyen de Erdoğan’dı. Ne oldu? 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılışına katılmak üzere Katar’a giden Erdoğan, daha önce defalarca ‘katil’ dediği Sisi ile samimi pozlar verdi. Bu görüşmenin akabinde de Sisi’yi övdü.

Benzer bir durumu kısa süre önce Süleyman Soylu’da gördük. 15 Temmuz darbe tiyatrosu nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) suçlayan, darbeyi ABD ile birlikte organize eden devletin BAE olduğunu ileri süren Soylu da lideri gibi çok kolay çark etti. Sığındığı BAE’de yaptığı açıklamalarla AKP-MHP iktidarını zorlayan Sedat Peker’e dönük hesapları nedeniyle yönünü bu devlete veren Soylu, bu resmi ziyarette BAE’ne bir sürü övgü dizdi. Bu yetmezmiş gibi dönüşte de soluğu bu devletin Ankara’daki temsilciliğinde aldı. BAE'nin 51'inci milli günü kapsamında düzenlenen etkinlikte bu ülkenin büyükelçisi ile birlikte pasta kesti.

Bu iki örnek sadece son bir iki hafta içinde yaşananlar. Benzeri onlarca örnek verebiliriz. İsrail’den ABD’ye, Almanya’dan Fransa’ya, Suudi Arabistan’dan İran’a birçok devlet ile benzer süreçleri onlarca kez yaşadılar. Esad’a güç yetirebilirlerse bu süreci Suriye ile de yaşamak istiyorlar.

Sorun esasında, bu ilişkilerin neden bu absürtlükte yaşandığıdır. Yandaş kesimler bir yana ama özellikle karşıtlıklarını AKP ve MHP üzerinden yürütme dışında iktidarla bir sorunları olmayan statükocu muhalefetin söz konusu ilişkiler karşısındaki tutumunu değerlendirmek de önemlidir. Asıl sorgulanması gerekenlerden biri de kanımca budur.

Şunu bir kez daha net bir biçimde söyleyelim: AKP’nin başındaki zatın bu absürt ilişkiler içinde umduğu, en başta kendi iktidarının geleceğidir. Devlet çıkarını giderek aile ve zümre çıkarına endeksleyen bu zat, kurduğu tekçi diktatoryal rejimin sunduğu olanaklarla istediği zaman istediği biçimde çark edebiliyor. Halk da bu çarkları normal görebiliyor.

Bunları yaparken sarıldığı dallardan biri de Kürt düşmanlığıdır. En büyük düşmanlığı Kürt halkına, Güney’den Batı’ya, Kuzey’den Doğu’ya işbirliği içinde oldukları da dahil tüm Kurdistani hareketlere, en başta da PKK ve PYD’ye yapıyor. Muhalefeti ve iktidarıyla topluma bindirilen ırkçılık da yol verince, çarklarının her birini alabildiğine rahatlıkla yaşama geçirebiliyor.

Açmakta yarar var. İfadesini ağırlıkla PKK ve PYD’de bulan Kürt siyasetine düşmanlığın nedeni biliniyor. Birçok kez yazdık. Erdoğan, başından beri iktidarına engel gördüğü Kurdistan Özgürlük Hareketi’ni önce yanına çekmek istedi. Çözüm sürecini dahi bunun için kullandı. Güç yetiremeyeceğini anlayınca, yani KÖH’ni istediği gibi kullanamayacağını görünce bu kez savaş ilan etti. Katliamlara başladı. Kimyasal silahlarla, son model teknolojik savaş aygıtlarıyla elinden geleni ardına koymadı. Ancak ne yaptıysa KÖH’ne diz çöktüremedi.

Şimdi yenilme zamanı iktidarda. Bir diğer anlamıyla Erdoğan rejimi çökme ile karşı karşıya. Kürt halkının direnişi neticesinde çöküş noktasına gelen iktidarın yerine oturmaya hazırlananlar, doğrusunu demek gerekirse aradan sıyrılmak istiyorlar. Bu nedenle olacak ki çöküşü sağlayan temel etkenin Kürt halkının direnişi olduğu gerçeğini onlar da gizliyorlar. Erdoğan ve avenesinin en rezil çarklarını da bu nedenle esastan değil usulden görmekle yetiniyorlar.

Kabul etmek gerekir. İktidar çark etme konusunda yetenekli ve bu yeteneğiyle statükocu muhalefeti de teslim almış durumda. Bunu, HDP ile yaptığı görüşmede de gördük. Yıllardır CHP ve yanındaki partileri HDP ile işbirliği içinde olduklarını ileri sürerek suçlayan AKP, iş kendi çıkarı olunca bir anda çark edip HDP’nin kapısına dayanabildi. Korkudan HDP’nin adını anmayan CHP ise bu gelişme neden yaşandığını anlamak yerine başladı AKP’yi HDP üzerinden vurmaya.

AKP iç siyasetteki yeteneğini uluslararası ilişkilerde de sürdürüyor. Ona siyasi rant olarak geri dönen olgunun öncelikle bu yeteneği olduğunu anlamak lazım. Kürt siyaseti AKP’nin bu realitesini çözmüş durumda. Onun çarklarını, bu çarklarla ne yapmak, nereye varmak istediğini biliyor. Bunun içindir ki AKP-MHP iktidarını çöküş aşamasına getirebildi. Ancak muhalifliklerini sadece AKP ve Erdoğan karşıtlığıyla sürdürenler henüz AKP’nin ‘A’sını, Erdoğan’ın ‘E’sini bile anlamış değiller. Tabi hatırlatmakta yarar var; bu biçimiyle devam ederlerse anladıklarında çok geç kalmış da olabilirler. Oysa dertleri Türkiye’nin geleceği, özgür, eşit ve birlikte yaşam olsaydı, halkın mutluluğunu düşünseydiler onlar da şimdiye kadar anlamış olurlardı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.