Erdoğan Kürt sorununu zirvelere taşıyor

• Erdoğan Kürt düşmanlığı peşinde zirveden zirveye koşuyor. Bu konuda dünya rekoru kırabilir. NATO zirvesinden sonra ver elini Tahran. Yetmedi tekrar Putin’in peşinden gelsin Soçi. Şimdi de Şangay zirvesi.

• Erdoğan, Perinçek’ten bile medet umar hale gelmiş. Perinçek de büyük adam havalarında. Şam’a gidip Esat’la görüşecek. Dün Erdoğan’a karşıydı. Şimdi Erdoğan’la sözde ABD emperyalizmine karşı mücadele ediyor!

 

ZEKİ AKIL
Türk devleti bütün kötülük odaklarıyla iş başında. Doğu Perinçek’ten Bahçeli’ye, mafyadan Mehmet Ağar’a kadar bütün karanlık güçler harekete geçirilmiş durumda. Erdoğan, Kürt sorununu kendi eliyle dünyadaki bütün uluslararası kurumlara, zirvelere taşıyor.

Başka bir devlet bu girişimlerde bulunsa kıyameti koparırlar. Bizde Kürt yok, Kürt sorunu yok. Bu dış güçlerin oyunudur diye yaygara yaparlar. Ama kendi elliyle sorunu zirveler taşıyorlar. Nasıl olsa bu zirvelerde Kürtler temsil eden kimse yok. Onlara destek veren, haklı davalarına sahip çıkan yok diye rahatlar. 

Erdoğan elinde Suriye haritasıyla BM genel kurulunda işgal edeceği bölgeleri işaretleyip sunmuştu. 30 km sınır boylarını kendi güvenlik bölgesi ilan etmişti. Bu bölgeler Kürt yerleşim bölgeleridir. Hedefi Kürtleri yok etmekti. Çünkü Türk ordusunun ve elindeki çetelerin işgal ettiği bölgelerde Kürtler barınamıyordu. Etnik temizlik uygulanıyor. Bu da düpedüz bir soykırım projesi. Zaten Türkiye’nin sınırları içinde olan yirmi milyonu aşkın Kürt yüzyıldır soykırım kıskacında. Ana diliyle eğitim görmesi bile yasak. Ayrıca Türk anayasasına göre Türkiye’de vatandaş olan herkes Türk’tür. 

Erdoğan Kürt sorununu NATO’nun Madrid’de yapılan zirvesine de taşıdı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvuru için Kürt kartını masaya sürdü. NATO üyelerinden daha fazla destek istedi. NATO, ABD ve AB’nin PKK’yi terör örgütleri listesine alması yetmemiş anlaşılan. Buna Rojava’nın YPG ve SDG’nin de dahil edilmesini istiyor. Erdoğan Kürt düşmanlığı peşinde zirveden zirveye koşuyor. Bu konuda dünya rekoru kırabilir. NATO zirvesinden sonra ver elini Tahran zirvesi. Yetmedi tekrar Putin’in peşinde gelsin Soçi. Mübarek Putin’in gölgesi gibi olmuş. Şimdi de Şangay zirvesi. Bir uçtan bir uca koşturup duruyor. NATO’dan Şangay İşbirliği Örgütüne kadar ittifaklarını ve arayışlarını sürdürüyor. NATO, ABD ve AB, Şangay beşlisiyle karşıt oluşumlar sayılır. Erdoğan bir uçtan bir uca savruluyor.

Kürtler kendilerini paralasalardı kimse onları bu zirvelere almaz ve isimlerini anmazlardı. Ama Erdoğan kendi eliyle Kürtleri bu zirvelere taşıyor. Tabi Kürtler kendilerini örgütleyip atak bir diplomasi ve halk çalışması yürütürlerse bunu lehlerine çevirebilirler. Kürt sorunu gerçek anlamda bölgesel ve uluslararası bir sorun haline gelmiş. Bunu Kürtlerin baş düşmanı Erdoğan’ın kendisi de kabul ediyor. Erdoğan sorunu bu kadar gündem yapmasını Kürtlerin desteklenmemesine, haklı davaların sahiplenmemesi güvenerek yapıyor. Çünkü sorunu BM’de işgal temelinde gündem yaptığında bile sesini çıkaran olmamıştı. Sorunu getirdiği zirvelerde diğer muhataplar Kürtlerin aleyhindeki bu girişimleri kınamamış, karşı çıkmamış tersine pazarlık konusu yapmayı kabullenmişlerdi. Erdoğan’a cesaretlendiren şey muhatap olduğu güçlerin çıkarları için her şeyi pazarlık konusu yapmayı kabullenmeleriydi. 

Başta Putin olmak üzere bütün güçler Erdoğan’ın en zayıf noktasının Kürtlerle savaş olduğunu iyi anladılar. Onun için Erdoğan’dan alamayacakları taviz yok. Erdoğan, Türkiye’yi pazarlıyor. Türkiye’nin dışarıda ne itibarı kalmış ne de inandırıcılığı. Uluslar arası güçler bu sorunu çıkarları için kullandığı kadar kullanmaya bakıyorlar. İçeride durum nasıl? İçeride bu konu Erdoğan’ın elinde muhalefete karşı kullandığı en büyük koz. Garip bir çelişki. Aslında Erdoğan bütün varını yoğunu ortaya koyduğu Kürtlere karşı savaşı kazanamamış, üstelik Kürtlerin desteğiyle muhalefet İstanbul, Ankara gibi büyük belediyeleri kazanmış. Yani Erdoğan’a kaybettirmişler. Muhalefet bu rüzgarı arkasına alıp meydanlarda esip gürlemeli ve Erdoğan’ı seçime zorlayıp iktidardan düşürmeliydi. Ancak başta CHP olmaz üzere muhalefet aldığı oylara gerçek anlamda sahip çıkamadı.

Erdoğan’ı iktidardan gönderme yerine Kürtlerin hakları karşısında muhalefet olmayı seçtiler. Bu açıdan Erdoğan Kürt sorununu onları etkisizleştirmek için kullanıyor. Erdoğan Kürtlere Irak’ta ve Suriye’de saldırdığında muhalefet arkasına diziliyor. Türkiye’de ekonomik batışın temel nedeni yürütülen bu savaş harcamalarıdır. Ancak muhalefet Suriye ve Irak’ın işgaline ve savaş harcamalarına ses çıkarmıyor. Üstelik destekliyor. Erdoğan gerginlik çıkarıp milliyetçiliği körükleyerek muhalefeti bastırmaya ve öyle seçime gitmek istiyor. Muhalefet buna da destek veriyor. Yani kendi mezarını kazan bir muhalefet var. Erdoğan şimdi Yunanistan’la gerginlik çıkarmaya başladı. Muhalefet daha fazla anti Yunan olduğunu göstermeye çalışıyor. Garip bir çelişki dediğimiz bu. Aslında Türkiye’de muhalefet dahil hepsinin siyasi genlerinde ve zihinlerinde tek devlet, tek millet gibi saplantılar yerleşik durumda. Bu açıdan garipsenecek bir durum kalmıyor. Ama dış politikada Erdoğan faşizmini en fazla zorlayan savaş ve Kürt düşmanlığı içeride onu rahatlatıyor.

Düşünün AKP ve demokrasi güçlerinin yakınına bile yaklaştırmak istemediği Doğu Perinçek’i Erdoğan şimdi finanse ediyor ve iktidarın ortağı haline getirmiş. Perinçek aslında Türkiye solu tarafından iyi tanınan ve ipliği pazara çıkan karanlık bir tip. Yeni nesiller fazla tanımayabilir. Ama sosyalist çevreler bu provokatörü ve karanlık tipi kamuoyuna deşifre edebilirler. Erdoğan, Perinçek’ten bile medet umar hale gelmiş. Perinçek de büyük adam havalarında. Şam’a gidip Esat’la görüşecek. Çin’le ilişkileri sola ve Kürtlere düşmanlık temelinde işliyor. Rusya’yla yakın görünüp Kürtlere ve sola karşı tutum almaya bakıyor. Dün Erdoğan’a karşıydı. Şimdi Erdoğan’la sözde ABD emperyalizmine karşı mücadele ediyor! Kanlı ve karanlık bir dönemin deşifre olmuş aktörü Mehmet Ağar’a kefil olacak kadar kendinden geçmiş. Suya düşen yılana sarılır misali Erdoğan şimdi Perinçek gibilerine sarılır duruma gelmiş.