Erdoğan Reza’yı elinden kaçırdı

Haberleri —

Henüz kesinleşmiş bir şey yok ama ilk bakışta görünen Reza Zarrab’ın ABD’ye anlaşmalı olarak gittiği. Kaldı ki bu konuda birçok teori de ortalıkta dolaşıyor. Hem sığ fikirli ulusalcı medyada hem de aklını uzun zaman önce yitirmiş havuz medyasında. İki taraf da Zarrab’ın ABD’ye teslim olduğuna kani. Tartışmanın bir yanı da “tamam gitti de önceden anlaşarak mı, hadi anlaştıysa ne konularda anlaştı da gitti?” üzerinde yoğunlaşıyor. Oysa asıl mesele Zarrab’ın sorgulamada ve mahkemede ne söyleyeceğine bağlı. Yani Zarrab anlaşmadan gidip ABD’de yakalanmış olsa da mesele bu aşamaya geldiğinde olası cezayı-ki 75 yıldan bahsediliyor- azaltmak için ABD makamları ile pazarlık yapacaktır. ABD hukuku buna olanak tanıyor. Zarrab, Türkiye ve İran’da kendisine kolaylık sağlayan siyasi bağlantılarını, gizli ortaklarını, bu işleri yaparken izledikleri ve ABD’lilerin bilmediği illegal yolları ve diğer ayrıntıları anlatacaktır.

Bir önemli konu Zarrab neden bu tercihi yapmak zorunda kaldı? Bugün ABD’de yargılanacağı suçların benzerlerinden mahkeme kararı ile aklandığı bir ülkeyi neden terk etti? Her türlü tehlikeye karşı kendini önüne atan bakanların olduğu, hırsızlık yaptığı halde kendisine üstün başarı ödülleri veren bir hükümetin iş başında olduğu, bir çok bakanını maaşa bağladığı bir kara para cennetinden neden firar etti? 

AKP siyasetini Erdoğan’dan başlayarak kendine bağlayan Reza Zarrab’ın yeni dönemde ABD’yi tercih etmesi AKP’nin geleceğinin kendi hırsızına bile güven vermediğini gösteriyor. Zarrab, AKP iktidarından -her anlamda- bir gelecek görmemiş olmalı ki bu denli-milyar dolarlardan söz ediliyor- karlı bir ortaklığı bozup düne kadar parasını çaldıkları ABD ile işbirliği yapmayı tercih etti. Dikkat edin Reza’nın bu kararı AKP iktidarının etrafında oluşturduğu suç örgütünün içine düştüğü paniğin ilk dışa vurumu. Reza bizim ancak ip uçları üzerinden okumaya çalıştığımız çöküşe bizzat tanık olduğu için AKP iktidarından ABD’ye kaçtı. Unutmamak gerekir ki 17-25 Aralık olayları sırasında rüşvet alan bakanlar arasında olan dönemin çevre ve şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar altında imzası olan tüm usulsüzlüklerin yine dönemin başbakanı Erdoğan’ın talimatı ile olduğunu açıklayarak bir çıkış yapmıştı. Ancak çok geçmeden Erdoğan tarafından ikna edilmiş ve ne karşılığında ise kontrollü bir şekilde köşesine çekilmesi sağlanmıştı.

Anlaşılan o ki büyük patron Erdoğan saraya yerleşince Zarrab’ın siyasi bağlantısı koptu. Özellikle Bilal’in de İtalya’ya gitmesi bu ilişkiyi iyiden iyiye kopardı. Davutoğlu’nun mesafeli tavrı Zarrab’ın terk edilmişlik duygusunu tetiklemiş olmalı ki soluğu ABD’de aldı. Zarrab, Davutoğlu’ndan Erdoğan’ın vadettiği siyasi korumayı görmediği için ABD’ye sığındı ya da teslim oldu. Ve Erdoğan Zarrab’ı elinden kaçırdı.

Zarrab’ın kaçışında ortağı olduğu söylenen Babek Zencani’nin İran’da benzer suçlardan idama mahkum olması da etkili oldu muhakkak. Ayrıca Zarrab’ın 4 Nisan’da ABD’de başlayacak davasına İran’ın da bir biçimde müdahil olması kimseleri şaşırtmasın. Zarrab İran’da idam Türkiye’de de olası bir iktidar değişikliğinde ağır bir cezanın kendisini beklediğini çok iyi biliyor. Oysa ABD’de hem pazarlık yapma şansı var hem de en azından hayatta kalma olasılığı çok güçlü.

Meselenin ABD tarafından yansıyan bilgiler ise Erdoğan ve AKP açısından hiç iç açıcı değil. Bir çok çevre Zarrab’ın dosyasında bir çok Türk siyasetçinin adının geçtiğini söylüyor. Özellikle gizli ortaklar bölümünde. Tüm bunlar yaşanırken Tayyip Erdoğan Zarrab’ın yargılanmasının arifesinde 29 Mart (bugün) 2 Nisan tarihleri arasında ABD’de olacak. Erdoğan ısrarlı taleplerine rağmen Obama’dan ikili görüşme için randevu alamadı. Üstüne üstlük Obama’nın Erdoğan’ın Maryland’de Türk diyanet işleri tarafından yaptırılan caminin açılış törenine katılma davetini de reddetmesi diplomatik nezaket açısından neredeyse Erdoğan’a istenmeyen adam muamelesi yapıldığını düşündürüyor.

Erdoğan 3 Nisan’da ABD’den dönecek 4 Nisan günü Zarrab hakim karşısına çıkacak. Davanın başlamasının ardından özellikle 17-25 Aralık’ta rüşvet aldıkları ortaya çıkan Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın ABD’ye girişlerinin yakalanmaları en azından sorgulanmaları anlamına geleceği kesin. Hal böyle olunca bu ziyaretin Erdoğan’ın en azından uzunca bir süre ABD’ye son ziyareti olacağı ihtimali hiç olmadığı kadar güçlü görünüyor. 

Tüm bu gelişmelerin kısa vadede olmasa da orta vadede AKP içinde de bir tepki yaratması beklenebilir. Tek denge merkezi saray olan AKP’de bu tepkiler hangi yeni dengeleri yaratır onu göreceğiz. Tepkileri kişisel husumet düzeyini aşmayan Bülent Arınç, Abdullah Gül ve benzerlerinden bir sonuç çıkacağını beklemek yanlış olur. Şunu unutmamak gerekir, Milli Görüş’ün siyasal tezahürü Refah Partisi’nden bir AKP çıktı ancak AKP’den bir başka partinin çıkmasını beklemek yanlış bir siyasi okuma olur.

Burada asıl rol üstlenmesi gereken yine parlamento içi -elbette MHP değil- ve dışı muhalefettir. Erdoğan’ın suç üstü yakalanan her hırsız gibi saldırganlığının artacağı kesin. Bugün Kürdistan’da sürmekte olan zamana yayılmış katliamın daha da yoğunlaşacağı görünüyor. Bu yüzden günü kurtarmaya matuf kısır siyasal hesaplardan çıkıp buna karşı toplumsal muhalefeti harekete geçirmek hem HDP’nin hem de CHP’nin önünde tarihi bir görev olarak duruyor. Bu Erdoğan’ın başkanlık hayallerini tamamen ortadan kaldıracağı gibi AKP iktidarı sonrası kurulacak bir halklar koalisyonunun da önünü açar. 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.