Erdoğan’a biatın sonu yok

Fehim IŞIK yazdı —

Geçmişin iki kutuplu dünyasının yerini çok kutuplu dünyaya bırakmasının üzerinden neredeyse 30 yıla yakın bir süreç geçti.

Birçok ulusal ve sınıfsal sorun nesneye ak-kara ikileminde bakan iki kutbun varlığında şu veya bu biçimde çözülüyordu.

Peki, şimdilerde durum böyle mi?

Bir kere ‘nesneye’ artık ak-kara ikileminde bakılmıyor. Bırakın kutupların artmasını, her kutbun bile kendi içinde birçok farklı çıkar grubu var.

ABD’ye bakın! Erdoğan’ın hamiliğine soyunan Trump, ona Suriye ve Rojava’nın birçok bölgesini altın tepside sundu. Karşılığında ne aldı? Öncelikle Evangelik Brunson’u. Ardından evine dönen bir miktar askeri. Trump şimdilerde, eline aldığı İncil’le beraber bu durumu kendini yeniden ABD Başkanı seçtirmek için kullanıyor.

Rusya açısından durum biraz daha farklı… AB ülkeleri ile ABD’de iyi kötü seçimle gidip gelen yönetimler var. Ancak sandığa ne atarsanız atın içinden Putin’in çıktığı Rusya’da, durum Batı ile aynı değil. Bu rahatlığın da etkisiyle Putin, Erdoğan’a bazen destek verdi, bazen de kulağını çekti ama onu çıkarları için sonuna kadar kullanmaktan vazgeçmedi.

Eskiden “komünizm” korkusuyla ABD liderliğindeki Batı bloğunun her isteğini yerine getiren AB ülkeleri, şimdi aynı ittifakta yer alsalar da “Önce benim çıkarım” diyorlar. Rusya ile karşı karşıya gelmelerini gerektirecek bir komünizm korkuları da yok.

Elbet bu bloklar çıkarları için eskiden de ahlaksızca davranırlardı. Ancak blokların sayısı artıp çıkar şebekeleri çoğaldıkça ahlaksızlıkları da pik yaptı.

Bu ahlaksızlıkların geldiği seviyeyi şimdilerde Libya ve Suriye’de, Türk devletinin Güney Kürdistan’a dönük saldırılarında çok daha açık görebiliyoruz.

Libya’da kimin eli kimin cebinde belli değil. Sözüm ona Rusya ile Türkiye karşı karşıya. Ancak Libya’da buna rağmen en uyumlu hareket eden partnerler de Rusya ile Türkiye. Her ikisi de çetelerini, silahlarını Libya’ya pazarlayabiliyor; Libya’nın zenginliklerini babalarının malı gibi kullanabiliyorlar.

Suriye’deki durum da pek farklı değil. Bolton’un kitabında birçok ayrıntı yer aldığından geçmişte hissettiklerimizi, kanaat olarak öne sürdüklerimizi bugün artık daha açık biliyoruz. Trump, Erdoğan’ın Kürt düşmanlığını hem kendisinin ve ülkesinin çıkarları, hem de Rusya’yı dengelemek amacıyla kullanmış. Bu, Trump’la çatışmalı görünse bile yer yer Pentagon’un da hesabına gelmiş.

Fransa, Almanya, İngiltere’nin de Erdoğan ile ilişkileri benzer biçimde süregelmiş.

Bakmayın Erdoğan’ın afra tafralarına, jeostratejik önemi nedeniyle Türkiye’yi kaybetmek istemeyenler bazen kaprislerine boyun eğseler de zaaflarını iyi bildikleri Erdoğan’ı bugüne kadar hep iyi kullanmışlar; halen kullanıyorlar. Kendini kullandırtmak Erdoğan’ın da hesabına geliyor. Çünkü o da bu durumu kendi başarısı gibi pazarlayıp içte gücünü artırmanın, adım adım Putin’leşmenin bir argümanı olarak değerlendiriyor.

Yaşanan ahlaksızlığın ceremesini ne yazık ki Kürtler çekiyor. İki kutuplu dünya devam ediyor olsaydı, Kürtler belki de bu iki kutuptan birine yaslanarak ilerleyebilirlerdi. Oysa bugün bunun imkanı yok. Ayrıca Kürtler de artık çok kutuplu.

Erdoğan, Kürtlere dönük düşmanca siyasetini sürdürürken Kürtlerin çok kutuplu tablosunu da kullanıyor. Bunu kısmen de başarıyor. Örneğin Rojava’yı işgal ederken Rusya ve Batı’nın yanı sıra PKK ve PYD muhalifi olduğunu belirten Kürtlerin bir kesimi de ona alabildiğine yol açtı. Bugünlerde Güney Kürdistan’ı işgale yönelen Erdoğan’a kapıyı açanlar arasında küresel aktörlerin yanı sıra sözünü ettiğimiz bu Kürt kesimleri de var.

Bu, Kürtler açısından ciddi risklere işaret ediyor. Erdoğan’ın “Kürtlerle dostuz, onları seviyorum” yalanına sarılması, kimseyi yanıltmasın.

Erdoğan, çok kutuplu dünyanın ahlaksızlıklarına kendi ahlaksızlığını katıp adım adım kendi rejimini inşa ediyor. Bunu yaparken Kürt düşmanlığını da kullanıyor. Yine de istediğini henüz elde edebilmiş değil. Ancak elde ederse, onu yenmek bugünkünden çok daha zor olacak.

Güçlenen Erdoğan’ın en yakınındakilerden en uzaktaki destekçilerine, herkesi kendine biate zorlayacağı; biat etmeyeni de DAİŞ’vari yöntemlerle yok etmekten imtina etmeyeceği çok açık.

İşin özü, güçlenen Erdoğan rejimi karşısında Damat dahil kimsenin garantisi olmaz. Bu, herkesi ilgilendiriyor ama en çok da Erdoğan’ın emellerine hizmet eden Kürtleri ilgilendiriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.