Eylem çizgisinde netti

Eylem Ataş

Eylem Ataş

  • Yörük bir ailenin kızı olup Rojava Devrimi’ne katılarak şehit düşen Eylem Ataş’ın ağabeyi Hüseyin Ataş, “Kürt olmadığı halde Kürdistan ve Kürt sorununa çok ciddi bir yoğunlaşması vardı. Amasız, fakatsız sahiplenen bir çizgiden geliyordu” dedi.

MUKADDER AKYOL / MA / ADANA

Kuzey-Doğu Suriye’nin Minbic kentinde DAİŞ’e karşı savaşırken şehit düşen Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) üyesi Eylem Ataş’ın (Cemre Heval) şehadetininin 7. yılında, ailesi ve arkadaşları, “Yörük Eylem’in” Kürtler için mücadelesini anlattı. 

Adana’nın Aladağ ilçesinden Yörük bir ailenin kızı olarak 1992'de dünyaya gelen Ataş, henüz küçük yaşta mücadeleyle tanışır. Ataş’ın babası Kurtuluş Hareketi içinde yer aldığından evlerine sürekli baskın yapılır ve baba tutuklanır. Lise yıllarında Devrimci Liseliler (Dev-Lis) ile birlikte aktif mücadele içinde yer alır. Ataş, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde okurken PKK’ye katılan yakın arkadaşı Heval Yeşilgöz’ün Dersim’de şehat düştüğünün haberini alır. 

Ataş, bu haberin ardından 2015’te Rojava’ya gitti. 23 yaşındayken 27 Haziran 2016'da DAİŞ’e karşı savaşta şehit oldu ve cenazesi 101 gün boyunca sınırda bekletildi. Ailenin ve birçok demokrat kesimin mücadelesi sonucu alınan cenaze, vasiyeti üzerine doğduğu Çukurova topraklarında Küçük Oba Mezarlığına defnedildi. 

Hüseyin Ataş

 
Gitmeden önceki mektubu
 
Ataş, Rojava’ya gitmeden önce ailesine bıraktığı mektupta şunları söylüyor: “Onlar ki dünyada kahraman olmaya mahkumdur. Sislenen anılar kaldı onlardan, renkleri bozulup duran, solgun anılar. Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin, bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna. Hoş olsun, bütün verdikleri aldıkları su çiçeklerinin, gül susar, çiğdem uyanır, tüfek başlar, konu değişir. Hep böyle süreceği sanılır gül hikayesinin. Hep böyle sürer gerçi ama bir gün sonu değişir baştan yazacağımız hikayelerimiz. 
 
Adil bir hayat için

Değiştireceğimiz adil bir hayat için aldığım bu kararı sizinle paylaşıyorum. Öncelikle şunu belirtmeliyim, Ortadoğu’da, ezilen insanlardan yana yeni bir tarih yazılıyor. Bize düşen de bu tarihi yazanların, yanında yer almaktır. Yani çocuklar daha çok ekmek yesin diye, yani insanlar gözlerimizin önünde parçalanmasın diye, yani bizim çektiğimiz sıkıntıları yeğenlerim Mahir Ulaş ve Eylül yaşamasın diye. Bir alıntıyla, Mamoste Çorumi’nin de dediği gibi biz Peter Pan olup yanlarına gidelim ki; çocuklarımızın cansız bedeni kıyılarımıza vurmasın diye…”
 
Kendine iyi bak baba!
 
Ataş’ın yaşamını yitirmesinin ardından Huntington (sinir sisteminin temel elemanı nöronları hedef alan hareket kaybı) hastalığı ilerleyen baba Mehmet Ataş, kızının “isyankar” yapısını hatırlatarak, “Herkesi harekete geçiren bir yapısı vardı. Tek amacı ismi gibi eylem yapmaktı. Yardımseverdi, elindeki tek lokmayı paylaşan biriydi. Katılım sağlamadan önce geldi, benimle konuştu, katılacağını söyledi. Gitmeden ‘kendine iyi bak baba. Şehit ailelerine sahip çık’ dedi. Giderken bir mektup bırakıp gitti” dedi.
 
Cezaevinde haberini aldı
 
Ağabeyi Hüseyin Ataş da emekçi ve devrimci bir aileden geldikleri için kardeşi ile birlikte küçük yaşlarda mücadeleye başladıklarını belirtti. Ataş, kardeşi şehit düştüğünde cezaevinde olduğunu, cenazenin Türkiye’ye getirildiği gün ise tahliye edildiğini fakat cenazeye katılmasına izin verilmediğini, cenazesi defnedilene kadar cezaevinde bekletildiğini söyledi. Ağabeyi, Ataş’ın devrime katılma sürecini şöyle anlattı: “Rojava’da ilk mücadele başladığında Eylem’in aklı fikri oradaydı. Orasıyla yatıp kalktı. IŞİD zalimliğinin mutlaka karşısına geçilmesi gerektiğini söylüyordu. Bunu pratiğe geçirme konusunda adım attı ve çok netti. En son görüşmemizde; cansız bedeni kıyıya vuran bir çocuğu, Ankara Gar Katliamı'nı anlattı. Politik anlamda olgun bir yaklaşımla gitti ve devrim için savaştı.”
 
Sömürgeciliği kabullenmedi
 
Ataş’ın Kürt olmadığı halde Kürdistan ve Kürt sorununa çok ciddi bir yoğunlaşması olduğunu aktaran ağabeyi Ataş, “Biz Yörük bir aileyiz ama Kürtlerin sömürge olmasını kabul etmezdi. Kürtler ve Türklerin eşit bir yurttaşlık hakkına sahip olması gerektiğini savunarak, Kürtlerle ortak bir yaşamı kurmanın mücadelesini verdi. Çok esprili biriydi; ‘ben ikinci kez dünyaya gelmişim. Bir önceki hayatımda da Kürt’müşüm’ derdi. Ciddi anlamda Kürt meselesini hayatımızın içerisine koymuş durumdaydı. Kürt özgürlük mücadelesi bizim açımızdan önemli bir mücadele hattıydı. Amasız, fakatsız sahiplenen bir çizgiden geliyordu” diye konuştu.
Kardeşinin birçok kez mezarının tahrip edildiğini de hatırlatan Ataş, yapılan bu saldırılarla hedeflerine ulaşamayacaklarını söyledi. Rojava Devrimi’nin bugün itibariyle karanlığa karşı bir ışık olduğunu ifade eden Ataş, şunları söyledi: “Bugün eylemin mücadelesi her düzlemde yaşatılıyor. Eylemin seçtiği yol Zîlanlardan, Bêrêtanlardan aldığı mirasın devamıydı. Dünyaya örnek olan Rojava sahiplenilmeli. Eylem ve onun gibilerinin adı yolumuza ışık tutacaktır."
 
Dirençli ve inatçıydı
 
Arkadaşı Salih Ulutaş ise Ataş’ı şöyle anlattı: “Eylem ile lise yıllarında seçim çalışmaları döneminde tanıştım. Sabahın erken saatlerinden başlayıp Adana’nın sıcak kaldırımlarına aldırış etmeden bizlerle saatlerce yürüyebiliyordu. Şartlara koşullara kolayca adapte olabiliyor, dirençli ,inatçı yapısı bizlere moral veriyordu. Onu her gördüğümde Ahmed Arif’in 'Yalnız değiliz' şiiri ile bizleri selamlardı. Bende derin izler bıraktı.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.