Filistin sorunu ve bölgesel gericilik 

Cafer TAR yazdı —

  • Bakmayın çatışmalarda öldürülmüş Yahudi veya Filistinli masum insanların arkasından dökülen sahte göz yaşlarına, bu göz yaşları kendi içlerinde büyük bir iki yüzlülüğü de gizliyor. Vicdan tek parçadır; ikili vicdan olmaz. 

Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırılar Ortadoğu’daki güç dengelerini yeniden değiştirecek gibi gözüküyor. Aslına bakarsanız bölgede çatışmalar öncesinde de oldukça geniş bir alanda devam ediyordu.  

Hamas tarafından başlatılan daha sonra İsrail tarafından geniş kapsamlı bir savaşa dönüştürülen çatışmalar muhtemelen bölgede konumlanmış İsrail/Hamas savaşı ile doğrudan veya dolaylı ilgili diğer güçleri de içine çekecek gibi gözüküyor. 

İsrail ve ABD/Batı karşıtı çevreler eğer bölgede güçlü bir irade ve kararlılıkla karşı konulursa İsrail’in yenilebileceğini ve böyle bir sonucun bölgedeki güç dengelerini önemli ölçüde değiştireceğini düşünüyorlar. Gerçekten de olası bir İsrail yenilgisinin bütün bölgesel problemlere önemli yansımaları olur. 

Örneğin İran’ın bölgede eli oldukça güçlenir ve Suriye rejimi kendini daha güvende hisseder. Rusya Ortadoğu’da daha kalıcı hale gelir, Çin açısından bölgede nüfuz alanları yaratmak daha kolay hale gelir. Türkiye açısından bölgesel statüko daha fazla güçlenmiş olur ve Türkiye bölge gericiliği ile daha kolay iş tutar. 

Fakat tersi olur da; ABD ve Batılı ülkelerin sınırsız desteğini arkasında almış İsrail bütün Gazze şeridini işgal etmeyi başarır ve bölgede konuşlu başta Hamas olmak üzere bütün diğer Filistinli güçleri tasfiye etmeyi başarırsa ne olur? 

İsrail uzun bir süredir hasar almış “daha en başından beri ortaya koymaya çalıştığı güçlü, müdahale edilemez, hiçbir saldırıyı karşılıksız bırakmayan ülke” imajını yeniden tesis eder. Böylesi bir durum ise sadece bundan sonra İsrail/Filistin ilişkilerini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda İsrail’in bölgede başta İran olmak üzere diğer bütün ülkelerle ilişkilerini yeniden İsrail lehine düzenler.  

Ayrıca ABD destekli İsrail’in bölgede etkinlik kazanması ABD’nin Ortadoğu’da yeniden başat güç haline gelmesini sağlar.  Böyle bir gelişme olursa ABD son yıllarda bölgede tartışmalı hale gelen gücünü yeniden kazanmış ve başta Rusya ve Çin olmak üzere İran ve diğer bölgesel güçlere sınırlarını göstermiş olur.  

Bölgede yıllardır var olan İsrail ve Batı karşıtlığının en önemli ekseni Filistin sorunudur. Birçok ülke bu sorunu bir tür suistimal ederek kendine nüfuz alanları oluşturdu. Son yıllarda özellikle Erdoğan’ın da aynı yoldan ilerlemek istediğine hep birlikte şahitlik ettik. 

Örneğin İran, İsrail karşıtlığı üzerinden bölgede kendine bağlı yoğun bir milis ağı yarattı; Erdoğan da aynı şeyi yapabilmek için başta Hamas olmak üzere birçok şeriatçı yapı ile ilişkiler geliştirdi. Suriye’de on binlerce çeteyi beslemeye devam ediyor.  

Eğer Filistin sorunu bir biçimde biterse bu sorunun çözümüne katkı sunmak yerine sorunu büyüterek buradan kendine iktidar alanları yaratmaya çalışan güçler de ağır hasar alırlar. Yine eğer bir biçimde Gazze şeridindeki çatışmalar biterse bu ülkelerin Gazze ve Filistin sorunu üzerinden bölgesel güç devşirme süreci de bitmiş olur.  

Dolayısıyla Filistin sorununa ilgi gösteriyormuş gibi yapan birçok çevre aslında Filistinlilerin sorunlarını kendi bölgesel güç mücadelelerinin bir enstrümanı haline getiriyorlar ve olan başta Filistinliler olmak üzere her iki taraftan sıradan insanlara oluyor.

Ortadoğu’da akan kanın sorumlusu Ahmet Davutoğlu gibi kamuoyu önünde “Filistinliler için ağladık” deyip “Emevi Camisi"nde namaz kılmayı umut eden bölgesel gericiliktir ve bunların hepsi feci şekilde birbirlerine benziyorlar. Binyamin Netenyahu bu ekolün Yahudi kanadını temsil ediyor; bunların kalbinde bir damla insan sevgisi yoktur. Bu insanlar kimi zaman Netenyahu, kimi zaman da Adolf Hitler olarak karşımıza çıkıyorlar.  

Bakmayın çatışmalarda öldürülmüş Yahudi veya Filistinli masum insanların arkasından dökülen sahte göz yaşlarına, bu göz yaşları kendi içlerinde büyük bir iki yüzlülüğü de gizliyor. Vicdan tek parçadır; ikili vicdan olmaz. Nerede ikili bir vicdan görürsek, orada hemen büyük bir sahtekarlık olduğunu tespit etmeliyiz.  

Öldürülen bir Kürt anneye veya İsrailli bir çocuğa ağlamayan bir Türk veya Arap vicdan sahibi değildir veya tersinden Filistinlilerin yaşadığı vahşete hangi stratejik çıkarları olursa olsun sevinen bir Kürt veya Yahudi’nin de vicdanı yoktur. İnsan kardeşliği ötekinin acısını hissetmekle başlar. 

İşte tam da bu yüzden Demokratik Konfederalizm, Ortadoğu’nun çözülmüş bulmacasıdır ve ne pahasına olursa olsun bunun biraz olsun yaşam bulduğu Rojava deneyimine sahip çıkmalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.