Fincancı: TTB’nin de sorumluluğu

  • Açlık grevlerine yol açacak etmenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirten TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, "Bugün bu talepler insan haklarını doğrudan ilgilendiriyor. TTB olarak bizim de sorumluluğumuz" dedi. 

Açlık grevi eylemcilerinin sesini duyurmanın herkesin sorumluluğu olduğunu söyleyen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 80’lerdeki açlık grevlerinden 90’larınkine, 90’lardan 2000’lere hep belli bir aşama sonucunda devlet yetkilileriyle müzakerelerin olduğunu hatırlattı. Fincancı, "2000 başlarında en son biz cezaevlerinde bağımsız heyetler ve hekimler olarak izleme çalışması yapabildik, ondan sonraki hiçbir açlık grevinde AKP iktidarı cezaevlerinde böyle bir çalışma yürütülmesi ve insanlarını sağlığını koruyacak mekanizmaların işletilmesi olanağı vermedi” dedi. 

İnsanların sağlığını koruyacak mekanizmaların işletilmesi olanağı verilmemesi nedeniyle açlık grevlerinde insanların yaşamını kaybettiğini kaydeden Fincancı, şunları söyledi: "Müzakereye tümüyle kapalı olduklarını gördük. Adalet Bakanlığı’ndan İçişleri Bakanlığı’na çeşitli randevu taleplerimiz tamamen dirençle karşılaştı. Biz bundan vazgeçiyor muyuz? Elbette hayır. Biz açlık grevleri sürecinde açlık grevlerine yol açacak etmenlerin ortadan kalkmasını söylüyoruz. Açlık grevleri olmasın, diyoruz. Tutukluların açlık grevleri bedenleri dışında mücadele alanları, seslerini duyurabilecekleri, haklarını talep edebilecekleri alanlar olsun diyoruz. Bütün insan hakları örgütleri, meslek ve emek örgütleri en başından beri bunu söylüyor."

Fincancı, böyle bir süreçte hekimleri buluşturma olanağı olmadığı için aileler üzerinden aileleri, avukatlar üzerinden avukatları aydınlatmaya çalışarak gerekli tıbbi bilgileri vererek eylemcileri izlemeye gayret ettiklerini söyledi. TTB’nin İnsan Hakları Kolu’nun bununla ilgili, özellikle değerlendirme yapabilecek, doğru verileri toplayabilecek bir takım belgeler üretmeye çalıştığına dikkat çeken Fincancı, şöyle devam etti: "Bu dönem en büyük zorluk, pandemi koşullarında açlık grevinin yürüyor olmasıdır. Pandemi koşulları cezaevleri için büyük bir risk barındırıyor. Hem nüfusu, kalabalığı itibariyle hem de kaldıkları koşullar itibariyle, bir de üzerine açlık grevi eklenince bağışıklık sisteminin güçlü olması gereken koşullarda, bağışıklık sisteminin de zarara uğradığı bir durum yaratılmış oluyor. Önerilerimiz oldu, avukatlara ilettik bu önerileri, bağışıklıklarını koruyabileceklerinin ne olduğunu aktardık."

Tecrit işkencedir

Önemli olanın her koşulda açlık grevine yol açan ana etkeni ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Fincancı, "Adalet istedi insanlar, adil yargılanmak için açlık grevi yapılır mı? Bu ülkede yapılıyor. Çünkü bu ülkede adil yargılanma yok. Tecrit için açlık grevi yapılır mı? Tecridin işkence olduğunu dünya alem biliyor artık. Bununla ilgili sayısız uluslararası belgeler var ama bunun için açlık grevi yapılıyor. Ne yazık ki bu durumla karşı karşıyayız" sözleriyle tepki gösterdi.

Herkesin sorumluluğu

 Hekimler olarak açlık grevi eylemcilerin sağlık durumlarını izleyen ve bağımsız bir yerden bu izleme sürecini tanımlayan yerde durduklarına işaret eden Fincancı, "Ben bunları bi rde insan hakları perspektifinden de değerlendiriyorum ve tutukluların taleplerinin duyulması içinde insan hakları örgütlerinin elinden geleni yapma sorumluluğu var. Bugün bu talepler insan haklarını doğrudan ilgilendiriyor. TTB olarak bizim de sorumluluğumuz. Meslek örgütü olarak sağlıklı kalmalarını sağlamak, bu koşullarda süreci sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için neler gerekiyor, onu tanımlamak ve tabi ki onların sosyal iyilik halini kurabilmek içinde haklarının teslim edilmesini, bizim de talep etme sorumluluğumuz var" dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.