Fransa Sosyalist Partisi ve Başbakan Valls

Bir süredir Fransa'da Sosyalist Parti içinde ideolojik tartışmalar yürütülüyor. Başbakan koltuğunda oturan ve liberal politikalarıyla tanınan Manuel Valls, bu tartışmaların odağı durumunda. Sol kanatın ağır toplarından Martine Aubry, Marie-Noelle Lienemann gibi isimler durumdan oldukça rahatsız görünüyorlar. Daha önce 1. Valls hükümetinde yer alan üç bakan, Başbakan’ın politikalarını eleştirerek istifa etmişlerdi. İstifa eden bakanlardan Benoit Hamon, “Başbakan, partiyi solun mirasından koparmak istiyor” belirlemesinde bulunmuştu.
Aslında Sosyalist Parti içindeki tartışmalar yeni değil. François Mitterrand’ın 1971’de Genel Sekreter seçildiği Epinay Kongresi'nden günümüze kadar zaman zaman çeşitli ideolojik tartışmalar yürütülüyor. Bunların en akılda kalanı, Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile Başbakan Michel Rocard arasında geçen tartışmalardır. Fakat Başbakan Valls’ın başlattığı bu yeni tartışmanın dışında, şimdiye kadar hiçbir ideolojik tartışma, direkt partinin sosyalist mirasını ve ismini hedef almamıştı.
Bu perspektifle bakıldığında, Manuel Valls’ın başlattığı tartışma oldukça önemli ve partiyi yeni bir boyuta taşırabilir nitelikte. Ateşli bir V. Cumhuriyet savuncusu olan Valls, 2010 yılında yayınladığı "Pouvoir" adlı kitabında bugün tartışılanların ipuçlarını veriyordu. Valls, kitapta pragmatizm üzerindeki düşüncelerini şöyle ifade ediyordu: "Modern sol değerlerinin üzerinde yeni bir düşüncenin geliştirilmesi gerekiyor" diyor ve ekliyordu; “Bizim yıllardır yaptığımız tek şey var, o da muhafazakarlığı tekrar canlandırmak hülyası. Yani kahramanlık kokan, devrim kokan bir muhafazakarlık...” Valls bu düşünceleri savunarak, cumhurbaşkanı seçimi öncesi François Hollande ile cumhurbaşkanı adayı olma yarışına da girdi, delegelerden ancak % 5 oy alabildi.
Manuel Valls Başbakan olduktan sonra düşüncelerini yansıtan politikaları uygulamaya başladı. Özellikle ekonomi alanındaki politikaları parti içinde sert tepkilere yol açtı. Patronlar Kulübü MEDEF’e yaptığı bir ziyaret esnasında dile getirdiği “Ben aslında şirketleri severim...” sözleri de epey tartışıldı. Valls parti içindeki tartışmalara meydan okurcasına düşüncelerini açıkça açıklamaya devam etti. Obs dergisine verdiği bir mülakatta ise “Geçmişin mirasını temsil eden solculuğu bitirmek gerek” belirlemesini yaptı. Gazetecinin “Siz kendinizi sosyalist olarak görmüyor musunuz?” sorusuna ise şu cevabı verdi: “Tekrar ediyorum; ben pragmatist, reformist ve cumhuriyetçiyim...” dedi.
Parti’nin sol kanadında yer alan Pascal Cherki, Başbakan Valls’ın bu açıklamalarını değerlendirirken, "Kendini sosyalist olarak değil de, pragmatist, reformist ve cumhuriyetçi olarak tanıtmak daha çok Merkez Sağ’da yer alan politikacıların işidir. Bugün hangisine sorsanız, aynı kavramları savunduğunu söyler size" diyordu.
Sadece sol kanatta yer alanlar değil, Parti’nin yerel teşkilatlarında çalışanlar da durumdan oldukça rahatsız. Valls’ın Parti’yi değiştirmek için ne Schrörder olduğunu, ne de Blair olduğunu, bu iki liderin Parti tabanından gelen sesler doğrultusunda liberal politikalara geçtiklerini vurguluyorlar. Fakat Sosyalist Parti'de böyle bir durumun olmadığını, Valls’ın kendi başına partiyi değiştirmeye çalıştığını belirtiyorlar.
Temeli, 1905’te Jean Jaures tarafından kurulan Enternasyonalist İşçiler-Fransa Seksiyonu'na (SFİO) kadar uzanan Sosyalist Parti’nin mirasından koparmak şimdilik pek mümkün görünmüyor. Fakat Başbakan Valls’ın temsil ettiği bu düşünce, ilerde Sosyalist Parti’nin başına iş açabilir. 2017 cumhurbaşkanı seçimlerinde François Hollande ikinci tura kalmayıp, tarihi bir yenilgi alırsa, Valls’ın düşünceleri doğrultusunda Parti’nin ideolojisi tartışmaya açılabilir. Belki de Başbakan Valls’ın asıl hedefi de budur ve bir sonraki seçimde bu düşünceler etrafında yenilenmiş, ismi değiştirilmiş bir partiyi temsilen cumhurbaşkanı adayı olmaktır.
