Gezin bezuvarlar o dağlarda, o dağlar sizin!

Forum Haberleri —

.

.

  • Gelen tepkiler sonrasında katliam ihalesinin iptal edilmesi önemli elbette, ancak doğası, dili, kültürü ve inancı büyük bir kuşatma altında olan Dersim’de tehlike altında olan dağ keçileri değil sadece. Her yaz, kalekolların çevresinden başlanarak Dersim’deki ormanların ateşe verildiği ve binlerce hektar ormanın yok edildiği biliniyor.

EYLEM KAHRAMAN

Derler ki; Ana Fatma, oğlu Hasan ile Hüseyin’i dağ keçisinin sütüyle besler. Bir gün, dağ keçisini sağarken keçi huysuzlanır. Sütün sağıldığı sitile bir tekme vurur ve içindeki süt dökülür. Hasan ile Hüseyin o gün aç kalır. Ana Fatma buna dayanamaz ve dağ keçisine “bir avcıya hedef olasın!” diye beddua eder. Dağ keçisi buna çok alınır. Küser ve alır başını gider. Ana Fatma onun dönmesini bekler uzunca bir zaman, ama dağ keçisi dönmez. Bir avcı tarafından öldürülmüştür çünkü. Ana Fatma, bunu duyunca çok üzülür. Beddua ettiğine bin pişman olur ve der ki; “Bundan böyle, Xizir’ın diyarında, hiç kimse dağ keçilerine karışmasın…”

Alevi toplumunda yüz yıllardır dağ keçilerine ve geyiklerine dokunulmuyor. Dersim’den Toroslara kadar bu canlıların dokunulmazlığı var. Sağ koluyla bir aslanı, sol koluyla bir ceylanı kucaklayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin bu silüeti de bu yasağa dayanıyor.

Dersim’de halk arasında Bezuvar denilen dağ keçileri ile Şemua diye adlandırılan çift boynuzlu dağ geyikleri kutsal kabul ediliyor, bunların tılsımlı olduğuna inanılıyor. Alevi inanışına göre Xizir, gün doğduğunda davarlarını doğaya salıyor. Onlara; “Gidin bakın, kim dardaysa ve beni çağırıyorsa, gelin haber verin” diyor. Eskiden, dağ keçisi ve geyiklerini öldürenler düşkün ilan edilerek, cemlere alınmıyor ve bu şekilde cazalandırılıyormuş.

Dağı, taşı, suyu kutsal olan o eşsiz topraklarda bir tek dağ keçileri kutsanmıyor. Her perşembeyi cumaya bağlayan akşam su kıyısına çıkarak cem yapan su samurları, bir çift turnanın etrafında semah dönen pembe turnalar ve akarsuda yaşadığı halde, Kerbela’nın yasını tutup da yaşadığı sudan bir damla su içmeyen, susuzluğunu gidermek için yağmur yağmasını bekleyen, yağdığında ise havaya zıplayıp yağmur damlası içen Alabalıklar da kutsal sayılıyor Dersim’de. Ondandır ki, sabahın ilk güneşine elini açıp dua ederken, önce kendine değil, kurda, kuşa, börtü böceğe ister ne isterse Dersimliler. Bağlı oldukları inanç, tüm canlıları kutsal sayar zira.

Hal böyleyken, bir süredir her baharda vali yardımcıları başkanlığında bir av komisyonu toplanıyor ve o ildeki hayvan popülasyonu üzerinden o yıl hangi türden kaç hayvanın avlanabileceğine, -daha doğrusu katledilebileceğine- dair rakamlar belirliyor. Bunlar Ankara’daki Merkezi Av Komisyonu’na gönderiliyor. Ankara’dan aldığı onayla Orman Bakanlığı devreye giriyor sonra. İhaleler açılıyor ve turizm şirketleri bu ihalelere katılıyor. Bu yıl Dersim’de katledilecek dağ keçisi sayısı 17 olarak belirlendi bu komisyonca. Halkın yoğun tepkisi nedeniyle yapılacak ihale iptal edilse de, bir de dışardan gelerek katliam yapanlar ve onların yerli işbirlikçileri var. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ise tehlike sanılandan büyük.

Gelen tepkiler sonrasında katliam ihalesinin iptal edilmesi önemli elbette, ancak doğası, dili, kültürü ve inancı büyük bir kuşatma altında olan Dersim’de tehlike altında olan dağ keçileri değil sadece. Her yaz, kalekolların çevresinden başlanarak Dersim’deki ormanların ateşe verildiği ve binlerce hektar ormanın yok edildiği biliniyor. En önemli inanç mekânlarımıza ev sahipliği yapan dağlarımız, maden şirketlerinin işgali altında. Onlarca yabancı şirket, maden çıkarma adı altında topraklarımızı yağmalıyor. “Yol çalışması yapılıyor” denilerek Dersim’in kendine has bitki örtüsü tahrip ediliyor. Akarsularımız, nehirlerimiz HES’lerle kıskaca alınmış durumda. Sadece Pêri Vadisi’nde, dağ keçilerinin yoğun olduğu 120 kilometre boyunca yedi baraj yapıldı. Burada yaşayan dağ keçileri karşıdan karşıya geçemiyor. Soyları tükenmek üzere zaten.

Eskiden onca fakirken, kıtlık, yokluk zamanlarında dahi insanlar dağ keçilerini ve ceylanlarını avlamayı aklının ucundan bile geçirmemiş, tersine kendi boğazından keserek, kurdun kuşun rızkını ayırmış. Kış aylarında açlık çeken hayvanları doyurmuş. “Avcılık sporu” adıyla dağ keçilerine yönelik katliam girişimi doğamıza, kültürümüze, inancımıza, kutsalımıza ve bizi biz yapan ortak belleğimize bir saldırıdır. Yapılmak istenen, sistematik bir kırımdır. Buna izin vermeyelim.

Hani diyor ya bildik Urfa türküsü; “Gezme ceylan bu dağlarda/ seni avlarlar”, diyelim ki; dinlemeyin onları. Gezin ceylanlar, bezuvarlar o dağlarda, o dağlar sizin!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.