Gin Gyank Azadutyun!

Nubar OZANYAN yazdı —

  • 20. yüzyılın başlarında zulümden kurtulma savaşımı veren Ermeni kadınlar direniş bezlerine “Gin-Gyank-Azadutyun” yazmışlardır. Her 25 Kasım’da, direniş ve isyan günlerinde  kadınların yürüyüşü daha fazla “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla büyüyor.
  • Gücünü emeğinden, gücünü direnişinden alan ve şimdiye dek yazılı erkek egemenlik zihniyetini, kültürünü ve tarihini kabul etmeyen, köleliği ve teslimiyeti alın yazısı olmaktan çıkaran, birikerek çoğalan, dipten gelen “cadı”ların umut ve coşku dolu sesi yükseliyor. 

Dünyada açlık çeken tek bir çocuk bile olduğu sürece her türlü servet çalıntıdır. Dünyada tek bir kadın bile zulüm görüyorsa özgürlüğe ait her türlü söz sahtedir. Her 25 Kasım’da çoğalarak yürüyen kadınların direnişi ve mücadelesi çalıntı servetlere ve sahte adaletlere karşı yükselerek büyüyor. Her alanda ve yerde erkek egemenliğinin tuğlaları sarsılmakta, AKP-MHP iktidarın rahatsızlığı ve tahammülsüzlüğü artmaktadır. Paniklemenin verdiği korkuyla saldırılarını utanç verici düzeye çıkarıyorlar.

En kabul edilemez şiddet; insanın varlığına, emeğine, kimliğine ve onuruna yönelik olandır. Şiddetin merkezinde ve en görünür yerinde ismi olmayan kadınlar vardır. Yaşamın, çalışmanın her alanında ve her anında kadınların emeklerine, fiziklerine, kimliklerine, var olma haklarına yönelik saldırının ve sonlanmayan şiddetin tesadüfi, tekil ve ferdi olmadığı bir gerçektir. Şiddet, direnen ve mücadele eden kadınların ifade ettikleri gibi politiktir. Ve sistematiktir. Sistemin ürettiği, devlet aklının yarattığı kötülüktür, kadına yönelik şiddet.

Hiçbir şey bir nedene, sınıfsal bir dayanağa yaslanmadan gerçekleşemez. Rastlantılar sınırlıdır. Kadına yönelik şiddet de sistematik ve sistemin yarattığı yasaların zorunlu sonucudur. Bir zulüm dişlisi ve kırım makinası olan devlet, her gün ekmek ve buğdaydan çok şiddet üretiyor. Ürettiği her şiddeti meşrulaştırarak, yaygınlaştırıyor. Her güne bir kadın kırımı düşen ülkede çocuktan katiller yarattıkları yetmezmiş gibi diktatörler her gün daha fazla sayıda kendileri gibi zulmeden erkekler yaratıp, kadın düşmanı canileri çoğaltıyor.   

Eğer cehennem insanın içinde saklı ise cennet kimseyi kurtaramaz. Eğer özel mülkiyet üzerine kurulu sömürü sistemi varlığını pervasızca sürdürüyorsa sermayenin kılıcı kanlı ve zulmü hep var olacaktır. Günlük yaşamda özellikle kadın işçiler, Kürt-Alevi kadınlar ve LGBTİ+lar, Müslüman olmayan kadınlar sermayenin ve kanlı kılıcından, şovenizmin zehrinden, ataerkil zihniyetin paslı, kirli, boğucu zincirlerinden kurtulamıyor. Devleti, adaleti, mahkemesi, zindanları, bürokrasisi, polisi, basını, sanatı ve ez cümle yaşamı erkek olan sistem önce emeğe ve her yerde var olan kadına ve başkaldıran susmayan onurlu cesur direngen savaşçılara, gerillalara saldıracaktır.

Dünya, bir insanlık sofrasıdır. Bu sofranın en başat yerinde emek ve yürek sahibi insanlar paylarına düşen özgürlükleri mutlaka alacaktır. Eğer sokakları ve meydanları dolduran, yürüyen ve haykıran Türkiyeli emekçi kadınlar ellerini özgürlüğü için savaşan Kürt kadın gerillalarına uzatıp yoldaşlaşırsa, o gün insanlık muzaffer olacaktır. Kadınlar tek başına kalsa da hünerli ve yaratıcı elleriyle kimseye muhtaç olmadan yaşamını, yurdunu ve dünyasını yaratacaktır. Üreten ve yaratan elleriyle emeğin yüce değerleri üzerinde yaşanılır bir dünya inşa edecektir.

Gücünü emeğinden, gücünü direnişinden alan ve şimdiye dek yazılı erkek egemenlik zihniyetini, kültürünü ve tarihini kabul etmeyen, köleliği ve teslimiyeti alın yazısı olmaktan çıkaran, birikerek çoğalan, dipten gelen “cadı”ların umut ve coşku dolu sesi yükseliyor. Tabuları, yazılı-yazısız erkek egemen dünyasını yıkacak olanlar, emekçi ellerini zılgıt çeken özgürlüğü için savaşan Kürt kadınlarına verince o zaman yazılı olmayanların tarihi sil baştan yeniden yazılacaktır.

İlk adımı kendimizden başlatmanın cesaretiyle başka dünya mümkündür fikrine inanarak sarılalım. Belirtmekte fayda var; 20. yüzyılın başlarında zulüm ve soykırımdan kurtulma savaşımı veren Ermeni fedai kadınlar direniş bezlerine “Gin-Gyank-Azadutyun” (Kadın Yaşam Özgürlük) yazmışlardır. Var olanların, vazgeçmeyenlerin savaşımı bugüne dek daha ileri bilinç ve örgütlülükle sürerek devam ediyor. Her 25 Kasım’da, direniş ve isyan günlerinde direngen kadınların yürüyüşü daha fazla “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla çoğalarak büyüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.