Seyit Rıza

Nubar OZANYAN yazdı —

  • Bugüne kadar mezarının nerede olduğunu gizleme utancını ve vicdansızlığını gösterenlere inat, başta Dersim halkının bağrında ve hafızasında yaşayan Seyit Rıza; bir efsane gibi halkın hayal düşünde yaşama onurunu hak etmiştir.
  • Çeyrek asırdır Abdullah Öcalan’ı sessizliğe gömenler, Kürt ulusunun ulusal zulme karşı başkaldırısını yok edeceklerini sansınlar! Kürt halkının bilincinde Seyit Rıza’nın darağacına giderken söylediği sözler çınlamaya devam ediyor.

Kendisini ifade edebilecek kadar Türkçe öğrenemeden, Türk devletine baş kaldıran ve celladının önünde diz çökmeyen, Dersim’in doğal bir halk önderinin darağacında asılarak katledilmesinin üzerinden 86 yıl geçti. Ne Dersim halkı Seyid’ini unuttu ne de onu darağacına götüren cellatları onun son sözlerini tarihten silebildi.

Seyit Rıza özgürlüğünden vazgeçmeyenlerin sesi, onuru ve cesur yüreği olmaya devam ediyor. Seyit Rıza hakkında birçok söylenti ve dilden dile dolaşıp günümüze dek gelen anlatı ilgiyle dinlenmeye devam ediyor. Birçok direniş önderleri gibi Seyit Rıza da barış görüşmeleri yapması için Erzingan’a çağrılır ve görüşmeye giderken yolda tutuklanır. Göstermelik bile olmayan bir yargı sonucunda darağacına gönderilir. Amaç elbette ibret-i alemdir!

Ne var ki; Seyit Rıza, 15 Kasım 1937 tarihinde Eleziz’in Buğday Meydanı’nda bugüne kadar kulaklarda çınlayan sözleriyle son nefesini verirken, cellatları onun onurlu ve cesur direnişi karşısında diz çöker. Seyit Rıza’nın bu onurlu tavrı, öncesi ve sonrasında Kurdistan topraklarında sürer. Diz çökmesi beklenenlerin, düşmanına diz çökerttiği direniş tarihi, Kurdistan topraklarında yazılmaya devam ediyor. Bugün direnişin ve onurun yolunda daha ileri ve gelişkin bir özgürlük fikri ve amacı uğruna çağdaş Seyit Rızalar, Şeyh Saitler direniş bayraklarını yükseltiyor.

Tanrılardan ve peygamberlerden daha eski olan kadim halkların, yaratıcı ve kahredici emeği içinde hakikati arayanlar asla hafızalardan silinemez. Dersim halkı ve Seyit Rıza, zalimin kılıcı altından kaçıp toprağına sığınan Ermenileri düşmanına teslim etmez. Ermeni katliamına karşı çıktığı gibi Koçgiri katliamına karşı çıkıp soykırımın durdurulmasını isteyen Seyit Rıza, Koçgiri’nin önde gelenlerinden olan Nuri Dersimi, Alişer, Alişan Beyleri ve taraftarlarını da himayesine alır. Zalimin zulmünü en iyi tanıyanlar, zulümden kaçanlara kol kanat gerer.

Kemalist faşistlerin ulus-devlet yaratma ve ülkeyi homojenleştirerek tek ulus projesinin önünde engel olanlardan biri Şeyh Sait idiyse ikincisi Seyit Rıza olmuştur. Kürt’ün, Kızılbaş-Alevi’nin kaderine yazılmak istenen Türkleşme zulmüne karşı durdular. Seyit Rıza, “Osmanlı’da oyun” geleneğinin de devamcıları tarafından kandırılarak tuzağa düştüğünde “Hükümato zurekero beşeref” diyerek Kemalist hükümetin satılmış memurlarını lanetler.   

Bugüne kadar mezarının nerede olduğunu gizleme utancını ve vicdansızlığını gösterenlere inat, başta Dersim halkının bağrında ve hafızasında yaşayan Seyit Rıza; bir efsane gibi halkın hayal düşünde yaşama onurunu hak etmiştir.

Dersim piri Seyit Rıza’nın, Amed’in şeyhi Sait’in, Ermenilerin generali Antranik Ozanyan’ın ölümlerinden bile korkan cellatlar, onların yarattığı değerleri ve ölü bedenlerini gizlemeye çalışsa da, onlar halkın bağrından çıkan öncüler olarak anılmayı hak edeceklerdir. Hiçbir hafıza katili onları unutturmayı başaramayacaktır.

Kürt’ün kaderinde eksik olmayan ve zulüm yargılanmaları olan, adına “İstiklal, Örfi İdare, Sıkıyönetim, 12 Eylül, Devlet Güvenlik” denilen mahkemelerinde “isyana teşvik” suçundan hükmü çoktan verilerek, göstermelik olarak yargılansalar da direngen ve onurlu sesler asla unutulmayacaktır.

Kasım ayının soğuk bir 15 gecesinde darağacına götürülürken sanki meydan doluymuşçasına başı dik bir şekilde gözlerini gökyüzüne dikerek haykıran, celladına iş bırakmadan sandalyeyi kendisi tekmeleyerek seslenen Seyit Rıza’nın “evladı Kerbelayıme, Be gunayime, Ayıbo, Zulimo, cinayeto” sözleri asla unutulmayacaktır. Türk Devleti ne Seyit Rıza’yı yok edebildi ne de hayalinde yaşattığı özgür topraklara olan özlemi katledebildi.

Aradan yıllar geçse de Türk devletinin Kürt’ü “ıslah etme”, boyun eğmiyorsa katletme siyaseti bitmedi. Bu politikanın en somut ve güncel örneği, Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit uygulamasıdır. Dünyada birkaç örnek dışında benzeri bulunmayan bu ağır tecrit uygulaması, faşizmin Kürt’e ve onun özgürlük taleplerine verilen bir yanıttır.

Çeyrek asırdır Abdullah Öcalan’ı sessizliğe gömenler, Kürt ulusunun ulusal zulme karşı başkaldırısını yok edeceklerini sansınlar! Kürt halkının bilincinde Seyit Rıza’nın darağacına giderken söylediği sözler çınlamaya devam ediyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.