Gölge etme, başka ihsan istemez!

Haberleri —

Rojava Kürdistan’ı üzerinde bir yıldan fazla bir zamandır, saldırılar devam ediyor. Önce El-Nusra adı altında saldırılar başlatıldı, şimdi de DAİŞ denen çete örgütle devam ediyor. Batılı devletlerden, bu süre boyunca hiçbir açıklama ve tepki gelmedi. Kimse, haklı bir mücadele veren Rojava halkına neden saldırıyorsunuz demedi. Ama DAİŞ (IŞİD), Musul’a saldırınca, bu devletlerin nüfuz alanlarına girmeye başlayınca; ki bu alanlar ağırlıklı olarak petrol rezervlerinin bulunduğu alanlardır, başta ABD olmak üzere birçok Avrupa devleti ard arda açıklama yapmaya başladılar.

ABD, Güney Kürdistan hükümetine askeri destek vereceğini açıkladı. Aynı açıklama, Fransa ve diğer devletlerden de geldi. Tabii, insan sormadan edemiyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Çok iyi biliniyor ki; DAİŞ ve benzeri örgütleri besleyip, palazlandıran, söz konusu devletlerdir. El-Kaide’nin kimlerin ürünü olduğu ortadadır. El-Kaide’nin, hem Sovyetlere karşı ve hem de başta Ortadoğu olmak üzere halkların iradesine karşı, İngiltere ve ABD tarafından beslenip, büyütüldüğünü; işleri bitince de bu örgüte yönelindiğini bilmeyen yok. Bugün adına DAİŞ denen çete örgütüne biçilen rol de budur. Özelde Rojava Devrimine, genelde de Ortadoğu halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelelerine karşı örgütlendirilmiş bir taşeron örgüttür. Ama, çıkarları bu örgütle ters düşünce, onları çizdiği sınırları aşınca, DAİŞ’e karşı sözde savaş açtılar.
Emperyalizm, Ortadoğu’yu kendi çıkarlarına göre çeşitli yönetme stratejileri temelinde politika yürütüyor. Döneme ve gelişmelere göre, bu politikalarını gözden geçirip, yeniden düzenliyor. Topluma egemen olma amacı doğrultusunda, önce bu tür örgütleri oluşturarak halkların başına bela ederler; ardından da sözde savaş açarak kendilerini “kurtuluş meleği” olarak sunarlar. Almanya başbakanı Angela Merkel’in açıklaması da, tam da bu tanıma uygun. A.Merkel, DAİŞ’e karşı savaşan Kürtlere, Almanya devletinin silah vereceğini; ancak PKK’nin bundan faydalanamayacağını açıkladı. Herşeyden önce, söz konusu edilen silah yardımının, karşılıksız ve eksiksiz olmadığını bilmek gerekir. Aslında bu tür durumlar, emperyalist güçlerin tam da bekledikleri ortamlardır. Silah yardımı adı altında, elde tedavülden kalkmış, ne kadar hurda silah varsa, çok fahiş fiyatlarla satılır. Karşılığında ise politik ve ekonomik bağımlılık oluşturulur. Ne de olsa kapitalizm sistemin dünyası, çıkarlar dünyasıdır.
Almanya’ya dönelim. Almanya devletinin, Kürt halkına düşmanlığının, çok gerilere gittiği biliniyor. Osmanlı devletine, başta katliamlarla olmak üzere, Kürtleri nasıl bastırabileceği konusunda akıl hocalığı yapan Alman generali Moltke olduğunu, Kürt halkı unutacak değil. Kürdistan’da süren 30 yıllık savaş boyunca Leopar tankları, Milan roketleri, kimyasal silahlar başta olmak üzere daha birçoğunun Almanya tarafından, Türk devletine bol sayıda gönderildiği de hafızalardan silinmiş değil. Ayrıca PKK’ye karşı karalama, yasaklama ve komplolarda Alman devletinin öncülük yaptığı da biliniyor.
Özgür Kürde karşı en derinlikli, incelikli ve kapsamlı saldırıları yürüten bu devlet, nasıl olur da bugün Kürtlerin kurtarıcılığına soyunur?
Almanya devletinin silahları, Kürtler özgürlük değil; ancak teslimiyeti, işbirlikçiliği, katliamı ve köleleştirmeyi getirir.  Özgürlük ve onur, ancak ve ancak öz irade ve öz güven temelinde verilecek öz-savunma mücadelesiyle sağlanıp, korunabilir!

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.