Görünmeyen bir mücadelenin yükselen sesi

Kadın Haberleri —

Belucistan direnişi / Foto:AFP

Belucistan direnişi / Foto:AFP

  • Belucistan direnişi, dünyadaki en uzun ama en az görülen özgürlük mücadelelerinden biri. Kadınların öncülüğünde şekillenen yeni dalga ise, bu mücadelenin hem daha görünür hem de daha umut dolu olmasını sağlıyor.

Belucistan, İran, Afganistan ve Pakistan arasında parçalanmış kadim bir coğrafya. Zengin doğal kaynakları, stratejik konumu ve kültürel kimliğiyle yüzyıllardır gözlerin üzerinde olduğu bu topraklar, bugün yalnızca sömürgeciliğe değil, unutturulmaya da direniyor. Bu direnişin en dikkat çekici yüzü ise kadınlar. Kaybolan yakınlarının peşine düşen annelerden, meydanlarda binlerce kişiyi arkasına alan genç kadın liderlere kadar Belucistan’ın mücadelesi artık kadınların sesiyle yankılanıyor.

İşgalin kökleri ve süregelen mücadele

11 Ağustos 1947’de, Pakistan bağımsızlığını ilan etmeden üç gün önce, Kalat Hanlığı Belucistan’ın bağımsızlığını duyurdu. Fakat bu kısa ömürlü egemenlik, 27 Mart 1948’de Pakistan’ın askeri işgaliyle son buldu. O günden bu yana Beluc halkı, kendi kaderini tayin etme hakkı için bitmeyen bir direniş içinde.

Tarihçiler bu süreci “iç sömürgeleştirme” olarak tanımlıyor: Bir devlet, kendi sınırları içindeki farklı kimliklerin topraklarını, kültürünü ve kaynaklarını rıza olmaksızın sömürürken, aynı zamanda onları görünmez kılar. Belucistan örneğinde bu durum açıkça görülüyor: Zengin doğalgaz, altın ve bakır yataklarından elde edilen gelir halktan saklanıyor, kültürel kimlik bastırılıyor, yerleşim politikalarıyla demografik yapı değiştiriliyor.

 

 

Devlet şiddeti ve kayıplar

Belucistan’da direnişin en karanlık yüzü, “kaybedilen insanlar.” İnsan Hakları Konseyi’nin raporlarına göre yalnızca 2000’li yıllardan bu yana yaklaşık 25 bin kişi zorla kaybedildi. Mart 2025’te ise 181 yeni kayıp vakası belgelendi. Öğrenciler, öğretmenler, gazeteciler, aktivistler… Devlet şiddeti toplumun bütün damarlarına yayıldı.

Çocuklar bile bu baskıdan nasibini aldı. Gwadar’da 7 yaşındaki bir çocuğun sanal medyada yaptığı paylaşımlar nedeniyle “terörle mücadele yasası” kapsamında suçlanması, Belucistan’daki sömürge şiddetinin geldiği boyutu gözler önüne serdi.

Kadınların öncülüğü

İşte bu karanlık tabloya rağmen kadınlar, direnişin en güçlü yüzü haline geldi. 2009’da oğlunu kaybeden Mama Qadeer’in başlattığı “Kayıplar İçin Ses” hareketi, baskılara rağmen kayıp vakalarını belgeleme ve kamuoyuna duyurma cesaretini gösterdi. Kadınların bu öncülüğü zamanla yalnızca annelerin sessiz yürüyüşleriyle sınırlı kalmadı.

Dr. Mahrang Baloch, babasının kaybedilmesinden sonra direnişin simgelerinden biri oldu. Aynı zamanda tıp doktoru olan Mahrang, 2023’te Turbat’tan İslamabad’a 1500 kilometrelik “Uzun Yürüyüş”e öncülük etti. Binlerce kişinin katıldığı bu yürüyüş, hem ülke içinde hem uluslararası alanda Belucistan’ın sesini duyurdu. Mahrang’ın tutuklanması ise hareketin gücünü zayıflatmadı, aksine daha da güçlendirdi.

Bugün Beluc Kadın Forumu ve Beluc Öğrenci Eylem Komitesi gibi örgütler, dijital medya, barışçıl protestolar ve uluslararası dayanışma kanallarını kullanarak mücadeleyi daha geniş kitlelere taşıyor.

 

 

Kadınların direnişteki rolü

Son yıllarda Beluc kadınlarının mücadelesi yalnızca sivil alanla sınırlı değil. Silahlı direnişte de gün geçtikçe daha fazla kadın yer alıyor. Bu durum, toplumsal dönüşüm açısından da önemli bir kırılma yaratıyor. Kadınların silahlı direnişteki varlığı, devletin kontrgerilla stratejilerini zorlaştırırken, aynı zamanda patriyarkal düzeni de alt-üst ediyor.

Rojava’daki kadın mücadelesi de Beluc kadınları için önemli bir ilham kaynağı oldu. “Jin Jiyan Azadî” sloganı, Belucistan’ın meydanlarında da yankılanıyor. Aktivist Dur Bibi’nin sözleri bu ortak direniş hattını özetliyor: “Baskının biçimi farklı olsa da, acımız ortak. Bu acı bizi aynı özgürlük sloganında birleştiriyor.”

Kadınlar öncülüğünde yeni dalga

Yetmiş yılı aşkın bir süredir süren Belucistan direnişi, dünyadaki en uzun ama en az görülen özgürlük mücadelelerinden biri. Kadınların öncülüğünde şekillenen yeni dalga ise, bu mücadelenin hem daha görünür hem de daha umut dolu olmasını sağlıyor.

Onlar, kaybolan sevdiklerinin fotoğraflarını taşıyarak, uzun yürüyüşlerle sokakları doldurarak, bazen de dağlarda silahlanarak haykırıyor: “Özgürlük olmadan yaşam olmaz.”

Belucistan’ın kadınları, bugün sadece kendi halkları için değil, dünya kadın mücadelesi için de ilham verici bir örnek haline gelmiş durumda. Çünkü onların direnişi, bir coğrafyanın ötesinde, evrensel bir çağrı taşıyor: Adalet, özgürlük ve eşitlik için verilen hiçbir mücadele yalnız değildir.

Kaynak: JİNNEWS

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.