Guantanamo, İmralı ve CPT

Forum Haberleri —

Abdullah Öcalan

Abdullah Öcalan

  • Gelinen aşamada CPT’nin, uluslararası komplocu güçlerin ve NATO’nun yardımıyla sürdürülen imha saldırıları hiçbir şekilde ne Önder APO’ya ne de Kürt özgürlük hareketine ve halkına geri adım attıramıyor.

MAHİR DOĞAN

Önder APO’nun avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu 29 Kasım’da yaptığı basın açıklamasında “Eylül ayında İmralı’ya gidip oradaki hükümlülerle görüştüğünü bildiren CPT’yi yalanlayan bazı duyumlara sahip olduklarını, müvekkilleri sayın Öcalan’ın İmralı’ya giden CPT heyetiyle görüşmediğini” belirttiler. Elbette bu duyum Kürt halkı için çok önemliydi ve hemen her kesimden ciddi anlamda tepkiler ortaya çıktı. Kürt halkı öncelikle CPT’den İmralı’da yapılan son görüşmenin sonuçlarının kamuoyuna açıklanmasını istiyorlar.

Önder APO 15 Şubat 1999’da uluslararası bir komplo ile Kenya’nın başkenti Nairobi’de esir alınıp İmralı cezaevine götürüldüğünde kendisini ilk karşılayan ekibin CPT’den yetkililer olduğunu belirtmişti. Bununla da anlaşılmıştı ki bu komplocu güçler adına CPT eliyle İmralı cezaevi oluşturulmuş bulunmaktadır.

İmralı adası her ne kadar TC sınırları içerisinde yer alsa da Önder APO’yu orada ilk karşılayan CPT heyeti bu cezaevinin kendi denetimlerinde olduğunu beyan etmelerinden anlaşılıyor ki burası da dünyada sayılı özel cezaevlerinden biridir ve hatta ilk Guantanamo’dur dense yeridir. Dolayısıyla İmralı’da olup biten her şey Kürt halkını olduğu kadar Dünya’nın tüm güçlerini de ilgilendirmektedir.

Şimdi esas sorumuza dönelim; Önder APO neden CPT ile görüşmedi? Eldeki bilgiler bu soruyu sormamızı gerekli kılıyor. Lakin bununla birlikte başka sorular da ardı sıra geliyor; örneğin Önder APO gerçekten görüşmedi mi veyahut CPT heyetiyle görüştürülmedi mi? Yine CPT heyeti mi Önder APO ile görüşmedi? Peki Önder APO CPT heyetiyle neden görüşmedi ya da görüşemedi? Bu soruların tümü cevabını bekliyor ve özellikle de Kürt halkı tüm bu soruların cevabını bilmek istiyor.

Kürt halkının ısrarlı çabalarına rağmen CPT İmralı’ya yaptıkları son ziyaretin sonuçlarını açıklamıyor ve açıklamamakta da ısrar ediyor. Bu durumda şu soruyu da Kürt halkı soruyor; CPT İmralı’da neyi gizliyor?

CPT’nin resmi gerekçesi “üye devletlerin izni olmadan yapılan görüşmelerin sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılamayacağı” maddesine dayanıyor. Böyle bir madde resmi bir gerekçe olarak geçerli olsa da Kürt halkının en doğal ve meşru kaygılarını gideren bir yaklaşım değildir. Hele ki adı üzerinde “Uluslararası İşkenceyi Önleme Komitesi” olarak kurumun kendisi Önder APO üzerinde 24 yıldır uygulanan ağır tecrit ve işkence sisteminin ortağı durumuna düşüyor. Bir nevi resmen bu tecrit ve işkence sistemini uluslararası düzlemde savunan bir pozisyona düşüyor. Dolayısıyla isminin aksine bir tecrit ve işkence kurumu haline geliyor ve tüm meşruiyetini de tartışılır hale getiriyor.

Tüm bu tartışmaların ötesinde Kürt halkı bir an önce Önder APO’dan haber almak istiyor, sağlık durumunu büyük bir ciddiyetle merak ediyor. En doğal insani kaygıları dahi gideremeyecek mi CPT? Sözlü olarak bile Önder APO’nun avukatlarına herhangi bir bilgi verilmiyor, bu yaklaşım nasıl ve ne ile izah edilebilir doğrusu merak ediyoruz.

CPT mevcut durumda büyük bir vebal altındadır. ABD’li askerlerin Guantanamo’da uyguladıkları insanlık dışı işkencenin yüz kat fazlasını 24 yıldır aralıksız bir şekilde TC devleti İmralı’da en ağır şekliyle uyguluyor ve CPT’de sözde bunu önleyecekken tam tersine ortağı pozisyonuna düşmüş durumdadır. Hem Kürt halkını hem de dostlarını aydınlatacak bilgileri bir an önce paylaşmazsa, tüm meşruiyetini de yitirecektir.

Diğer yandan tüm bu ağır tecrit ve işkence sistemi bize şunu açıkça göstermektedir ki uluslararası komplocu güçler hala işbaşındadır. Bu sistem başka türlü sürdürülemez. Her yönüyle çatırdayan bu sistemi ayakta tutmak için içerde ve dışarda var güçleriyle çalışmaktalar. Zap-Avaşîn-Metîna’da süren işgal saldırıları, her gün yapılan kimyasal-taktik nükleer saldırılar, Rojava’ya yönelik karadan işgal tehditleri, Bakur Kurdistan’da Kürt halkına yönelik geliştirilen saldırılar, cezaevlerinde fiili idam uygulamaları sonucu şehadete ulaşan siyasi devrimci tutsaklar ve daha nice haksız ve hukuksuz politikalar bu uluslararası komplonun devamı niteliğindedir.

Bu saldırılara karşı Kurdistan’ın dört parçasında eşsiz bir direniş sergilenmektedir. Özellikle Zap-Avaşîn ve Metîna’da gerilla güçlerinin hem direnişi hem de devrimci operasyonları tüm bu işgal ve saldırıları büyük oranda boşa çıkarmıştır. TC devlet yetkilileri ve başta Kimyasal Tayyip-Hulusi ikilisi olmak üzere bu savaş politikalarında ısrar etseler de bunun tek bir anlamı vardır; o da yenilgiyi itiraf edemeyecek durumda olduklarıdır.

Türk devletinin yüzyıllık Kürt inkar ve imha siyaseti, yine uluslararası komplocu güçlerin 24 yıldır İmralı’da sürdürdükleri ağır tecrit ve işkence sistemi gerilla öncülüğünde Kürt halkının sergilediği emsalsiz direnişle yenilgiye uğramaktan kurtulamıyor. Bu yenilginin acısı bile katlanılmaz bir hal almış olacak ki Zap’ta sadece tek bir yerde bile 3 gün içerisinde 150 defa kimyasal silah ile saldırıyor. Buna rağmen gerilla güçlerine tek bir adım bile geri adım attıramıyor. Siyaseten yenilen bir ülke askeri olarak da yeniliyor ama bunu kabul edemiyor.

Gelinen aşamada CPT’nin, uluslararası komplocu güçlerin ve NATO’nun yardımıyla sürdürülen imha saldırıları hiçbir şekilde ne Önder APO’ya ne de Kürt özgürlük hareketine ve halkına geri adım attıramıyor. Buna karşın gün geçtikçe de direniş kazanıyor. Onun için tekrardan zafer direnenlerin olacak diyoruz ve direnişi her alanda yaygınlaştırarak zaferi kazanalım…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.