Gülmekten Gebereceksiniz!

Türkiye’de mizah dergilerinin bu kadar yaygın olması Gırgır ile başlayan bir şey. Daha önce de mizah dergileri vardı, 20 bin kadar trajları vardı. Ama geniş halk tabanlarına seslenme Gırgır ile başladı. Bunu nedeni politik, güncel olayları o mizahi dille dile getirmeleri.
FEHMİ KATAR / BERLİN
“Gülmekten Geberiyoruz!-50 Sene Karikatürkiye Sergisi”nin küratörlerinden, film yönetmeni, oyun yazarı ve Ballhaus Naunynstr tiyatrosunun kurucularından Tunçay Kulaoğlu ile serginin amacı ve programı ile ilgili söyleşi yaptık.
“Bu sergi fikri nasıl oluştu?” diye sorduğumuzda, Kulaoğlu heyecanla ve soluksuz anlatmaya başlıyor. Fikrin nasıl oluştuğundan, kimlerin bu projede yer aldığına, nasıl bir çalışma yürütüldüğünden, programın nasıl oluşturulduğuna kadar bir dizi başlıkta görüştük Kulaoğlu’yla. Aslında hiç yapılmamış bir şeyleri yapmanın verdiği haklı gurur ile cevaplamaya çalıştı bütün sorularımızı. Karikatürlerin tarihinden kesitlerle süslenmiş keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sergi fikri nasıl oluştu?
Aslında yıllardır böyle bir şey yapmak istiyordum. Çünkü Türkiye’de mizah kültürünün, karikatür sanatçılığının yaygınsallığı Almanya’da hiç bilinmeyen bir olgu. İki yıl önce karikatürist Serkan Altuniğne ile tanıştım, kendisi birkaç yıldır Almanya’da yaşıyor. Orada hemen sordum ‘Benimle böyle bir sergiyi beraber yapmak ister misin?’ diye. Türkiye’deki bütün camiayı, bu işle ilgili herkesi tanıdığı için hemen kabul etti. Üçüncü küratörümüz Jule Sievert uzun yıllar onunla başka alanlarda çalışmıştım, ona da sordum, ‘ekipte yer almak ister misin?’ diye. O ise bir karikatür uzmanı. Master’ını, Türkiye’de çizilen karikatürlerde ikinci dünya savaşından sonra Yahudi imgesi üzerine yapmış birisi. Böyle çekirdek bir ekip oluştu. Ve ondan sonra oturup içeriğini nasıl dolduracağımızı konuştuk. Aklımıza ilk gelen şey güncel bir sergi yapmaktan öte, konu başlıkları olarak ele alalım, ona göre planlama yapalım dedik. Şimdi bütün mizah tarihini, karikatür tarihini anlatabilirdik ama çok korkunç büyük bir proje olurdu. Çünkü onu 1850’lerde Osmanlı’yla başlatmak gerekiyor.
O zaman Gırgır’dan başlayalım dedik, çünkü Gırgır bir mihenk taşı. Derken Bayan Yanı dergisi, kadın çizerler, dergilerde cinsellik konusunun çok yoğun olması, ondan sonra karikatür, band karikatür ve çizgi roman arasındaki farklar, karikatürde Türkiye ve Almanya arasındaki iş göçünün işlenmesi, oradan yasaklanan, hakkında dava açılan karikatürler, karikatürlerde hayvan tiplemeleri gibi konular çoğaldıkça çoğaldı. Derken güncel olaylardan Gezi direnişi eklendi. Böylece genel başlıklarda karar kılındı. Bu hem bir yandan Türkiye’nin gündemi ile çok yakından ilintili başlıklar diğer yandan da dergilerin içeriği ile ilgili başlıklar. Yani sadece 50 yıllık karikatür tarihinden örnekler sunmuyoruz aynı zamanda yaptığımız yan etkinliklerle de o dönemde, o sürece biraz ışık tutmuş oluyoruz. Hem sanatsal hem de toplumsal politik bir açıdan, böylesi bir pencereden.
Almanya’da aslında Türkiye’ye benzer bir mizah kültürü yok. Burda gördüğümüz kadarıyla sergide yan etkinlikler dışında mesela karikatürlerin çoğunluğu Türkçe. Sadece Almanca bilenlere nasıl bir aktarım yapıyorsunuz ?
Sergiye gelenlerin çoğunluğu Alman. Şimdi Türkiye’den çok ünlü yazarlar geldiği için Türkçe bilenlerin sayısı biraz fazla yoksa çoğunluğu Alman. Şöyle yapıyoruz, mesela bir antropolog, bir bilim kadını Anna Jonis Ester üç karikatürden yola çıkarak Türkiye’nin psikolojik ruh halini anlatacak. İki ay sürüyor sergi, ben Türkiye’deki karikatür tarihini bir video sunumuyla sunacağım. Jule Sievert, Türkiye’de karikatürde Yahudi imgesi üzerini yaptığı masterını anlatacak. Yani bunların hepsi Almanca oluyor. İlgi duyan Alman, Türkiyeli ya da Almanya dışındaki ziyaretçiler de bunu takip edebiliyor. Sergideki işler iki dilli. Hem Türkçe hem Almanca karikatürler var ama Alman ziyaretçiye sadece karikatürleri göstermek değil, bir az önce bahsettiğim bağlamı da anlatmak istiyoruz. Mesela “Bayan Yanı” diye, sadece kadınların yazdığı, Türkiye’de en çok satılan karikatür dergilerinden biri var. Kadınlar erkek dünyası olan mizah sanatında giderek daha çok yer alıyorlar, değerler cinselik konusu olduğu gibi değişiyor. Tüm bunlar Türkiye toplumuna tutulan bir ayna. Bunların bilinmesini istiyoruz aynı zamanda. Yani sergi yapsak, sergideki işleri gösterirdik, bir de bunun yanında bilgilendirme metinleri koyardık. Ama böyle klasik bir sergi yapmak istemedik. Onun için çok yoğun bir yan etkinliğimiz var, bir nevi festival gibi.
Onlarca dergi, milyonlarca karikatür var. Burada gösterdiğiniz karikatürleri nasıl seçtiniz?
Seçerken şöyle yaptık; kahramanlardan yola çıkalım, kahraman figürler, tiplemeler. Orda da tarihsel düşündük. Örneğin; Gırgır deyince akla gelen ilk şey Oğuz Aral’ın utanmaz adamıdır. Ondan sonra yıllara göre en çok Türkiye’de bilinen, toplumun sahiplendiği, hoşa giden, örneğin Tuncay Akgün’ün bir “Bezgin Bekir”i var. Özden Örün’ün “Çılgın Bediş”i var. Gırgır ile başlamış yıllarca devam etmiş. Ramize Erer’in “Kötü Kız Berna”sı var. Dolayısıyla bir aile oluşturduk, bir sülale oluşturduk. Orada hem hayvanlar var, mesela “Kötü Kedi Şerafettin” gibi hem çocuklar var kızlı erkekli, hem kadınlar var, hem erkekler var. “Qırıx” var mesela Doğan Güzel’in. Yıllarca Diyarbakır Türkçesi ve o alfabeyle yazdığı inanılmaz bir figür. Dolayısıyla Türkiye’ye böyle bir bakıp, “Türkiye’yi bir aile yapsak hangi kahramanları alırız” dedik ve öyle oluştu bu.
“Bayan Yanı” bölümünde mümkün oldukça geniş yelpazede kadın çizerlere yer vermeye çalıştık. Bunu yaparken sadece kadın sorunlarına, feminizmi işleyen yapıtlara değil, kadın çizerlerin işlerine yer verdik. Cinselik ile ilgili bölümde de mesela 60’lardan 70’lerden başlamak üzere nasıl başladı, daha sonra 90’larda yarı pornografik olan bambaşka bir yere gitti. Bugün artık öyle çizilemiyor, yani bir şekilde yine tarihsel sürece baktık. Türkiye, Almanya göçünde 80’lerden sonrasına baktık. Orada 3 çizer ön planda. Çünkü bunlar Almanya’da çıkan Türkçe mizah dergilerinin öncüleri. Hayati Boyacıoğlu, Erdoğan Karayel ve Meral Ülgen bu bölümde sadece bu üç yazar var. Zaten Almanya’da en çok tanınan ve burada yaşayan karikatüristler. Yasaklı karikatürlerde de örnekler aldık.
Yasaklı karikatürlerden neler var?
Yasaklama gerekçeleri çok farklı olan örnekler aldık. Mesela bir tanesi Musa Kart’ın çizimi. Penguen’in çizimleri var. İlginç yasaklanma gerekçeleri var. Mesela bir dönem Kutluhan Perker’in “Harikiri” dergisi kapatılmıştı. Gerekçesi de ‘Türk milletini evlilik dışı ilişkiye özendirmek ve tembeliğe teşvik etmek’. Böyle saçma sapan bir nedenle kapatılmıştı. Mesela Meral Ürgen’in bir karikatürü var sadece mezar taşları var, üzerinde niyazi yazıyor. O yüzden “Güney” dergisine dava açılmıştı. Ve mesela sadece Türkiye’den tapki gelmiyor karikatürlere. Mesela Penguen bir kapağında Papa’yı çizmişti, bunun üzerine İspanyol katoliklerden “Papa”yı çirkin göstermişsiniz” diye tepki gelmiş. Vatikan elçiliği de tepki göstermiş. Onlarda bunun üzerine diğer kapakta aynı karikatüre Papa’nın yüzüne Brad Bitt yüzü koyup yayınladılar. Bu ve bunun gibi çok farklı şeyler var.
Siz Almanya’da yaşıyorsunuz, onun için iki ülkeyi karşılaştırabilirsiniz. Buraya gelen Almanlar da olmak üzere insanlar Türkiye’de karikatür ve mizah kültürünün bu kadar yaygın olmasına şaşırıyorlar. Sizce bu kadar yaygın bir mizah ve karikatür kültürü olmasının nedeni nedir?
Bunun tarihsel nedenleri var. Bu tarihsel nedenlerin örneğin en önemlisi Türkiye’de bir Nasrettin Hoca olgusu var. Ne zaman nerede yaşadığı belli değil, birçok ülke, kültür sahip çıkıyor. İran kültüründe de mesela Nasrettin Hoca var. Onun getirdiği bir mizah anlayışı, kültürü, egemenlere başkaldırı tavrı, yüzyıllarca devam ede gelen bir gelenek. Onun dışında, mizah dergilerinin bu kadar yaygın olması özelikle Gırgır ile başlayan bir şey. Daha önce de mizah dergileri vardı, 20 bin kadar trajları vardı. Ama geniş halk tabanlarına seslenme Gırgır ile başladı. Bunu nedeni politik, güncel olayları o mizahi dille dile getirmeleri. Bir de politika, günlük yaşamı mesela bir gazetede köşe yazısı yazarak değerlendirirsin, kitap yazarsın, hep okumak gerekiyor. Ama karikatüristin avantajı şu, bir karikatür çiziyor, balonlu ya da balonsuz büyük bir komplike olayı anlatabiliyor ve insanlar buna gülüyorlar yani bu sanat tarzının getirdiği bir şey.
Mizah dergilerinin Türkiye’de bu kadar yaygın olmasının nedenlerinden biri, onların Türkiye toplumunun mizah anlayışını yakalamış olmasından kaynaklanıyor. Ama asıl sebebi bence karikatürün muhalif oluşudur. 500 sene önce ilk karikatürler çizilmiş, her zaman egemenlere eleştiri okları yöneltilmiş, bu sanat her zaman öyledir. Muhalif olmayan mizah, mizah değil zaten. Türkiye’de bu kadar tutulmasının nedeni, 70’li yıllardaki kırılma ile beraber, sağ sol çatışması, ekonomik bunalım, insanlar bir şekilde rahatlamak istiyor karikatür de bunda rol oynuyor. Oğuz Aral’ın kendi zamanında başardığı şey o yığınların dilini yakalamak, onların ruh halini yakalamak. Ondan sonra bu kuşak kuşak devam etti. Bu başka ülkelerde böyle değil mesela. Fransa’da çok güçlü bir mizah kültürü var ama bu tür dergicilik yok orada. Almanya’nın tabii çok güçlü mizah kültürü var. Titanic ve Eulenspiegel gibi aylık dergiler var mesela her birinin 100 binlerce üyesi var. Ama onlarınki yazı ağırlıklı, bizimki gibi değil. Haftalık gündemi tiye alan, onunla dalga geçen Türkiye’de olduğu haliyle bir kültür başka bir ülkede yok. Bu bence çizerlerin özelikle bu ruhu yakalamakla ilgili becerileri ve onu sanatsal olarak karikatüre uygulamaktaki yetenek potansiyelleri. Bir de Anadolu halklarının mizahı oldukça gelişkin, bu konu hakkında belki daha geniş konuşmak lazım.
Sergiye hemen her gün güncel eklemeler yapılacağını söylediniz. Bu nasıl olacak?
Mesela bir “Gündem” odamız var. Bunu yaparken mizah dergilerinin gündem sayfalarından yola çıktık. Mizah dergilerinde redaksiyon her hafta oturur, Türkiye’nin en önemli gündemlerini tartışır ve der ki, bunun beşini gündem sayfasına karikatür olarak taşıyacağız. O toplantılarda aslında gazete redaksiyonu gibi çalışılıyor. Biz de ondan yola çıkarak gündem odasını oluşturduk. Bu odada karikatüristler her hafta kendilerince Türkiye’deki en önemli gündem ile ilgili bir karikatür çiziyorlar. Mesela Serkan Altuniğne ilk olarak Türkiye’de en önemli bulduğu gündemle ilgili, dövizlerin artışı ile ilgili o odaya bir karikatür çizdi. Şimdi bu mekan boş, her hafta gelecek güncel karikatürlerle orası dolacak. Ramize Erer, Türkiye’de en önemli bulduğu gündem ile ilgili bir karikatür çizip bize gönderdi. Dolayısıyla serginin süreceği 8 hafta boyunca, her hafta o odaya Türkiye’deki en önemli güncel gündemle ilgili bir karikatür gelecek ve orası dolacak. O anlamda eklenen, genişleyen bir şey olacak.
Diğer mekanlarada keza yeni çizgiler gelecek. Burdaki amacımız, tipik müze ziyaretçisi, sergi ziyaretçisi, girer çıkar, anlamadıysa belki ikinci defa gider ama işler hep aynıdır. Biz bunun dışına çıkıyoruz. Türkiye’deki güncel gündemi ekliyoruz sergiye. Ziyaretçilere de merak ediyorsanız tekrardan gelin diyoruz, bunun olacağına da inanıyorum. O gündem bölümü ile ilgili Alman basınında çıkacak haberlerin oldukça ses getireceğine inanıyorum. Birinci elden karikatürcülerden geliyor bu eser çünkü. Konseptimiz böyle. “Bayan Yanı“ bölümümüzde profesyonel kadın karikatürist Semra Emiroğlu Aykan’a özel bir yer ayırdık. Çünkü 1928 doğumlu Aykan 15 yaşındayken karikatür çizmeye başlıyor. Ondan sonra gelen kadın karikatürist kuşaklarının işleri bu bölüme eklenecek.
Programlarınızda başka neler var?
Bir mekanımızda Sinan Güngör’ü tanıtıyoruz. Sinan Güngör Almanya’nın efsane çizgi filim kahramanı “Die Sendung mit der Maus“ ve “Lars der kleine Eisbär“ın animatörü yani milyonlarca insanın tanıdığı iki sanat eserinin yıllarca animasyonunu yapmış ve Sinan Göngör’ü Almanya’da tanıyan yok. Ona özelikle öyle bir yer ayırdık. Ondan sonra sunumlarımız olacak. Hayvan karikatürleri ile tanınan Karikatürist Erdil Yaşaroğlu gelecek. O burda “neye, niçin, nasıl gülüyoruz” isimli bir sunum yapacak. Onun bölümünde yıllarca çizdiği efsane bir figür var; “Faşist tavuk Volkan“ diye. Onun öykülerini oraya koyduk. Ve o mekanda gerçek tavuklarımız var. Onun dışında Gezi eylemlerine özel bir yer ayırdık. Orada bir belgesel gösteriyoruz yani sadece karikatürler olmayacak, aynı yerde gezi döneminde sokaklarda, duvarla yapılan grafitileri, yazılamaları gösteren bir video olacak. Çünkü o dönemde yapılan mizah bütün mizah dergilerini ezdi geçti. O dönem yapılanlar “Duvarlar halkın matbaasıdır” mottosu ile yapılıyordu, aynı mottoyu biz de buraya aldık.
Etkinlikler kapsamında sahne programlarından biraz bahsedebilir misiniz?
Bunun yani sıra performanslarımız var. Dünya tek stand-up kolektifi “Çok da Fifi” geliyor. Burda uygun yerimiz olmadığı için Gorki tiyatrosunda 2 ve 3 Kasım’da sahneye çıkacaklar. Aynı zamanda Berlin’de yaşayan Neslihan Arol “Hanım Medah geliyor“ isimli performatif bir sunum yapacak. Kendisi mizah sanatını feminist perspektiften ele alan biri. Performansı sahnesel performatif olacak ama aynı zamanda şu an üzerinde çalıştığı bilimsel çalışmayı da onun içinde yediriyor. Türkiye’nın en genç karikatüristlerinden “Uykusuz“ dergisinin kurucularından, çizerlerinden Ersin Karabulut gelip, bir atölye yapacak. Genç karikatüristlere bir hafta boyunca karikatür sanatının inceliklerini anlatacak. Ders verecek, ordan işler çıkacak, o işleri de bitince sergiye ekleyeceğiz.
Sergiye ilgi nasıl?
Açılış oldukça kalabalık geçti, bir misafir defteri açtık ama ona daha bakacak vaktim olmadı. Sadece şuana kadar gelen tepkiler çok olumluydu. İnsanları meraklandırıyor, özelikle sergiye eşlik eden bilgilendirici metinler çok okunuyor. Çünkü Alman konuyu hemen anlamıyor, bu zaten mümkün değil. Sergiyi iki üç defada gezerse Türkiye ile ilgili arka plan bilgisi yoksa anlamak zor. Basının ilgisi var. Onlar için de yeni bir şey. Onlar da şaşırıyorlar. Tepkileri sanırım daha çok önümüzdeki hafta içinde anlayacağız çünkü şimdiye kadar yaptığımız röportajlar önümüzdeki hafta falan çıkmaya başlayacak.
4 Kasım’a kadar sürecek
“Gülmekten Geberiyoruz! - 50 Sene Karikatürkiye Sergisi” 8 Eylül’den 4 Kasım’a kadar Berlin’in Kreuzberg semtinde bulunan Kunstraum Kreuzberg/Bethanien salonunda ziyaretçilere açık olacak. Adres: Mariannenplatz 2, 10997 Berlin.
Sergi programının ayrıntılarına şu linkten ulaşabilirsiniz.
