Güney Kürdistan’a saldırılar

Forum Haberleri —

.

.

  • İyi ama TC bu işgali senin için niye yapsın? Ve bunu senin için yapmayacağını almış olduğun referandum kararından sonra en çıplak haliyle göstermedi mi? Bu durum da PKK ve gerillası imha edilecek, senin hayallerini gerçekleştirmene de fırsat vermeyecekse, burayı ne yapacak TC!

Rojhat MALAZGİRT

Erdoğan televizyon üzerinden bir harita açıkladığında çok kimse bu haritanın ne anlama geldiğini çok fazla irdeleme ihtiyacı duymadı. Özellikle Kürdistan kamuoyu açısından hele hele Başûrê Kurdistan açısından bu durum çok fazla değerlendirme konusu olmadı. Ya da bu durumun değerlendirilmesi bazılarının işine gelmediği için geçiştirildi.

Kendi deyimiyle TC, “Kuzey Irak’ta 37 tane askeri üs” oluşturmuşlar. Bu askeri üslerin büyük bölümü son 5 yılda yaptıkları işgal saldırılarında kurmuş oldukları üslerdir. Ama şunu unutmamak gerekir, bir bölümü de ’97 yılında Güneyli güçlerle yapılan anlaşmalar sonucu kurmuş oldukları askeri üslerdir. Bunların kamuoyuna yansıtılırken TC bayrağıyla süslenmiş bir şekilde yansıtılması ise daha fazla düşündürtücü. Erdoğan’ın son yıllarda en fazla kullanma ihtiyacı duyduğu temel kavramlardan birisini hatırlatma ihtiyacı vardır. Tabi buna tüm şürekâsını da dâhil etmek gerekir. “Bizim hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok.” Diyorlar. Peki, bir devlet erkânı bu kavramı niye sürekli kullanma ihtiyacı duyar.

Yanlış anlamaya mahal verecek bir pratik ortada yokken herhalde bu kavram kullanılmaz. Acaba yanlış anlaşılabileceğini düşündükleri pratiklerimi var. Varsa nerede ve kime karşı?

İşte tam da burada son yıllarda TC’nin devlet ve ordu olarak yapmış olduğu tüm hareketlerini gözden geçirmek gerekir. 2013 ateşkesi sürecinde Kuzey Kürdistan’da hiçbir dönemde olmadığı kadar karakol, kale kol ve güvenlik amaçlı baraj yapılmaya başlandı. Bunu ateşkes koşullarını fırsat bilerek yaptı. Bu süreçte buna karşı kimi alanlarda engelleme amaçlı halk ve gerilla eylemliliği de gelişti. Bu konuda ki toplumsal hafıza halen canlı. Dağlar ve şehirler yeniden işgal edilmeye başlandı. Tüm Kürdistan’daki direniş odaklarını dağıtma ve tasfiye etme kararı alınmıştı. Bu durum çöktürme planı olarak basına yansısa da çok daha öncesinde kararının alındığı ve uygulanmaya başlandığı mevcut sonuçlardan anlaşılmaktadır.

Dersim’den Amed ve Botan’a kadar yaptıkları karakol ve kale kollar bunu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Tabi bu durum sadece gerillaya karşı geliştirilmiş değil. Kürdistan’ın şehir merkezlerine yapılan saldırılar, öz yönetim girişimlerinin çok acımasız ve kanlı bastırılması savaşın Kürt halkının iradeleşmesine ve kendi sistemini kurmasına karşı geliştirildiğini gösterdi. “Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, sorunumuz terör örgütleriyle” söyleminin arkasına gizlenen bu vahşi saldırıların aslında en iyi deşifre edicisi Erdoğan’ın ortağı hatta akıl danışanı olarak Bahçeli oldu. Nusaybin ve Cizre’de devletin giriştiği katliamların yarım kalmaması ve tamamlanması için “taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmasın” dedi. Sonuç ne oldu? On’ları bulan ilçe ve şehir merkezi gerçek anlamda yerle bir edildi. Enkazları bile ortada bırakılmadı.

Şimdi şöyle bir değerlendirmenin yapılması ne kadar ulusal ve yurtseverlik duygularını barındırır. ‘İşte PKK kuzey Kürdistan’da var. O yüzden bu saldırılar gelişti. PKK olmasaydı bu saldırılar gelişmezdi. Aynı biçimde Güney Kürdistan’da da PKK ve gerillası var, o yüzden güney Kürdistan’a saldırılıyor.’

Tamam anlaşıldı. Diyelim ki son 40 yıllık saldırıların sorumlusu PKK’dir. Saldırılar Kürt halkına karşı değil sadece ve sadece PKK’ye karşıdır. PKK olmadığı zaman hatta düşüncesi bile ortada yokken Kürtlere ve Kürdistan’a hiç saldırı olmadı mı? Olduysa o zaman sorumlusu kim? Tarihte olanların tanıkları Kürdistan’da halen yaşamaktalar. Geliye Zîlan, Dersim, Halepçe, Enfal tanıklarını dinleyenlerin halen tüyleri diken diken olmaktadır. Bunların hangisinde PKK vardı ve sorumlusuydu? Daha yakın süreçte yaşanan Referandum ve sonrasında yaşanan gelişmeleri de PKK ile izah etmek mümkün mü? Kararı alan bizzat Mesud Barzani değil miydi? Peki PKK ile alakalı olmayan hatta Barzani’nin almış olduğu kararın ardından Güney Kürdistan’ın yarısını işgal eden güçler ne için saldırdılar? Bu saldırılar da PKK olduğu için mi oldu? Ya da şöyle soralım. Bu referandumu engelleme girişimleri ve sonrasında yaşanan işgal saldırıları TC ve faşist şeflerinden bağımsız mıydı? Eğer bunlardan bağımsız değilse ve bizzat bunlarda içinde yer aldılarsa o zaman sorunumuz sadece PKK’dir diyenler neden diğer Kürtlere saldırıyorlar. Hani Kürt kardeşleriyle bir sorunları yoktu?

TC yöneticilerinin emellerini gizlemek için sarıldıkları terminolojiyi kullanmak hem de Kürtlük adına bunu yapmak acaba kimin işine geliyor? Kürdistanî güçleri hedef olarak göstermek ne anlama geliyor? Barzan mıntıkasına ve Xakurkê’ye dönük işgal saldırıları olduğu zaman yöre halkı arasında buraların birkaç yıllığına kiralandığı ve kimilerine göre ise satıldığı tartışmaları oldu. Çok mu asılsız bilgi ve tartışmalardı? Kesinlikle asılsız tartışmalar değil. Peki o zaman eğer bunların bir aslı varsa bu pazarlıkları yapanlar neyi amaçlamaktadırlar, bundan ne kazanacaklar? Şöyle bir beklenti mi var. “Buralara operasyon olur. PKK’den temizlenir. PKK’den temizlendikten sonra da Türk dostlarımız burayı bizlere teslim edip geri ülkelerine dönecekler. Bizde burada hem yaşar hem de yönetiriz. Hatta ve hatta çocukluk hayalimiz olan Kürdistanı da kurarız.”

İyi ama TC bu işgali senin için niye yapsın? Ve bunu senin için yapmayacağını almış olduğun referandum kararından sonra en çıplak haliyle göstermedi mi? Bu durum da PKK ve gerillası imha edilecek, senin hayallerini gerçekleştirmene de fırsat vermeyecekse, burayı ne yapacak TC? Tam da Erdoğan’ın basına sunduğu harita burada devreye giriyor. Elbette buraya kendisi yerleşecek. Ve yerleştiği yerlerden de anlaşma ve dostluk beklentileriyle de çıkmayacak.

Tabi ya eğer TC devleti size söylediği gibi Kürtlerin dostu değilse? Ya ondan sonra size sıra gelirse?

Şimdi bu tarihsel gerçeğin ışığında son yılların operasyonlarını yeniden değerlendirmek gerekmez mi? Gerçek anlamda neler yaşandı bu dağlarda, son yılların operasyonlarını nasıl tahlil etmek lazım. Zagros dağlarına hakim olma planı nasıl işliyor? Çarçella’dan başlayan Zap, Avaşîn, Xakurkê ve en son Heftanîn’e dönük gelişen işgal saldırılarında ne kadar başarılı oldular? Tampon oluşturma, savaşı sınırların ötesine taşırma politikası ne kadar tuttu? Hem kuzeyde hem güneyde halk ve gerilla direnişi nasıl gelişti. Heftanîn’i işgal saldırılarını ve tarihi gerilla direnişini de içine alan bu durumu çok yönlü değerlendirmek gerekmez mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.