Haki heval çok çalıştı, emek verdi

Dosya Haberleri —

.

.

  • Biri geldi ve kekeleyerek, ‘Haki, Haki’ demeye başladı. En sonunda, ‘Haki abi öldü’ dedi. Bir taraftan koşuyorum ama bir taraftan da şoktayım. Kendi kendime, ‘Haki gittiyse örgüt bitti’ diyordum. Dışarıya doğru koştum; ev sahibi arkamdan bağırdı: ‘Oğlum, oğlum, ayakkabını giymedin!’ O anda şoka girdiğimi anladım.

DENİZ BABİR

Haki Karer, 44 yıl önce bugün, 18 Mayıs 1977’de, Antep’te kurulan bir komplo sonucu öldürüldü. Kürt Özgürlük Hareketi kadrolarıyla 1976 yılında tanışan, Haki Karer ile birlikte de Antep’te çalışma yürüten İbrahim Kasakoğlu, Karer’le hatıralarını anlattı. Kasakoğlu’nun anlatımlarını araya girmeden paylaşıyoruz:

“Haki Karer ile tanışmam, 1976 yılı sonlarında Antep’teki çalışmalar sırasında oldu. Bu süreçten önce Haki Karer, Batman’da kalıyordu. Batman’da onun hakkında bazı sol fraksiyonlar, “Bir Türk, Kürt mücadelesinden ne anlar” gibi sözler ediyorlar ve bu durum Haki hevali biraz zorluyor. Dil konusunda da zorlandığı için kısa bir süreden sonra hemen Adana’ya geçiyor ve ardından da Antep’e geliyor. Tanışmamıza Kemal Pir arkadaş vesile oldu.

Haki hevali anlatmak öyle kolay değil, çok zor. Örgüt içindeki konumu itibarıyla komün yaşamımızın en önemli parçasıydı. Komün yaşamını örgütleyen, harekete geçiren, Haki hevalin kendisiydi. Önder Apo’nun iyi bir yoldaşı olan Haki heval, onun düşüncelerini de en iyi anlatandı.

Haki heval, Antep’e geldikten sonra ara vermeden eğitim çalışmalarını başlattı ve bana da eğitimleri takip etmemi söyledi. Haki heval ile birlikte sürekli eğitimlerdeydik. Toplumlar tarihinden diyalektik materyalizme kadar birçok önemli konuyu işliyorduk. Haki heval, yaşamıyla insanı örgütleyen ve etkileyen bir arkadaştı.

Bir gün onunla birlikte bizim eve gittik. Annem, tavaşê yemeği yapmıştı; bulgur pilavı gibi bir şey. Haki heval iki kaşık aldı, sonra çekildi. Ev kalabalıktı, yemeği az görmüş ve herkese yetmeli diyerek geri çekilmişti. Böyle yanları vardı.
Biz çalışıyorduk ve aidatlarımızı Haki hevale veriyorduk. Haki heval, kendisinde toplanan paraları eşit bir şekilde komün evlerine dağıtıyordu. Ciddi emekler sonucu toplanan paraları çarçur etmezdi. Kaldığımız evde bir gün haftalığımız iki gün erken bitti. Haki hevale gittim, ‘Olmaz, iki gün bekleyeceksiniz’ dedi. Kaldığımız evin elektrik faturası da çok geliyordu. Bir akşam Haki heval elektriği kapattı ve kaçak bağladı. Meğer böylece üst katta oturan yakın bir arkadaşının faturası iki katına çıkmış! Haki heval, beni üst kata gönderdi, ‘Orada oturan Tevfik cezaevinden çıkmış. Bir geçmiş olsun dileyip uygun zamanda görüşmek istediğimizi söyle’ dedi. Gittim, kapıyı çaldım, Tevfik’in ablası kapıyı açar açmaz, ‘Siz bu ay elektrikle mi oynadınız’ diye sordu. Kilitlendim, ‘Bilmiyorum abla’ dedim. Tabii Tevfik gülüyordu. Haki Tevfik’e söylediği için biliyormuş. Ardından Haki heval hemen elektriği düzeltti.

Antep’te 5 hücre evi

Antep’e o dönem beş hücre evimiz vardı. Her yerden tasarruf düşüncesiyle yaşıyorduk. Örneğin Ankara’dan gelen arkadaşlar olduğunda ceket ve pardesülerini bize bırakır giderlerdi. Biz de ne bulursak giyiyorduk. Dar gelirdi, büyük gelirdi, aldırış etmezdik.

Haki heval Kürtçe bilmezdi ama o dönemler ‘Hey Heval Robson’ diye bir Kürtçe şarkı vardı, sürekli dinlerdi. Ben arada yanına gidip, ‘Abi sen Kürtçe bilmiyorsun, nasıl dinliyorsun’ diye sorardım, tebessüm edip ‘Sen karışma’ diyordu. Komün evinde bize üç saat aralıksız Kürdistan’ın toplumsal yapısını, sınıfların durumunu anlatırdı. Bir gün, ’Abi sen Kürdistan’da yaşamamışsın, nasıl bu kadar biliyorsun’ diye sorduğumu hatırlıyorum.

Haki hevalin yoldaşlar ile müthiş bir ilişkisi vardı. Birinin bir sorunu olunca bulduğu ilk kişi Haki heval olurdu. Sadece devrimci sorumlulukları ile de sınırlı kalmazdı, yoldaşı üzerindeki sorumluluklarının da farkında olan bir arkadaştı. Üzerimizde bıraktığı etki, PKK’yi bütünen anlamak ve yaşamsallaştırmak oldu. Tutum ve yaklaşım, özveri, fedakarlık gibi önemli hususları, insan Haki ile beraberken anlıyordu.

Emeğe saygı temel ölçüydü

Haki’nin bir kazağı vardı, o kazağı hep yıkar ve tekrar giyerdi. Kaç kez, ‘Abi sana bir kazak alalım’ dedim, hep ‘Yok’ diyordu. Bir yamalı pantolonu vardı üzerinde. Ama üstü başı asla kirli olmazdı, o konuda çok titizdi.
Haki heval, bir arkadaş hakkında, onun olmadığı bir yerde hiç kötü konuşmazdı. Birinin bir eksikliğini görmüşse çağırır, yüzüne söylerdi. Bu da Haki hevalin kazanımcı özelliklerinden biriydi.

Dediğim gibi biz gündüzleri komünü beslemek için gidip çalışıyorduk. Bir gün Haki heval dışarıdan geliyor ve kapıyı çalıyor. Ben derin bir uykuya dalmıştım ve duymamışım. O gece Haki heval dışarıda yatmış. Sabah olunca içeriye girdi ve gece boyunca kapıyı uzun süre çaldığını söyledi. Ben, ‘Abi gündüz çok çalıştık, yorgunluktan uyuyakalmışım’ deyince hiç sesini çıkarmadı, içeriye geçti. Emeğe karşı hassasiyeti sözlerle anlatılmıyor. O yüzden Önderlik de Haki hevali tanımlarken en çok emek boyutunda örnek veriyor. Emeğe karşı saygı, Haki heval için temel bir ölçüydü. Başka bir arkadaş olsaydı, orada hemen seninle hesaplaşmaya girerdi ama Haki heval öyle değildi. Onun hesaplaşması düşmanlaydı. Haki hevali Ordu’dan Kürdistan’a sürükleyen inancı taşıyan ve Önderliğe inananlar ancak bunu yapabilir. Onda böyle bir inanç vardı.

Benim ailem bile Haki heval için, ‘Bir insan bu kadar mı dürüst olur’ derdi. Herkes tarafından o kadar çok seviliyordu ki anlatamam. Bazı aileler ise Haki hevale adeta tapıyorlardı. Onun örgütlenmesi sadece öğrenciler arasında değildi; başta öğrenciler olmak üzere işçi sınıfına ve toplumun birçok kesimine ulaşan bir çabası vardı. Bu da büyük bir inanç gerektiriyor.

Devlet harekete geçmişti

Haki hevalin örgütlemesi büyüdükçe ajan örgütlenmeleri de zayıfladı; Haki heval, ister istemez bazı çevrelerin hedefi haline geldi. Devlet, Haki hevali bir tehlike olarak gördü ve bazı fraksiyonlar üzerinden hedef haline getirdi. Devlet, ileride önü alınamayacak bir örgütlenmenin açığa çıkmasından korkuyordu ve harekete geçmişti. Bunu da ajan provokatör Alaattin Kaplan üzerinden yapmaya çalıştılar.
Alaattin Kaplan, Antep’in Araban ilçesinden bir Kürt’tür. Haki hevalin annesi de daha sonra, ‘Benim oğlumu bir Kürt vurdu’ demişti. Bu tabii annelik duygusu ile de söylediği bir sözdü. Doğru, Haki hevali bir Kürt vurmuştu ama hangi Kürt bunu yaptı? Bunu, ajan provokatör bir Kürt yaptı.

Alaattin Kaplan, İstanbul’daki 1977 1 Mayıs’ında 37 kişiyi katledenlerle de birlikte çalışan, devletin himayesinde olan bir ajandı. Hatta o dönem Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesinde, “Alaattin Kaplan kimdir?” başlıklı bir haber yazmıştı. Alaattin Kaplan’ın PKK tarafından cezalandırılması ardından attıkları başlık buydu.

Antep toplantıları

Haki heval çok çalışmıştı. İşçi sendikasını yarattı, öğrenci birliğini yarattı. O dönemler hepimiz kendimizi Haki heval sayesinde tanıdık. Onun şehadetinden önce Önderliğin Kürdistan’da yaptığı bir toplantılar serisi var. Karşıyaka semtinde bir keresinde bir ev tuttuk, herkes de o toplantıya geldi. Haki heval birden sinirle içeriye girdi ve ‘Siz nasıl devrimcisiniz?’ dedi. ‘Ne oldu abi’ dedik, ‘Karşı binadan sizi tek tek sayıyorlar’ dedi. Orada toplantı olmayacağını söyleyerek bize arabalarla Düztepe’deki taksi durağına gitmemizi ve oradan da üçer arkadaş ile verecekleri adrese gitmemizi istedi.

Toplantı başlayacağı zaman da Önderlik, ‘Bir diyeceği olan var mı’ diye sordu. Haki heval elini kaldırdı; Önderlik, ‘Buyur Haki’ diyerek söz verdi. Haki heval, ‘Burada 78 kişiyiz, çok kalabalığız, bu işin güvenliği yok, ben çatıya çıkıp silahla nöbet tutacacağım’ dedi. Ortalık biraz hareketlendi, Önderlik sakinleştirdi ve Haki hevale, ‘Yok Haki’ dedi. Seçim zamanıydı ve Önderlik, ‘Eğer bir şey olursa CHP’li olduğumuzu ve delegelerimizi seçtiğimizi söyleyeceğiz’ dedi.

Kahvede kurulan tuzak

Haki heval ile üç gün sonra evdeydik; bana, ‘Gel, seninle bir şey konuşacağım’ dedi. Haki abi, ‘Alaattin Kaplan diye bir gelmiş, beni soruyormuş. İkide bir Stalin’e laf atıyor, ulusal sorun üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyor, ayrıca sansasyon yaratıyor. Kesinlikle onunla bir araya gelmeyin ve bir cümle bile kurmayın’ dedi. Tamam, dedik. Bir sonraki gün, ben başka bir yere gittim ama akşam üzeri Haki heval ile görüşmem gerekiyordu. ‘Falanca yere gelirsin’ dedim, o da ‘Tamam’ dedi. Ertesi gün Atatürk Lisesi öğrencileri, okulda güvenlikleri olmadığını söyleyerek Haki hevalden silah istiyorlar. Haki hevalin üzerinde sürekli bir 14’lü vardı, onu çıkarıp öğrencilere veriyor. Bir süre sonra Bozan Arslan ve Mehmet Uzun adında iki kişi, Haki abinin yanına gelerek, ‘Alaattin Kaplan Düztepe’de ağzına kadar dolu bir kahvede ağza alınmayacak şeyler söyledi’ diyorlar. Haki heval kahveye doğru yola çıkıyor. Meğer bu iki kişi, Bozan ve Mehmet, Alaattin Kaplan’la birlikte bir tuzak kurmuş. Biraz ilerledikten sonra Haki, Mehmet’e, ‘Evde benim bir Fransız 10’lu silahım var, onu al getir, üzerimizde bulunsun’ diyor. Mehmet Uzun eve doğru gidiyor ama bir daha geri dönmüyor. Olaydan sonra araştırdık, bir tek bizim eve gidip anneme, ‘İbrahim nerede’ diye sorduğunu öğrendik.

Haki abi kahveye varıyor ve kahvenin öyle anlatıldığı gibi tıka basa dolu olmadığını görüyor. Pek kimse yok. Alaattin’e küfür etmeye başlıyor. Orada Songül adında bir kadın da var ve bu kadın Emniyet’te işkenceci olarak biliniyor. Alaattin’le birlikte o da gelmiş. Kadın orada Alaattin’e, ‘Sen vurmazsan ben vuracağım’ diye bağırıyor. Haki heval, Alaattin’in kendisine silah doğrulttuğunu fark edince üzerine atlıyor ve yedi altmış beş silahından çıkan mermi, Haki abinin karın kısmını adeta deliyor. Kahvede o sırada başka insanlar da var ve onlar Haki hevali bir taksiye koyup Antep Devlet Hastanesi’ne götürüyorlar.

Hastanede müdahale edilmedi

Biz o sırada başka mahalledeydik ve olayı hemen duymadık. Akşam oldu, ses çıkmadı. En son biri geldi ve kekeleyerek, ‘Haki, Haki’ demeye başladı. En sonunda, ‘Haki abi öldü’ dedi. Bir taraftan koşuyorum ama bir taraftan da şoktayım. Kendi kendime, ‘Haki gittiyse örgüt bitti’ diyordum. Dışarıya doğru koştum; ev sahibi arkamdan bağırdı: ‘Oğlum, oğlum, ayakkabını giymedin!’ O anda şoka girdiğimi anladım.

Hastaneye gittik. Sonradan şehit düşen Doğan Kılınçkaya arkadaş da oradaydı. Antep Komitesi’nden ikimiz oradaydık. Haki arkadaşın başında kalan kişiye içerideki durumun ne olduğunu sorduk, Haki hevale kan verilmediğini ve müdahale edilmediğini, edilmesine de izin verilmediğini söyledi. O zaman bu olayın arkasında devletin olduğunu anladık. Haki hevalin hastanede ölmesini bekliyorlardı. Polis, hastanede Haki’ye adını soruyor; Haki heval gülüyor ve ‘Ahmet’ diyor. 

Ben ve Doğan heval o sırada postaneye gittik. Ankara’dan tanıdığımız doktor arkadaşları çağırmayı düşünüyorduk, çünkü doktorlara güvenmiyorduk. Hangi telefona gittiysek çalışmadı. Sonra hastanenin önüne geri geldik, yoğun bir kalabalık vardı. Aydını, öğrencisi, halktan kişiler, herkes Haki için gelmişti. Kimi ağlıyor, kimi çığlık atıyordu. O zaman anladık ki Haki şehit düşmüş.

  • Kemal Pir, ‘Ben bu cenazeyi silahla kaldıracağım’ dedi. Kemal abi demiş, yapmamak mümkün mü? Önderlik müdahale etti ve, ‘Siz ne yapıyorsunuz? Zaten Haki’yi götürdüler, böyle yaparsanız var olanı da götürecekler. Sakin olun, bir iki saat sonra anne babası gelip alacak’ dedi. Kemal arkadaşa bıraksak, orası kan gölüne dönecekti.

Öcalan: Benim yarım gitti

Sonra üç arkadaş bir araya geldik ve Önderliğe haber vermeye karar verdik. Telefonla olmazdı, o yüzden bir arkadaşı Ankara’ya, Önderliğin yanına gönderdik. Giden arkadaş sonradan anlattı: Önderlik haberi aldığında aynen şöyle demiş: ‘Benim yarım gitti.’

Sabah oldu, Önderlik de geldi, sonra Kemal Pir heval geldi. Kemal Pir, ‘Ben bu cenazeyi silahla kaldıracağım’ dedi. Tabii hepimiz buna hazırdık; Kemal abi demiş, yapmamak mümkün mü? Önderlik bu sırada müdahale etti ve, ‘Siz ne yapıyorsunuz? Zaten Haki’yi götürdüler, böyle yaparsanız var olanı da götürecekler. Biraz sakin olun, bir iki saat sonra annesi babası gelip alacak’ dedi. Gerçekten de sonra anne babası geldi. Kemal arkadaşa bıraksaydık, orası kan gölüne dönecekti.

O söz yerde kalmadı

Haki hevalin şehadeti, üzerimizde büyük bir etki bıraktı. Bu komploda yer alanlar, hiçbir şeyin ortaya çıkmayacağını sandılar. Tekoşîn denilen bir yapı ortaya çıktı. Haki hevali şehit edenler, çıkıp ‘Biz Hakiciyiz’ demeye başladılar.

Haki hevalin şehadetinden sonra Cuma heval geldi. Sonra bu Mehmet Uzun geldi, ağladı, suçu olmadığını söyledi. Cuma heval, ‘Haki’nin kanını yerde bırakmayız. Bunu sadece sana değil, hepsine söylüyoruz, böyle bilsinler’ dedi. İki gün sonra Mehmet Uzun’un foyası ortaya çıktı. Tercüman gazetesi, ‘Mehmet Uzun banka soydu’ diye haber yaptı. Devlet, Mehmet Uzun’u herkesin gözünde büyütmek istiyordu. Ama Mehmet Uzun bizim yanımızda, Antep’teydi; nasıl oluyordu da Ankara’da banka soyuyordu? Sonra Bozan Arslan’ın da aynı şekilde devlet ile ilişkide olduğunu tespit ettik. Soruşturmayı Kemal arkadaş yürütüyordu ve Haki’nin kanının yerde kalmayacağına söz vermişti. Sonuçta bu sözü de yerde kalmadı; Alaattin, İskenderun’da cezalandırıldı. Fakat öte yandan şu da vardı ki, bizde intikamdan çok örgütlenme, siyasallaşma ve Kürdistan devrimi yolunda ilerleme çizgisi vardı. Önderlik de bu süreci böyle yorumladı ve parti programını yazarken de bunu tartışmaya açtı. Hepimiz önerilerimizle bu tartışmaya dahil olduk. Önderlik, Haki hevalin şehadetine partileşme ile cevap verdi.”

İbrahim Kasakoğlu kimdir?

65 yaşındaki İbrahim Kasakoğlu, 1976’dan ber Kürt Özgürlük Hareketi çalışmalarında yer alıyor. Maraş’ın Pazarcık ilçesinde doğan Kasakoğlu, 1981 yılında tutuklanarak 15 yıl cezaevinde kaldı. 1996’da tahliye olması ardından 2001’e kadar Halkın Demokrasi Partisi’nde (HADEP) görev alan Kasakoğlu, 2001’de Avrupa’ya, sürgüne çıkmak zorunda kaldı. Kasakoğlu, Kürdistan için çalışmaya Heyva Sor a Kurdistan yardım örgütünde devam ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.