Sömürge’den öncülüğe…

Dilzar DÎLOK yazdı —

  • “Sen, bir insan olarak, bir toplumun bireyi olarak henüz tamamlanmamışsın. Ülkesi inkar edilen, sömürülen ve bu sömürüyü haykırıp karşı duramayan bir ülkenin, inkar edilmiş ve neredeyse unutulmuş bir vatanın çocuğusun. Ama senin bir vatanın var, bir ülken ve toplumun var. İnsan olmak istiyorsan onu sömürge durumundan kurtarmalısın.”

Önder Apo’nun yıkımı en keskin gerçekleştiren ve aynı zamanda inşa yanı en güçlü olan tespiti “Kürdistan sömürgedir” tespitidir.

Bu tespit, bir yandan Kürdistan’ın varlığına dair kesinleştirilmiş bir yargı içerirken, bir yandan da Kürdistan’ın sömürge oluşuna dair keskin bir yargı içerir.

Sömürge olması, Kürdistan üzerindeki sömürgecilerin varlığını, yani bir suçun varlığını anlatır. Suçun varlığı, suçlunun varlığını gerektirir. Hiçbir suç, suçlusuz var olmaz.

Bu anlamıyla başta Türk faşist soykırımcılığının Kürtler ve Kürdistan karşısındaki suçlu varlığının düşman sıfatıyla somutlaşmasına işaret eder: Faşist ve soykırımcı Türklük, Kürt ve Kürdistan’ın düşmanıdır.

Bir yanı budur. Ancak daha keskin öbür yanı Kürtlere dairdir. Sömürge bir ülkenin, sömürge olmayı aşamayan toplumunun, kendisi olamayan bireyleri olmak, ülkesi sömürge iken bu durumun farkında olmayan, kısmen farkında olan, farkında olup da dışına çıkamayan her türden Kürt bireylerinin, insan ve toplum olma anlamındaki yarımlığına dair keskin bir belirlemedir.

“Sen, bir insan olarak, bir toplumun bireyi olarak henüz tamamlanmamışsın. Ülkesi inkar edilen, sömürülen ve bu sömürüyü haykırıp karşı duramayan bir ülkenin, inkar edilmiş ve neredeyse unutulmuş bir vatanın çocuğusun. Ama senin bir vatanın var, bir ülken ve toplumun var. İnsan olmak istiyorsan onu sömürge durumundan kurtarmalısın.”

Önder Apo’nun bu tespitini çok boyutlu ele alıp derinleşmek mümkündür. Önder Apo, tarihin anda gerçekleşmesinin en çarpıcı örneğidir.

Binlerce yıllık tarihi, yine yakın tarih anlamında yüzyıllık tarihi iki kelimeyle haykırabilme gücü, dilbilimciliğiyle pek alakası olmayan, özünde insan bilimini, toplum bilimini, tarih bilimini gerektiren, hepsinin de ötesinde, üstün bir sezgi gücüne sahip olmayı gerektiren bir bilme düzeyidir. Önder Apo, tüm bu bilmelerin sahibidir.

Soykırımcı Türklüğün Kürt düşmanlığı anlamındaki günahına işaret ederken, sömürgelikten çıkamayan, aslında tam varolmayan Kürtlüğün de özgürleşmeyişine, köleliğine dair günahının ortaya konuluşu, toplamda birbirine zıt iki yönlü günahın tek ifadede ortaya konuluşudur. Nihayetinde Kürdistan’ın sömürge oluşu, her iki ulusun günahı ve utancıdır.

Önder Apo’nun Kürdistan tarihi araştırmaları, Türkiye tarihi araştırmalarına paraleldir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumuna yerleşen milliyetçi çizgi inkarcı, şoven milliyetçi dogmaları hakim kılmıştır. Kürt feodaller ve kompradorları da bu oligarşik sistem içinde yer alarak sistemi ve kendi yerlerini sağlamlaştırmaktadır.

Önder Apo tüm bunları çözümler, sosyalist mücadeleye yansımalarını ortaya koymakla birlikte soykırım sistemi olarak Kürtlere yansımalarını da ortaya koyar.

Cumhuriyet Türkiyesinin Kürdistan’da yarattığı soykırım rejimi tasfiye edilmeden özgür gelişme olmayacağını bilince çıkarır. Bu bilincini paylaşacağı arkadaşlıklar yaratır.

Önder Apo, tüm Kürdistan tarihi, özellikle 19-20.yüzyıl Kürdistan ve Ortadoğu tarihi, dünya ve toplum tarihine dair külliyatı araştırır. Kürdistan’da gelişen isyanları, katliamları inceler.

Bu yüzyıllar, Kürdistan’ın bugünkü sömürge durumunu açıklayacak olaylarla dolu olduğundan bu yüzyılları özellikle inceler. Yine toplumbilim ve sosyalizm üzerine araştırır ve bunları Kürtlerin yaşadıklarıyla kıyaslar.

Sosyalizmin Kürtler için nasıl bir yaşam öngördüğü üzerine yoğunlaşır. Sosyalist bir yaşamı Kürdistan’da geliştirmek için dünya halklarının ne yaptığına bakar.

Ulusal kurtuluş mücadelelerini okuyup inceleyerek bunu tartışmalarından da gündemleştirir. Kürdistan’da ne yapılması gerektiği üzerine yoğunlaşmalarını derinleştirir ve düşüncelerini kavramlaştırır.

Türkiye’de Kürt olmak, Türkiyeli gençlerin devrimcileşmesi, milliyetçiliği ve şoven yaklaşımları aşarak devrimcileşmenin Kürtlerle, Kürtlere yaklaşımla bağlantısı üzerine derinleştirdiği fikirlerini somutlaştırır.

Dönem itibariyle, Mahirlerin ve Denizlerin, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkı üzerine olan söylemleri, önemli bir çıkış noktasıdır.

Önder Apo’nun okumaları, araştırmaları ve tartışmaları ev arkadaşlarının sosyalizm anlayışını da etkiler, derinleştirir, değiştirir. Türkiye devrimi, Türkiye sol sosyalistlerin yaklaşımları üzerine yoğunlaştırır. Ve Kürt halkına karşı da bir arayış uyandırır.

Bilimsel sosyalizm üzerine yoğunlaşılır. Sosyalizm, salt söylemde değildir, yaşanan bir gerçekliktir. Kişide somutlaşan bir toplumsallıktır.

Bu üç kişilik grubun, fikir-söylem-eylem uyumu üzerine titizlikle durmaları, tüm grubun karakter özelliğine dönüşecektir. Aynı zamanda Onları başkalarından ayıran en temel farklardan biri olacaktır.

Haki Karer ile Önder Apo’nun tartışmalarında ortaya çıkan düşünsel derinlik, az sözle çok anlam yaratılması, ortak sezgilerin gelişmesi, sonraki yıllarda dile gelecek olan “Gizli ruh”u yaratan derinliktir.

Önder Apo, okumalarından ve üzerine düşündüğü konulardan ulaştığı sonuçları Haki ile paylaşmaktadır.

Böyle günlerden bir bahar günü, Önder Apo gelir, kapıyı pencereyi kontrol eder, Haki Karer’nin yanına oturur. Yoğunlaşmasının bir düzeye geldiğini belirtir. Birkaç cümle söyledikten sonra duraksar. Ardından sesini biraz kısarak “Kürdistan Sömürgedir” der ve baygınlık geçirir.

Statüsüz bir ülkeye bir statü biçmiştir. ‘Sömürge’ tespiti çok önemlidir. Sömürge olması, bir halkın-ülkenin varolması ve bir statü belirlenmesidir. Kürtler vardır, Kürdistan ülkesi vardır ve statüsü, sömürge olmaktır. Kürtler bir ulustur, bir ülkedir, ve sömürge statüsündedir.

Bu iki kelimelik söylemde hem sorun, hem çözüm ortaya konulmaktadır. Sömürge olan halkların yapması gereken şey, ulusal kurtuluş mücadelesidir.

Haki Karer, Önder Apo’nun bunca derin bir hisle söylediği ve ardından baygınlık geçirdiği “Kürdistan sömürgedir” sözünü duyar ve Önder Apo’nun aylardır sürdürdüğü çalışmaların nasıl da damıtıldığını ve öz haline getirildiğini, hem sorunu, hem çözümü iki kelimeyle ortaya koymanın müthiş arınmasını görür.

Bu baygınlık, Önder Apo’nun yaşadığı ilk ve son baygınlıktır. Kürtlüğün ve Kürdistan’ın ölüm fermanının verildiği ve en koyu biçimde yaşandığı dönemde, Ankara’da kavramsal dirilişe karar vermek, bir tarihi başlatmaktır.

Kültürel soykırımın tam zaferine inandığı dönemde, sömürgeci ülkenin başkentinde böyle bir tespiti yapmak, ulusal kurtuluş mücadelesine karar vermek, çok zordur ama bu karar verilmiştir. Bu iki kelimede Önder Apo’nun tarihsel kararı vardır.

Devrime kararlı, tertemiz iki Türk genciyle bunu paylaşmanın önemini, bu yol yürüyüşünü bu gençlerle ortaklaştırmak kadar, onlarla tarihsel bu anı paylaşmanın derin bilincindedir.

Haki Karer’in Önder Apo’nun gizli ruhu olması, bu baygınlık anındaki tarihsel devrim kararlılığını hissetmesi, kavraması ve ortak olmasında da görülür.

Baygınlık geçirmesi durumu Önder Apo kadar, Haki Karer ve Kemal Pir’i de etkilemiştir. Bu sözü söylemek, büyük bir tarihi dönemin gizlenmiş yüzünü görmek, yüksek sesle okumak, anlamak ve seslendirmek anlamına gelir.

Kürdistan kavramının kendisi, Ankara’da telaffuz edilen bir kayıp ülke ismi, orada küllerinden doğmaktadır. Önder Apo bu küllerin altındaki Kürdistan kavramını bulup çıkarır, ülkenin sömürge durumunu görür ve o statüyü dillendirir. Sömürge ülkelerin kurtuluşu, ulusal kurtuluş mücadelesiyle mümkündür.

Önder Apo’nun yaşadığı baygınlık, tüm bunların toplandığı bir düşünce, duygu, devrim anıdır. Bir evrenden başka bir evrene geçiştir, kendisiyle birlikte bir halkın tüm bireylerini başka bir evrene taşımanın yükünün görünür olmasıdır.

Dönem itibariyle devrimci örgütlere üye olmak idamla yargılanmak demektir. Darbe kanunları geçerlidir ve gizli kalan küçük gruplar ve bireyler de tasfiye olup dağılmışlardır. Koşullar hiçbir şekilde devrimci çıkışa izin vermez. Tüm kapılar devrimcilere kapatılmıştır.

Önder Apo’nun örgütlenme konusunu tartıştığı birçok farklı örgüt üyesi-kadrosu “acele etme, sabırlı olmak lazım, koşullar olgunlaşmalı” deyip ikinci bir tartışmadan kaçınır.

Bu durum Önder Apo’daki öfke ve kararlılığı derinleştirir. “Mahirlerin-Denizlerin anısına böyle mi bağlı olunur, böyle mi sahip çıkılır?” Bu soruyu sürekli sorar. En zor zamanda adım atılmazsa öbür zamanlarda atılacak adımların anlamı olur mu? Objektif şartlar diyerek koşullara teslim olma kaderciliği kabul edilemez. Herşeye rağmen devrime kararlı gençlerin olması ona örgütlenme cesareti verir.

Önder Apo, Türkiyeli sosyalist devrimciler içinde Kürt sorununa karşı bir duyarlılık yaratmak, Kürt halkının toplumsal sorunlarını çözerek bir halk olarak yaşayabilmeleri için var olan engellerin kaldırılması temelinde harekete geçmek, örgütlenmek ister.

Kürt sorununu da kapsayan ortak örgüt anlayışını oluşturmak ve bunun için çalışmak ister. Evdeki ilişkileri, yaşamı, tartışmaları da bu temeldedir. Bu konuda girişimleri de olur, ancak devlet baskıları kadar Türkiye Sosyalist örgütler içindeki Kemalist anlayış, şovenist yaklaşım sahipleri bundan uzak dururlar.

Genel yaklaşım “devrimcilik yapmak istiyorsan gel bize katıl” şeklindedir. Ayrıca Kürt sorunu için çok az ve çok genel söylemler olsa da kimse programına almamaktadır. Önder Apo bu yaklaşımları gördükten sonra yeni bir grup olmayı gündemine alır.

“Kürdistan sömürgedir” tespitinden PKK’nin kuruluşuna kadar 5-6 yıl geçer. Bu süre, Apocu ideolojik grubun Önder Apo öncülüğünde örgütlendiği, Kürdistan, Türkiye ve tüm Ortadoğu tarihini kökünden sarsacak, toplumların zihniyetini derinden etkileyecek tarihsel çalışmaların yapıldığı, özgür kürtlüğün yaratıldığı bir süreçtir.

Bu tarihsel gelişmelerin olduğu yer, Haki Karer ve Kemal Pir’in kaldığı ve Önder Apo’nun da zindandan çıktıktan sonra gelip yerleştiği evdir. PKK çizgisinin oluşumu, ideolojik-politik çizginin, onun örgütsel temellerinin inşası bu evde gerçekleşir.

Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi kararı bu evde verilir. Bu evdeki tartışmalarla, araştırma-incelemeyle, çalışmayla bu karar temellendirilir. Birinci Önderliksel doğuş bu evde gerçekleşir.

Ankara’dan Amed’e uzanan destansı PKK yürüyüşü böyle başlar. PKK çıkışıyla, kördüğüm olmuş Kürtlük meselesi çözülür ve Kürt teşisi bu evde hızlı bir dönüş alır…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.