Hala Bir Muhatap Aranıyor

Zozan SİMA yazdı —

  • Savaş tezkerelerine onay vermiş, Kürtlere dönük her türlü soykırımı onaylamış, Kürtlüğün inkar ve imhasına dayalı cumhuriyetin kurucusu CHP’nin, dil ucuyla Kürt sorununu çözme iddiasını dile getirmesi, “Çözüm yeri parlamentodur” sözünü “Kürt tarafında muhatap kimdir” biçiminde manipüle edenler konuyu yanlış biçimde tartışmaktadırlar.

Sırtında yumurta küfesi taşımak, ateşten gömlek giymek, elini taşın altına koymak… Bu deyimler tam da Kürdistan’ın özgürlüğü için siyaset yapanların, mücadele yürütenlerin durumunu anlatıyor.

Direnişçisi, fedaisi kadar ihanetçisi, işbirlikçisi bol bir halk olmamız, politikleşen duygular, geleceği öngören analizler ve tarihsel, sosyolojik bilginin sezgileriyle hareket etmeyi gerekli kılıyor.

Reber Apo bunu ustalıkla yapabildiği için bunca saldırı, ihanet, tasfiyeci eğilimi boşa çıkararak her acıyı, bedeli kazanıma dönüştüren adımlar atabildi. ‘Öl-öldür’ ya da ‘teslimiyet, işbirlikçilik dar aralığına sıkıştırılmış Kürt siyaseti’ni çıkmazdan kurtardı. Oysa ki, hem Kürdistan’daki sömürgeci devletler, hem de küresel hegemonik güçler Kürdistan’daki hakimiyetlerini bu çözümsüz siyasete ve ihanetçi çizgiye borçluydu. Birbirlerini iyi tanımış, ortaklaşmada sıkıntı yaşamıyorlardı. KDP ve onun çizgisindeki tüm oluşumlar tam da bunun numunesidirler. Kabul edilebilirliklerini bu profile uygun olmalarından alırlar.

Reber Apo bu Kürtlüğü dönüştürdü. Bu Kürt’ün sosyolojik çözümlemesini, tarihsel incelemesini, psikolojik yaklaşımını, duygusunu, güdüsünü, yaşamını bütünlüklü olarak çözümledi; ‘Kendine ihanet etmemiş tek Kürt’ün kalmadığı’ bir gerçeklikten, “Yaşamak direnmektir, yaşam iddiam çok büyük” diyen Kürtlüğe geçiş böyle sağlandı. Eğitimlerini bu Kürtlüğü dönüştürmeye adadı. Kürtlerin toplumsal sistemini işbirlikçi olmayacakları özgüce, özyönetime, öz yeterliliğe ve özsavunmaya kavuşturarak garantiye aldı. Bu aynı zamanda siyasette 3. çizginin geliştirilmesiydi.

Kendi özgücüne dayanmak…

Plansız, programsız, provokatif tarzda başlayan intikam savaşları ve ardından katliamlarla sonuçlanan Serhildanları çözümledi. Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin bu çizgiye sürüklendiği her anda açılımlar, çözüm önerileri ile tıkanmaları aşmasını bildi. Teslimiyetin dayatıldığı koşularda direnişle kazanılabileceğini gösterdi. Çoğu zaman herkesi şaşırtan tarihsel adımları bu siyasal ustalığı sayesinde geliştirebildi. İşte bugün mücadele yürüten, direnen bu Kürtlüktür. Kürt sorunun çözülmesi gündemini yaratan da bu gerçekliktir… 
Savaş tezkerelerine onay vermiş, Kürtlere dönük her türlü soykırımı onaylamış, Kürtlüğün inkar ve imhasına dayalı cumhuriyetin kurucusu CHP’nin, dil ucuyla Kürt sorununu çözme iddiasını dile getirmesi, “Çözüm yeri parlamentodur” sözünü “Kürt tarafında muhatap kimdir” biçiminde manipüle edenler konuyu yanlış biçimde tartışmaktadırlar.

Asıl konu, kimin çözüm önerisi nedir ve bunu gerçekleştirme iradesi var mıdır? Sorusuna tutarlı bir yanıtın verilmesidir. Çünkü bu söylemler Türkiye tarihinde birçok kez dile geldi ve sonuçları ortadadır.

Kürt sorununu çözemeyen tüm hükümetler, siyasetçiler tarihin çöp sepetini boyladı. Herkesin Erdoğan ve AKP sonrası döneme hazırlandığı bir aşamada mevcut hükümeti sona götüren asıl etken de inkar-imha politikasıdır. Çünkü tüm faşizan uygulamalara rağmen, direnişi kıramamıştır. Bu nedenle çözümün adresinde değil, nasıl bir çözüm konusunda irade beyanı gerekiyor.

Türk tarafında muhattap var mıdır?

Kürtlerin hangi hakları, nasıl anayasal güvenceye kavuşturulacak? Bu siyasal iradeye sahip olan birileri var mıdır? Kimyasal gazlara karşı direnen gerillaların bu faşizan devlete karşı savaşmaması için kim ikna edecek? Zindanlarda direnen binlerce siyasi tutsak kimin sözlerini esas alır? Çocuklarının kemiklerini kargoyla alan, cenazelerine ve mezarlarına olmadık hakaret yapılan anaları, sürgünde ülke hasretiyle acı çekenleri, panzer altında kalmış, devletin topu-kurşunu ile parçalanmış çocuklarının parçalarını eteklerine toplayan analara nasıl bir çözümden bahsedeceksiniz? Bodrumlarda diri diri yakılanların yakınlarının öfkesiyle yüzleşebilecek misiniz? Seçimle gelmiş parlamenterleri, belediye başkanlarını hapse atmışken hangi siyasal iradeden, anayasadan, parlamenter demokrasiden bahsedeceksiniz?

Reber Apo’nun 1993’teki ateşkes sürecindeki değerlendirmeleri ‘Bir muhatap arıyorum’ ismiyle kitaplaştırılmıştı. Oradaki sözler hala geçerliliğini koruyor muhataplık konusunda. Yazımızı Önder Apo’nun muhattaplık konusundaki sözleriyle bitirelim:

"PKK muhatap alınır mı veya Apo muhatap alınır mı"dan ziyade, karşı tarafta, Türk tarafında "iddialı bir muhatap var mı" sorusu daha yakıcıdır ve yerindedir. Yani ben muhatap göremiyorum. Mesela işleri kimlerle geliştireyim? Şimdi bu adımı derinleştirmek istiyoruz. Bana muhatap göstersin, ‘şu parti lideriyle veya şu liderlik organıyla bu işleri ilerletebilirsiniz’ deyin. Birisiyle girişirsek, diğerleri sabote eder. Halbuki mesele nazik; hiç de sabote edilmeye, boşa çıkarılmaya fırsat vermiyor. İşte kriz burada. Aslında Türk siyasal yapısında sistem sorunu var. Bunun için fiili durumlar ortaya çıkıyor. Bir yerde bu kaçınılmazdır da. Çözümün gerçek muhataplarını önümüzdeki gelişmeler belirleyebilir. (Abdullah Öcalan-Bir Muhatap Arıyorum-1993)

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.