Hamili Yıldırım: Bir isyankar, bir direnişçi
Dosya Haberleri —
- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda ağır tecrit koşullarında tutulan Hamili Yıldırım'ın kardeşi Polat Yıldırım, ağabeyiyle gençliğinden bu yana kurduğu yakın ilişkiyi gazetemize anlattı.
- Kardeşten öte aynı zamanda birer arkadaş gibiydik. Aramızda iki yaş var, bu yüzden beraber büyüdük. Hamili toplumsal bir insandı, isyankâr bir insandı.
- 2005’te biz onu Kandil’de biliyorduk. Bir gün akrabalarımız arayıp televizyonu açmamızı söylediler. Hamili’nin Suriye tarafından Türkiye’ye teslim edildiğini televizyondan öğrendik.
- Üç yıldır neredeyse ne bir görüş ne bir telefon var. Doğrusu çok endişeliyiz bu konuda. Bir kere de telefon hakkı verilmişti. Hepsi bu kadar. Tekrar bir görüş ne zaman olur bilmiyoruz.
DENİZ BABİR / KÖLN
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda ağır tecrit koşullarında tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan 3 yıla yakın bir süredir haber alınamıyor. PKK’nin önemli isimlerinden biri olan Hamili Yıldırım’ın kardeşi Polat Yıldırım ise duruma tepki göstererek, “7 yıldır toplam 3 defa görüş imkanı oldu. Tekrar bir görüş ne zaman olur, olur mu olmaz mı bilmiyoruz. Sadece bekliyoruz” dedi.
Ağabeyi Hamili Yıldırım’ın gençliğinden bu yana PKK’nin öncü kadrolarıyla birlikte devrimci mücadelenin ön saflarında yer aldığını dile getiren Polat Yıldırım, ağabeyiyle gençliğinden bu yana kurduğu yakın ilişkiyi gazetemize anlattı.
Kardeşten öte bir arkadaşlık ilişkileri olduğunu ve bu ilişkinin kendisi 1974 yılında Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde okuduğu sıralarda geliştiğini söyleyen kardeş Yıldırım, “Ben 1974’te Diyarbakır’da okuyordum. Arada bir Dersim’e gidiyordum. O zamanlar Ali Haydar Kaytan, Kemal Pir ve Sakine arkadaş da sık sık Dersim’e gidip geliyordu. Ağabeyim, Öcalan’dan çok bahsediyordu. Onun hakkında ‘çok zeki bir arkadaş tanıdım’ diyordu. ‘Müthiş zeki ve ileri görüşlüdür’ diyordu” ifadeleriyle ağabeyi Hamili Yıldırım’ın PKK’nin Öcalan'ı ve ilk kadrolarıyla ilişkisini anlattı.
1978’de tutuklandı
Ağabeyinin ilk olarak 1978’de Elazığ’da tutuklandığını belirten Yıldırım, “O zamanlarda Dilaver Yıldırım’larla beraber tutuklanmışlardı. Sanırım iki ay kaldıktan sonra ilk mahkemede bırakıldılar. Bu mahkemesine de gitmiştim. Çünkü onunla ilişkim çok farklıydı. Kardeşten öte aynı zamanda birer arkadaş gibiydik. Aramızda iki yaş var, bu yüzden beraber büyüdük. Hamili toplumsal bir insandı, isyankâr bir insandı” diyerek ağabeyinin duyarlı kişiliğinin devrim mücadelesine katılmasında önemli bir faktör olduğunu vurguladı.
Ölüm orucu
Hamili Yıldırım’ın 1980 yılında tekrar tutuklandığını söyleyen kardeşi, ağabeyinin bu uzun tutsaklık sürecini şöyle anlattı: “Biz çok kalabalık bir aileyiz ve Hamili aile tarafından da çok sevilen biridir. Bir gün duyduk ki Hamili, eşi Ayten ve Sakine tutuklanmış. Elazığ’da Bin Sekiz Yüz Evler diye bir işkence merkezi vardı. Onları oraya götürüp 49 gün boyunca orada tuttular. Sonra Elazığ Cezaevi’ne götürdüler. Yanlış hatırlamıyorsam 1982 yılında da buradaki tutsakları Diyarbakır grubuyla birleştirip Diyarbakır’a gönderiyorlar. Bu dönem Mazlum Doğan, Kemal Pir, M. Hayri Durmuş’ların da Diyarbakır Cezaevi’nde olduğu dönemdi. Hamili, Diyarbakır Cezaevi’nde uzun bir süre kaldı. Ben o zamanlar yurtdışında olduğum için genelde babam, annem ve rahmetli ağabeyim gidip görüşüyordular. 1983’de Hamili’yi hastaneye kaldırmışlardı. Babam sık sık gidip görüyordu onu. 49 gün ölüm orucunda kalmıştı. Hatta o dönem annem beraberinde torununu da görüşe götürüyordu. Annem, Hamili’nin ölüm orucunu bırakması için küçük kızı da tembihlemiş, çocuğa ‘Amca orucu bırak’ dedirtiyordu. Rahmetli ağabeyimin anlattığına göre buna karşı Hamili gülüyor ve ‘Beni yormayın’ diyordu. Ben ise Hayri ve Kemallerin şehadetinden çok sonra ilk defa 1987’de görüşüne gidebildim. Tabii ki ölüm orucuna yattıkları için durumu çok iyi değildi. Çok zayıflamıştı. Tek-tip elbise vardı tutsakların üzerinde. Görüş çok kalabalıktı. Hamili, Türkiye cezaevlerinde bir sürü yer değiştirdi. Eskişehir sonra Aydın ve en son İskenderun’daydı. Sonra 1992’de cezaevinden çıktı.”
Kaldığı yerden…
Hamili Yıldırım, 1992 yılında Diyarbakır Cezaevi’nden çıktıktan sonra soluğu Suriye’de alıyor. Polat Yıldırım’ın anlatımlarına göre tahliye olduğu gibi Beka’ya geçti ve uzun bir süre burada kaldı. 2005 yılına gelene kadar görevi için birçok yerde bulunan Yıldırım, 2005 yılında Ortadoğu Koordinesi olarak Suriye’ye geçerlerken yakalanıyor. O süreci anlatan kardeş Yıldırım, şöyle devam ediyor: “2005’te biz onu Kandil’de biliyorduk. Bir gün Türkiye’den akrabalarımız arayıp televizyonu açmamızı söylediler. Hamili’nin Suriye hükümeti tarafından yakalanıp Türkiye’ye teslim edildiğini televizyondan öğrendik. Ağabeyimin anlatımına göre Suriye’ye geçerlerken alınıyorlar. İlkin Hatay’a getirilmişler. Ben de Hatay’a getirildikleri haberini alır almaz hemen Türkiye’ye gittim, Hatay’a geçtim. Hatay Cezaevi’nde Hamili’yi ilk gördüğüm an çok kötü oldum. Hamili’yi daha önce bu kadar kötü görmemiştim. Bel ve bacak ağrılarından dolayı neredeyse hiç yürüyemiyordu. Bana Suriye’de çok hırpalandığını söyledi. ‘Beni 40 gün boyunca bir metre karelik bir hücrede belim bükük bir şekilde tuttular. Ayağa kalkamıyordum çünkü dar ve küçük bir hücreydi. İğne deliğinden hava alıyordum. Havasızlıktan adeta baygınlık geçiriyordum’ dedi. Suriye’deki sorgusunda yer alanların çok iyi Türkçe konuştuklarını söylüyordu. Belli ki Türkiye’den gitmişlerdi.”
Yıldırım'ın savunması
Yıldırım, yakalandıktan kısa bir süre sonra DGM’de yargılanmak üzere Hatay’dan Malatya’ya getirilir. Hamili Yıldırım’ın savunmasını Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları üstlenir. Kardeş Yıldırım ise “Malatya’da görüşüne gittiğim zaman geniş sohbetler ettik. Yaklaşık 3 ay kaldım burada ve 3 ay boyunca her çarşamba günü görüşüne gidiyordum” diyerek o dönem yaşananları anlattı. Görüşlerinde ağabeyinin kendisinden avukat tutmamasını, kendisine, “Boşuna masrafa girme, ben zaten kendim savunmamı hazırlarım. Avukatların bu konuda yapacağı pek bir şey yok” dediğini anlattı.