Hayallerimiz vardı, hiçbir şey kalmadı

Dosya Haberleri —

Deprem

Deprem

  • Ülke tarihinin en büyük depreminin üzerinden bir yıl geçti. Bir yıl önce bütün deprem hattını bir gazeteci olarak dolaştım, yıkımın boyutlarını gördüm yazdım. Yaklaşık bir yıl sonra tekrar deprem hattını dolaştım. Geniş boşlukların olduğu kentler, müthiş bir hayat pahalılığı, ranttan gözü dönmüş bir inşaat rejimi, çözülmeyen sağlık, barınma sorunları, dayanışmanın yerini yavaş yavaş terk etmesi...
  • Elbistanlı Mehmet Şeker, ilk olarak açıklanan resmi rakamlara inanmadığını söyleyerek başlıyor. Mehmet Şeker, o anı anımsamasıyla gözyaşlarına hakim olamıyor ve ekliyor: "Ben şu yoldan giderken resmen cesetlere basıyordum." Nurhak'ta konteyner kentte konuştuğum Ayşe Koçak, "Ben kanser hastasıyım burada nasıl yaşarım. Kış geldi ne yapacağımızı bilmiyoruz" diyor.
  • Antakya'nın en işlek ve tarihi yerlerinden biri olan Saray Mahallesi'nden Semire Düzgün, "Tarihimize bile saygı duymadılar. Ama burası medeniyet şehri yeniden ayağa kalkacak bundan umutluyuz. Ve ayakta durması için de her şeyi yapacağız. Terk edildik ama boynumuzu eğmeyeceğiz. Bu karanlıktan çıkacağız" diye vurguluyor.

GÜLCAN DERELİ

Ülke tarihinin en büyük depreminin üzerinden bir yıl geçti. Bir yıl önce 6 Şubat 2023 tarihinde saatler sabaha karşı 4.17'yi gösterdiğinde Maraş merkezli bir deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi'nin verilerine göre depremin aletsel şiddeti (MW) 7,7 ve lokal şiddeti (ML) 7,4 idi. Maraş Pazarcık merkezli deprem Amed, Malatya, Adıyaman, Antep, Urfa, Hatay, Kilis, Adana, Osmaniye’yi vurdu. Saatler 13.24'ü gösterdiğinde Maraş Elbistan merkezli 7.6 şiddetinde ikinci bir deprem daha meydana geldi. Yıkımın boyutları kıyameti andırıyordu. Depremin en önemli ilk üç gününde ortada ne devlet vardı ne de arama kurtarma ile görevli AFAD. Onbinlerce insan enkaz altında yardım çığlıklarıyla can verdi. Kızılay'ın ise insanlar soğuktan donarken çadır satmakla meşgul olduğu ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri ise Kürtlerle savaşla meşgul olduğu için yıkımı izlemekle yetinmişti. Depremin bir yılından geriye kalanlardan biri depremzedelerin söylediği "Devlet yok" olurken, diğeri de halkın üzerine çöken beton rejimi oldu. 

Resmi rakamlara göre 50 bin 783 kişi yaşamını yitirdi, 107 bin 204 kişi de yaralandı. Ancak geçtiğimiz günlerde Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, "130 bin canımız gitti" dedi. Kurum daha sonra bunu tüm depremler için söylediğini öne sürerken, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da farklı bir açıklama yaptı ve 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirdiğini 107 bin 213 kişinin yaralandığı açıkladı.

Bir yıl önce bütün deprem hattını bir gazeteci olarak dolaştım, yıkımın boyutlarını gördüm yazdım. Yaklaşık bir yıl sonra tekrar deprem hattını dolaştım. Geniş boşlukların olduğu kentler, barınma sorunu yaşayan insanlar, müthiş bir hayat pahalılığı, ranttan gözü dönmüş bir inşaat rejimi, bir yıl geçmesine rağmen çözülmeyen sağlık, barınma sorunları, dayanışmanın yerini yavaş yavaş terk etmesi... İlk gözlemlerim bunlardı. Depremzedelerle konuşuyorum ama soru sorarken yaralarını tekrar kanatmaktan çekiniyorum ama yine de soruyorum.    

Yollar cenazelerle doluydu

Elbistanlı Mehmet Şeker, ilk olarak açıklanan resmi rakamlara inanmadığını söyleyerek başlıyor. Mehmet Şeker, o anı anımsamasıyla gözyaşlarına hakim olamıyor ve şunları söylüyor: "Ben şu yoldan giderken resmen cesetlere basıyordum. Hangi birini kurtaralım. Şurada eşimin akrabası enkaz altında kaldı, sonra yangın başladı, resmen cayır cayır yandılar, çıkaramadık. Bu devlet nerede, bu hükümet nerede, bu alay nerede, bu tabur nerede, bu bölük nerede? Her bir enkazın başında 30-40 asker olsaydı belki bu kadar ölüm olmazdı. Ben şuradan koşarken anneler kurtarmak için binalardan çocuklarını aşağı atıyordu. Bir çocuk yolun karşına düştü can havliyle kaçmaya başladı. Çocuğu tutayım diyene kadar araba geldi çocuğu ezdi. Her tarafı kan içindeydi. Çocuğu o halde kaldırıma indirdim, hiç kimse yok, ne yapabiliriz. Şura varıyorum enkaz altından sesler, buraya varıyorum sesler, cemevinin oraya varıyoruz sesler, caminin oraya varıyoruz sesler, bunun Kürt’ü Türk’ü yok hepimiz insanız. Devlet gelmedi, gelseydi bu kadar insan ölmezdi. Kepçe buradan geçiyor el ediyoruz ben burada müdahale etmiyorum diyor."

Vuran vurana

İnsanlar bir lokma ekmeğe muhtaç edilmiş, birçoğu da çareyi göç etmekte bulmuş. Mehmet Şeker de Elbistan'ın çok göç verdiğini belirtiyor ve ekliyor: "Kimse kalmadı. 80-90 bin insan vardı, çoğu göçtü. Çoğu da enkaz altında kaldı. Bunların hepsi can havliyle kaçtılar, İzmir’e, Aydın'a gittiler, İstanbul’a, Ankara’ya gittiler. Zor durumda kaldı herkes, yiyecek, içecek kalmadı. Yardımlar kesildi. Yardımlar gelmedi, millet de mecbur kaldı. Herkes kaçtı. O korkudan duramadılar. Ben göçmedim. 2 çocuğum var. Aşağıda oturuyordum, adam geldi kirayı 600 TL'den 9 bine çıkardı. Burada 2 buçuğa ev tuttum o da tanıdıktı akrabalarımızdan biriydi ondan verdi yoksa o fiyata vermezdi. Depremden sonra böyle durumlar oldu. Ev sahipleri durmadan kiraları yükseltiler. Millet zor durumdayken vurmaya çalıştılar. Deprem de bahane oldu. İstediğini yapıyorlar. Merhamet yok, korku yok. Allah korkusu da yok vuran vurana. Kim kimi vurursa."

Anma adresi burası!

Elbistan'da depremde yaşamını yitirenler için özel bir mezar alanı var. Burada ilk geldiğimde mezar kazmaktan elleri soğuktan yanan mezarlık görevlisi Faruk, beni görünce hatırlıyor ve ellerinde kalan izi gösteriyor. Bir yandan da sorularımı yanıtlıyor: "24 saat çalışıyoruz. 200 mezar var. 3 kimsesiz mezar var. Bir mezarı da çıkardık köyüne götürdüler, 6 ay sonra çıkardık hala yüzü bizim gibiydi bozulmamıştı. Bir aileden beş kişi ölmüş öyle çok var. Yanan aile 3 kardeş mesela onları birlikte gömdük. Birlikte ölenlerin bazıları birlikte gömüldü. Bir baba geldi hanımıyla çocuğunu birlikte defnetmek istedi onun dediğini yaptık. İki bacı birlikte ölmüş, birlikte gömdük. 7/24 burada ziyaret var. Ziyaretçiler gelir dualarını eder giderler. Hiç bırakmadılar burayı. Çok gelen oluyor. Çiçekler bırakılıyor. Çatova Mahallesi hiç yalnız bırakmıyor. Kimsesiz bir kız çocuğun mezarını da bir hayırsever yaptırdı. Elbistan'da 6 Şubat anmasının yeri burası."