HDP belirleyici kilit güçtür

.

.

  • HDP Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, hem milletvekili seçimlerinde hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kilit parti konumlarının açık ve net olduğunu belirterek, şunların altını çizdi: 
  • "Bu gerçek baz alındığında hem yönetime ortak olacak güce erişmiş durumdayız hem de bizi hesap etmeyen hiçbir güç Türkiye’de yönetime gelemez. HDP, artık Türkiye siyasetinde belirleyici güçtür. 
  • HDP’yi savunarak sadece bir partiyi değil, bir halkı ve toplumu savunduğumuzun farkındayız. Milyonlarca insanı temsil ediyoruz ve belki de daha önemlisi milyonlarca umudun adresiyiz."

MASİS HESKİF / ANKARA

HDP Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, 5. Olağan Büyük Kongre'nin, “Kapatma davası hükümsüzdür” mesajını net olarak verdiğini belirterek, Türkiye halklarının demokratik ve barışçıl geleceği için umudu büyütmenin temel görevleri olduğunu vurguladı.

Merkezi Örgütlenme Komisyonu’ndan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz, Kongre'nin, kumpas davalarıyla yıldırmak isteyen iktidara verilen en büyük yanıt olduğunu; kapatma davası nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Türkiye halkları içinde mayası tutmuş HDP fikriyatının her koşulda ayakta ve temel belirleyici güç olacağını gösterdiğini söyledi. Türkiye halklarının, “Kapatma davası hükümsüzdür” mesajı vererek, kendilerini teyit ettiğini kaydeden Gündüz, "Aynı zamanda Demokratik Cumhuriyeti inşa kongresi olarak görüyoruz. Türkiye’de yaşayan her kesimden arkadaşımız Parti Meclisi'ne (PM) dahil oldu. Demokratik Türkiye idealini PM’ye yansıtmaya çalıştık" dedi. 
HDP Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz ile önemli mesajların verildiği kongreyi ve yeni dönem planlamalarını konuştuk.

HDP Eşbaşkan Yardımcısı Özlem Gündüz

İlk olarak şunu sormak istiyorum, HDP kongre sürecine nasıl hazırlandı? 
Kongre sürecine giderken de partimize yönelik yoğun baskılar devam etti. Bölgelerde kongre çalışması yürüten birçok arkadaşımız kongreye birkaç hafta kala gözaltına alındı. Genel Merkezimize yönelik birkaç provokasyon girişimine tanıklık ettik. AKP-MHP iktidarının nefret dili kesintisiz devam etti. Öte yandan, Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu kriz, iktidar kanadının bile reddedemeyeceği bir gerçeklik artık. Giderek derinleşen bir yoksulluğa sürükleniyor ülke. Böyle bir krizin ortasında kongremizin görkemli geçmesi için Türkiye ve Kürdistan’ın her kentinden halkımızı Ankara’ya, kongremize taşıdık. Coşkulu ve görkemli bir kongre, tüm saldırılarına karşın iktidara verilecek en iyi yanıt olacaktı. Bu yüzden, bu kongremize kuruluş kongremizin heyecanı ve coşkusuyla hazırlandık. Her kesimden kişi, kurum, yabancı konukları kongremize davet ettik. Türkiye’nin ve dünyanın birçok ülkesinden parti temsilcileri ve sendikalar, sivil toplum örgütleri, önemli ve sembolik şahsiyetler kongremizdeydi. Tüm parti çalışanlarımız büyük bir emekle sürece kendilerini kattılar. Salonun dolup taştığı bir kongreye tanıklık etti Ankara. Bu vesileyle kongremizin hazırlık sürecine emek veren tüm arkadaşlarıma bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. 
 
Hem HDP’nin kapatılmasının tartışıldığı bir dönem hem de Türkiye ve Kürdistan’ın geleceğini belirleyecek bir seçim sürecinin içerisine girdiğimiz bu günlerde gerçekleştirdiğiniz kongrenin öneminden söz eder misiniz? 
Partimize yönelik Kobanê ve kapatma kumpas davaları sürerken kongreye gitmek bizim için çok önemli ve anlamlıydı. Bizler; tam da böyle bir süreçte sesimizi kısmak isteyenlere, bizi demokratik siyaset sahnesinin dışına itmek isteyenlere görkemli bir kongre ile yanıt vermeliydik, öyle de oldu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir zaman önce bizi kastederek “Bunların miting yapmaya mecali kalmadı” demişti. Kimin mecali kalmış, kimin kalmamış, o gün tüm ülke buna tanıklık etti. Hakikat şu ki; bize yönelik baskılar herhangi bir düzen partisine yapılsa o parti çoktan tabela partisi olmuştu. Açık bir düşman hukukuyla yaklaşıyorlar çünkü. Ama kongremiz gösterdi ki, baskılar bizi yıldıramıyor, aksine içimizdeki umudu ve direnişi harlıyor. Haklı olmanın güçlü onurunu taşıyoruz. Bu anlamda, kongremiz güçlü bir inşa kongresi oldu. Oraya gelen her inanç ve halktan binlerce yurttaş “Çözüm biziz, sözümüz var” dedi. 

Daha önceki kongreleriniz de çok renkli geçiyordu. Toplumun tüm kesimden isimler vardı. Bu yılki kongrenizi diğer kongrelerden ayıran ne oldu? 
Bu seferki kongremiz ağır bir siyasal sürecin ortasında gerçekleşti. Bizi yalnızlaştırmak isteyenlere halkımızın verdiği görkemli yanıtı kongrede gördük. Kürdistan’dan Marmara’ya, Çukurova’dan Ege’ye, Akdeniz’den, Karadeniz’e kadar Türkiye’nin her yerinden halklar, inançlar tüm renkleriyle kongremize geldiler. Tüm baskı ve yıldırma politikalarına rağmen umudun dimdik ayakta olduğunu hem dosta hem de düşmana gösterdik. Bu kongre bizi kumpas davalarıyla yıldırmak isteyen iktidara verilen en büyük yanıt oldu. Kapatma davası nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Türkiye halkları içinde mayası tutmuş HDP fikriyatının her koşulda ayakta olacağını ve temel belirleyici güç olacağımızı göstermiş olduk. 

En net mesajınız neydi? 
Bize göre kongrede verilen en net mesaj halkın gücüdür. Sözü olan, çözüm gücü olan binler Ankara’da “Buradayız, güçlüyüz” mesajı verdiler. Kapatma davasına verilen en büyük yanıt kongremiz oldu. Türkiye halkları “Kapatma davası hükümsüzdür” mesajını vermiş oldu. Biz sürekli HDP’yi kapatamazsınız derken bunu söylüyorduk, bir halkı bir fikriyatı kapatmak mümkün mü? 
 
Kongre sonrası kongreye katılım gösteren çok sayıda kişi çeşitli iddialarla gözaltına alındı. Gözaltıların çoğu gençlere yapıldı. Aynı zamanda jet hızıyla kongreye soruşturma da açıldı, neler söylersiniz? 
Böylesine bir iktidardan ve onun bağımlı yargısından beklediğimiz bir sonuçtu diyebilirim. Partili avukatlarımız o gün gözaltına alınan arkadaşlarımızın yanında oldular, daha sonra arkadaşlarımız serbest bırakıldılar. Bizim daha önceki kongrelerimizden alışık olduğumuz bir durumdur. Hatta kongreden önce soruşturma açmak ve gözaltı yapmak üzere savcılar hazır bekliyorlar. Bu da aslında partimize yönelik bakış açısının ne olduğunu gösteriyor. Kongrede halklar her dilden kendi şarkılarını söylediler, halaylarını çektiler, her dilden pankartlarımız salonu süsledi. Açılan soruşturmanın bir nedeni budur aslında. 
 
Kongrede belirlenen Parti Meclis üyesi arkadaşlarınız nasıl bir profilden oluşuyor? 
Parti Meclisimiz önceki PM’lerimiz gibi Türkiye ve Kürdistan’ın tüm renklerini kapsayacak şekilde oldu diyebilirim. Çünkü biz bu kongreyi aynı zamanda Demokratik Cumhuriyeti inşa kongresi olarak görüyoruz. Türkiye’de yaşayan her kesimden arkadaşımız Parti Meclisimize dahil oldu. Bu yönüyle aslında tam da olması gereken, hayalini kurduğumuz Demokratik Türkiye idealini Parti Meclisimize yansıtmaya çalıştık. 
 
Kongrede partinin kapattırılmayacağı yönünde bir mesaj da vardı. Kapatılma tartışmaları, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu sosyal, siyasal, ekonomik kriz göz önünde bulundurulduğunda, bu kongreyle birlikte HDP nasıl bir yol haritası ve çalışma stratejisi izleyecek? 
Yüzyıllardır bu ülkede ötekileştirilen, görünmez kılınan, ezilen ve yaşamın köşesine itilen çoğunluğun ortak sesi ve mücadele alanı olan partimizi savunmak aynı zamanda toplumu savunmaktır. Böylesi bir toplumsal meşruluk zeminine dayanan partimizi kapatma girişimleri aslında ezilenlerin ortak cephesini dolayısıyla toplumu susturma girişimidir. Kongremiz etrafında kenetlenen ve güçlü bir sahiplenme gösteren halklarımız bu yönüyle “buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz” iradesini tekrar açıkça beyan etmiştir.  Kongremizden önce gerçekleştirdiğimiz büyük konferansta Türkiye’nin içinde bulunduğu bütün yapısal krizlerin çözümüne dair önemli kararlar aldık. Kadın haklarından ekolojiye, gençlikten yoksulluk ve işsizliğe, Kürt halkı başta olmak üzere bütün ezilen toplumsal kesimlerin eşitlik ve özgürlük mücadelesine kadar bütün yapısal sorun alanlarının çözümünü, ortak bir demokratik ittifak temelinde ve üçüncü yol stratejisiyle belirlemeye çalıştık. Partimiz bu bağlamda sadece bir muhalefet düzlemine sıkışmayı değil bizzat yeni bir yaşam politikasının inşa gücü olduğunu bir kez daha açığa çıkararak bunu stratejik bir program haline getirmiştir. Bütün muhalefet partilerini ve toplumsal muhalefet dinamiklerine dönük ortak mücadele çağrımızı, 27 Eylül Deklerasyonunda ana hatlarıyla ortaya koyduk. Kongre mottomuz olan “Çözüm biziz, sözümüz var” sloganı kendimize ve mücadele geleneğimize olan güvenimizin ve kararlılığımızın ifadesi olarak ortaya çıkmıştır.  Bizler de bu bağlamda demokrasi ittifakını büyüteceğimizin ve konferans kararlarımızı hayata geçireceğimizin sözünü veriyoruz. 

Kongrenizde “Danışma Kurulu” da oluşturuldu. Bu danışma kurulunda aralarında Mehmet Altan, Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal, Prof. Dr. Şebnem Oğuz gibi önemli isimlerin olduğu 43 kişi yer alıyor. Danışma kurulu isimleri nasıl belirlendi?
Partimiz esas olarak çokluğa, çoğulculuğa inanan bir parti. Bu bizim kuruluş felsefemiz partimiz de bu düşünce üzerine kuruldu. Bizim kadar renkli, çok kimlikli ve farklılıkları bir arada barındıran ama aynı zamanda büyük bir uyum ve aheng ile ülkenin geleceği için çalışan bir başka parti yoktur. Ama biz bununla yetinmiyoruz, Türkiye’nin çok fazla sorun alanı var, çok fazla mağdur edilen toplumsal kesim var, Türkiye’nin geleceği için sözü ve önerisi olan çok fazla değerli insan yaşıyor bu topraklarda. İşte bu kesimlere de ulaşıp onlarla birlikte yol yürüyoruz. 7’li ittifak arayışı bunun bir parçası, Demokrasi İttifakı talebimiz bunun bir parçası. Şimdi de biz HDP’li olsun ya da olmasın, çözüm için sözü ve önerisi olan herkesle ortak hareket etmeye çalışıyoruz. 

Bu isimler nasıl bir çalışma yürütecek, önemi nedir?
Danışma Kurulu aslında bizim için yeni değil, daha önce de benzer deneyimlerimiz oldu, bu konuda fili çalışmalar da yürüttük. Şimdi farklı kesimlerden değerli akademisyenlerden, aydınlardan oluşturduğumuz Danışma Kurulumuzu kongremizle birlikte kamuoyuna deklere ettik. Bu danışma kurulu partimize görüş ve düşünce anlamında katkı sunacak, görüş ve önerilerini bizimle paylaşacak, bizim politikalarımızı denetleyip varsa eleştirilerini bize sunacak. Danışma Kurulunun işlevi esas olarak bu olacak.

Diğer yandan geçtiğimiz günlerde Danışma Kurulu’nda yer aldığı için 10 yıldır öğretim üyesi olarak görev yaptığı Başkent Üniversitesi’nden istifaya zorlandı. Bu ne anlama geliyor, neler söylersiniz?
Şebnem Hoca’nın istifaya zorlanması, iktidarın HDP‘yi yalnızlaştırma politikasıdır. Yine partimiz etrafında kenetlenen, dayanışma içinde bulunanlara göz dağı verme biat ettirme politikasıdır. Ama Şebnem Hoca “Gün siyaset yapma günüdür ve doğru yerde olduğum için mutluyum diyerek “ en güzel cevabı vermiş iktidarın bu politikalarını boşa çıkarmıştır.

Başka bir başlığa gelecek olursak; dönem dönem AKP ile çözüm süreci tartışmaları gündeme getiriliyor. Selvi’nin ‘Öcalan ailesiyle görüştürülecek’ yazısı da vardı. Pervin Buldan geçtiğimiz günlerde AKP ile anlaşma yapmadıklarını söylemişti. Böyle bir algı yaratılmasının amacı nedir sizce? 
Dikkat ederseniz mevcut iktidar ne zaman sıkışsa ne zaman büyük krizlerle yüz yüze kalsa Çözüm Sürecini kendince araçsallaştırmaya çalışmaktadır. Bunu da kendi maaşlı köşe yazarları üzerinden piyasaya sürmektedir. Fakat bu stratejinin halklar nezdinde bir kıymeti kalmamıştır. Çünkü özellikle 2015 sonrası çoğu kez denendi ve temelsiz olduğu her defasında ortaya çıktı. Selvi’nin “Sayın Öcalan ailesi ile görüştürülecek” demesinin sebebi, özellikle “yeni bir çözüm süreci başlıyor” algısını yaratıp Kürt halkının haklı öfkesini absorbe etmek ve aslında “devlet bu sorunu çözmek istiyor” algısını yaratmaktır. Öbür taraftan toplumsal muhalefette belli bir kafa karışıklığı yaratarak bugün siyasetin belirleyici gücü olan partimizi dolaylı yoldan kamuoyunun nazarında “devlet aslında çözmek istiyor ama HDP direnmekten vazgeçmiyor ve çözümden yana değil” yargısını yaratarak yıpratmayı amaçlamaktadırlar. Eğer gerçekten Kürt sorununun çözümüne dair sahici bir hamle başlatmak istiyorlarsa spekülatif ve kurnazca taktiklerle değil çatışmanın bütün muhataplarının dahil edildiği bir sürecin önünü açarlar. Sayın Öcalan, siyasal iktidarın bu tarz hamlelerini iyi bildiği ve sürece ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini söylediği için 5 Nisan 2015 tarihinden beri ağır tecrit koşullarında yaşamaktadır.
 
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için isim tartışmanız var mı?
Parti olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine isimler üzerinden değil, ilkeler üzerinden bakıyoruz. Bizim açımızdan 27 Eylül 2021 tarihinde ilan ettiğimiz deklarasyondaki ilkeler belirleyici olacak. Bu kapsamda, biz bir kişinin seçilmesine değil; belirlediğimiz ilkelerin esas alınmasına odaklanıyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde tüm yetkinin tek elde toplandığı otoriter düzene karşı demokrasi, baskılara karşı özgürlük, savaşa karşı barışı örgütleyecek bir siyaset tarzı yürütüyoruz. Kürt sorununda barışçıl çözüm, Türkiye’nin topyekûn demokratikleşmesi, kadınlara özgürlük ve eşitlik, ekonomide adalet başta olmak üzere temel ilkeler etrafında topluma taahhütte bulunan, bu ilkeleri siyasetin omurgası haline getiren bir tarzı geliştiriyor ve Cumhurbaşkanlığı seçimini de bu ilkeler etrafında düşünüyoruz. Dolayısıyla herhangi bir isim tartışması içerisinde değiliz.

Erken seçim tartışmaları da sürüyor, 6 Kasım tarihi işaret edildi ama iktidar kanadından bu tarihin 2023 olduğu tekrar ifade edildi. Siz ne düşünüyorsunuz, bir erken seçim bekliyor musunuz? 
Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal çoklu krizler yaşanıyor. Bu krizlerin temel sebebi de AKP-MHP ittifakıdır. Bu ittifak, yanlış politikaları nedeniyle toplumu çoklu krize sürüklemiştir. Bu ittifakın temel derdi, krizi çözmek değil, yönetmektir. Bunun için de çeşitli algı oyunları ve siyaset mühendisliklerini devreye koymaya devam ediyor. Bu algı oyunları ve mühendisliklerle, toplumun dikkatini çoklu krizlerden militarist bir çizgiye çektiğinde erken ya da baskın seçim ihtimalini düşünür. Yani erken ya da baskın seçim planlaması, iktidarın her an kolladığı bir durumdur. Örneğin Güney Kürdistan’a yönelik operasyonda başarılı olsa ve içeride bir milliyetçi dalga üretse seçime gidebilirdi. Ama bu planında başarısız oldu. Fakat yine de denemeye devam edecektir ve istediği algıları yerleştirdiğinde ve seçimi kazanacak şekilde bir siyasi atmosfer yaratabildiğini düşündüğünde baskın seçim yapma ihtimali vardır. 
Biz, ana muhalefet gibi erken seçimi bir papatya falına dönüştürmeden, iktidar blokunun neyi hedeflediğini ve kirli siyaset tarzını çözümleyerek süreci okumaya ve her an seçime hazır şekilde örgütlenmeye devam ediyoruz. Sadece seçimleri hedeflemeyen, Türkiye’yi demokratikleştirme hedefiyle çalışmalarımızı yürütüyoruz. 

Seçimlerle ilgili çok sayıda anket yapılıyor. Sizler de sürekli sahadasınız ve seçmenlerle iç içesiniz. Sizler olası bir seçimde oy oranınızı yüzde kaç olarak görüyorsunuz? 
Siyasetteki en iyi anket, saha çalışmasında gördüklerinizdir. Diğer partilerin aksine biz parti olarak “sahaya inmiyoruz”, “her zaman sahadayız.” Bu kapsamda 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde aldığımız oy oranının çok çok üstünde olduğumuzu ifade edebiliriz. Hem parlamento seçimlerinde hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kilit parti konumunda olduğumuz açık ve nettir. Bu gerçek üzerinden baktığımızda hem yönetime ortak olacak güce erişmiş durumdayız hem de bizi hesap etmeyen hiçbir güç Türkiye’de yönetime gelemez. Her an sokakta toplumun içinde bir parti olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye siyasetinde artık HDP belirleyici güçtür.

Son olarak eklemek, eksik kaldığını düşündüğünüz ve istediğiniz bir şey var mıdır?
Bu dönemde Türkiye halkları olarak karanlığın en zifiri halini yaşıyoruz. Ekonomik kriz bir buhran halini aldı. Siyasi ve sosyal krizler gelecek umutlarını hızlıca tüketiyor. Ama biz hem sokak çalışmalarımızda hem de gerçekleştirdiğimiz 5. Olağan Kongremizde bir umudun olduğunu ve bu umudun her geçen gün daha fazla büyüdüğünü gördük ve hissettik. HDP’yi savunarak sadece bir partiyi değil, bir halkı ve toplumu savunduğumuzu iliklerimize kadar fark ediyoruz. Milyonlarca insanı temsil ediyoruz ve belki de daha önemlisi milyonlarca umudun adresi konumundayız.
Hem direniş geleneğimiz hem de Türkiye halklarının demokratik ve barışçıl geleceği için bu umudu büyütmek temel görevimizdir. Dolayısıyla bizim çağrımızın özü, bir siyasi başarının; demokrasinin, barışın ve adaletin zaferinin çağrısıdır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.