Her böğürtlen zamanı yeniden hatırlatır yoldaşlığını

Kadın Haberleri —

.

.

  • YAJK zamanlarıydı. Özgürlüğe kanat çırpmaya ve yol almaya cesaret etme vaktiydi. Kocaman sorular, zorluklar ve engeller bizi bekliyordu. Hiç kolay olmayacaktı.

FATMA ADIR

Her yönüyle sıcak bir yazın ardından sonbahara girmiştik. Yazın en sıcak zamanlarına, TC’nin işgal saldırılarının yarattığı savaş-çatışma hali eklenmişti. 14 Mayıs 1997’de başlayan, adı “Çekiç Harekatı” konulan büyük işgal saldırısı geride kalmıştı. İki aya yakın süren bu işgal saldırısına 200 bin asker ve korucu katılmıştı. Gerilla, “Zap Cumhuriyetini işgal ettik” dedikleri o ünlü bayrak dikme şovuna gerekli cevabı iki helikopteri düşürerek ve operasyon koordinesini yok ederek vermiş, işgal güçlerine ağır darbeler vurarak geri çekilmesini sağlamıştı.
Aradan iki ay geçmişti. Gerillanın direnişi ile işgal edilemeyen Zap alanında, suyun kenarındayız. Eylül ayının son günlerine giriyorduk. Gerillanın Zap alanı olarak tanımladığı yerde, Zap suyunun kenarında böğürtlen topluyor ve yiyoruz. Bu arada kocaman kıpkırmızı narlar, tutunduğu dallara tüm ağırlığı ile yüklenmiş, ağacın kollarını bükmüş halde göz kırpıyor. Ama biz bu ayartmaya gelmiyor, böğürtlenle haşır neşir olmayı tercih ediyoruz. İkimiz narı da seviyoruz ama böğürtleni bir başka sevdiğimizi, geçmiş hatıralar üzerinden paylaşıyoruz. Asıl olan paylaşıma duyduğumuz ihtiyaç, böğürtlen vesile oluyor. Böğürtlenler eşliğinde saatlerce sohbet etmiş, düşünce paylaşımında bulunmuş ve değerlendirmeler yapmıştık.

YAJK zamanlarıydı

Açılımı Yekîtiya Azadiya Jinên Kurdistan olan kadın örgütümüz YAJK’ın kuruluşu, 8 Mart 1995’te yapılan birinci kadın kongresinde karar altına alınmıştı. YAJK, Kürdistan kadın özgürlük tarihinde özgün bir yere sahiptir. Nedeni ise özgün kadın örgütlenmesi, karargahlaşma ve erkeğin hiçbir etkisi olmadan karar alma dönemine girişi ifade ediyordu. Hem tarihi bir adım anlamında çok önemliydi ama aynı zamanda omuz omuza mücadele yürüttüğü erkek yoldaşlarla cins çelişkisi ve mücadelesi açısından da bir dönemeçtir. Cins çelişkisi ve mücadelesinin zirvede yürütüldüğü bu dönemin bilinç ve yöntem ile ilgili bazı eksiklikleri olsa da, bugün kadın özgürlük hareketinin geldiği aşamanın alt yapısının güçlü ve etkili örülmesinde belirleyici bir dönemi ifade ediyor.
Zeynep, yani Gurbetelli Ersöz yoldaşla birlikte, Zap suyunun kenarında, böğürtlenler eşliğinde bu tarihi ve bir o kadar da zor zamanlara dair kritik yapıyoruz. Özgürlüğe kanat çırpmaya ve yol almaya cesaret etme vaktiydi. Kocaman sorular, zorluklar ve engeller bizi bekliyordu. Hiç kolay olmayacaktı. Yüreği dirençli kılmak, düşünceyi bilgi ve bilinçle yoğurmak gerekti. Beş bin yıllık öğretiler, yapısallıklar ve alışkanlıklar en büyük barikattı. Biz de bu barikatların parçası kılınmıştık. Kendimizdeki barikatları aşma cesareti, gücü ve bilinci geliştikçe, erkek akıl ve karakterin ortaya çıkardığı tüm şekillenmeler çok daha ısrarlı bir biçimde direniyordu. Kolay olmayacağını bilerek ilk adımımızı atmıştık. YAJK örgütlenmesi, bu adımlarda ve anlamda önemli güç dayanağımız ve kararlılığımız oluyordu.
YAJK sürecinin her birimiz ama aynı zamanda toplam olarak özgür kadın mücadelesi açısından ortaya çıkaracağı sonuçlarının farkındalığını en başta kendimizde ve çevremizde nasıl oluşturacağımızı değerlendiriyoruz. Değerlendirmeler ve tartışmamızda kavga zamanlarında olduğumuzu bir an bile unutmamak gerekliliği öne çıkıyor. Devrimci, dönüştürücü, oluşturucu ve özgürlük mücadelesinin yarınları açısından getirilerinin güçlü olması adına verilmesi gereken özgürlük mücadelesi üzerine kafa patlatma mecburiyeti öne çıkıyordu. Yoldaş da olsa erkek egemen şekillenmenin düşüncede, ruhta ve duyguda nasıl bir erkek tipi ve karakteri ortaya çıkardığı genel yorumların yanında, bahse sohbet konumuzda, birkaç erkek tiplemesi de vardı.

  • Derin donanımı ve deneyimi erkek egemen anlayış ve alışkanlıklarla erkenden bir kavgaya tutuşmasına sebep olmuştu. İtirazı, direnci ve mücadelesi güçlüydü. Hiç geri adım atacak gibi görünmüyordu.

İtirazı, direnci güçlüydü

Çünkü Gurbet arkadaş hepimizden eski ve çok daha birikimliydi. Entelektüel anlamda, özgür kadın hareketi adına en önde olan yoldaşlardandı. Bilgili, birikim ve deneyimi çok zengindi ve donanımlıydı. Bu donanımı erkek egemen anlayış ve alışkanlıklarla erkenden bir kavgaya tutuşmasına sebep olmuştu. Erkek egemen anlayış, yaklaşım ve dayatmalara karşı itirazı, direnci ve mücadelesi güçlüydü. İradeli, mücadeleci ve güçlü duruşu Gurbetelli arkadaşı, geri erkek anlayışlarla en ön cephede mücadele etmeye götürmüştü. Ama hiç geri adım atacak gibi görünmüyordu. Tam tersi kadın özgürlük mücadelesinin her bir kazancının, erkek egemen anlayış ve alışkanlıklarının da dönüşümünü sağlayacağına yürekten inanıyordu. O günün bana kattıkları ve yoldaşlık adına bıraktığı iz hiç kaybolmadı. Tam tersi her böğürtlen zamanı ve lafı geçtiğinde kendini hatırlattı.

Ağır bir sorumluluk yüklendi

Böğürtlenler eşliğinde yürüttüğümüz paylaşımlarımızı, 25 Eylül 1997 tarihinde “Şafak Harekâtı” adıyla başlatılan ikinci işgal saldırısı yarıda kesmişti. Daha paylaşacak, biriktirecek ve ondan öğrenecek çok şey vardı. Ama olmadı. 15 Ekim’e kadar sürecek işgale bu kez resmi rakamlara göre 15 bin bin asker-korucu katılıyordu. Erkenden iş bölümü temelinde herkes görevinin başındaydı. Gurbetelli arkadaş YAJK karargahı yönetimindeydi. Ağır yüklerden birini yüklenmişti. Sert bir savaş başlamıştı, düşman ağır teknik kullanıyordu. Sayının çokluğu dikkate alınarak, bir kısım gücün başka alanlara geçmesi, gerilla deyimi ile manevra yapması gerekiyordu. İşgal saldırıları on günü geride bırakmıştı. 5 Ekim’de işbölümü temelinde iki ayrı alana hareket edilecekti. Gurbetelli’nin komutasındaki güç Şoreş Tepesi’nden Zap Suyu’nun kenarına doğru yokuş aşağı gitti. Teleferiklerle suyun öteki yakasına geçen son grup olmuştu. Uçaklar, tonluk kazan bombaları ile teleferikleri koparma telaşıyla yükleniyorlardı. Çok geçmeden teleferikler kopmuştu. Bunun üzerine YAJK Karargâh güçleri, Zap Suyu’nun direncini göğüsleyerek, boğazlarına kadar gelen suyu yara yara geçti.
Gruplar iki ayrı alana gitmek üzere yol hatlarına yöneldi. Gurbetelli’nin grubu için biraz daha savaş dışı bir alan öngörülmüştü. Ama geçişlerin ve yolların ihanet taşları ile döşendiği yeterince hesaplanamamıştı. Kürt işbirlikçiliğinin adresi olan PDK ihaneti, işbirliğini ileri seviyeye çıkarmıştı. Onlarca tank yollara pusu kurmuştu. Grubun tümüne yakını kadın olan grubun üzerine tanklar ateş ve kan kusmuştu. Geriye Gurbetelli Ersöz dahil onlarca kadın devrimci kadının paramparça edilmiş bedeni kaldı.

  • Kadın özgürlük mücadelesinin her bir kazancının, erkek egemen anlayış ve alışkanlıklarının da dönüşümünü sağlayacağına yürekten inanıyordu. O günün bana kattıkları ve yoldaşlık adına bıraktığı iz hiç kaybolmadı. Tam tersi her böğürtlen zamanı ve lafı geçtiğinde kendini hatırlattı.

Unutulursa işbirlikçi gelenek kazanır

Erken mi unutulmuştu, yoksa ihanetin bu kadarı da olmaz diye mi düşünülmüştü ama KDP daha birkaç ay önce, 16 Mayıs 1997’de Hewlêr’de tedavi ve toplumsal çalışmalar için bulunan onlarca devrimciyi katletmişti. Hozan Serhat’ın “Nalîna Dayikan” dediği Hewlêr Katliamına, 7 Ekim gecesi Sergelê-Garê hattında bir kadın katliamı eklenecekti.
Derelok halkı unuttu mu bilmiyoruz ama tarih ve Kürt halkı bu katliam ile Türk devlet işgalciliğinin yanında yer alanları hiçbir zaman unutmadı, unutmaması gerek. Unutulursa, ihaneti ve işbirlikçiliği gelenek haline getirenler kazanır. ‘Jinên Azad’ların en önde ve öncüsü konumunda Gurbetelli Ersözler, bu ihanet güçlerinin desteği ve katkısı ile katledilmeye devam edecektir.
Özgürlük yürüyüşümüze dair sohbetimizi yarım bırakmış olabilirler ama kadın özgürlük mücadelesinin gelişmesi ve kazanmasını durdurmayı asla başaramayacaklar. Bu uğurda büyük, yeri doldurulamaz bedeller, özgürlük amacının büyüklüğü kadar ağır oldu. Yıllar sonra anılarımıza dair sözü kurmaya, söylemeye ancak cesaret edip güç getirebildim. Kadın özgürlük mücadelesi sürdükçe, hep anılacak ve yaşayacaksınız. Sevgi, özlem ve minnetle…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.