Her şeyin ilacı konuşmaktır
Fehim IŞIK yazdı —
- Eğer siz bu satırları okuduğunuzda Erdoğan yenilmiş ise Kürt sorunundan ekonomik sorunlara, demokratikleşmeden eski dönemin pisliklerini yok edip yeni döneme adım atmaya kadar tüm sorunları etraflıca konuşmaya, tartışmaya başlamalıyız demektir.
Zor yazılardan birini yazıyorum. Türkiye ve Kuzey Kurdistan’ın tarihi seçimlerinden birini yaşıyoruz. Bu yazıyı yazdığım anlarda seçmenler oylarını henüz yeni kullanmaya başlamışlardı. Yazı okura ulaştığında ise seçmenler oylarını kullanmış, seçimin resmi olmayan sonuçları büyük oranda belli olmuş olacak.
Doğrusu, sonucu önceden kestirilemeyecek bir seçimle karşı karşıyaydık. 2015’ten itibaren adım adım diktatörlüğünü ören Erdoğan’ın devleti tamamen ele geçirdiği bir dönemde gidilen seçimde geniş bir kesimin kanısı, Erdoğan’ın kaybedeceği bir seçime gitmeyeceği yönündeydi. Daha da ötesi 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasında yaşananları, sonrasında yaşama geçirilen yeni dönem savaş politikalarını hatırlayanlar, Erdoğan’ın kaybetmemek için her şeyi yapabileceğini söylüyorlardı. Çünkü karşımızda SADAT’ından Soylu çetelerine kadar faşizmi ciddi anlamda örgütlemiş, silahlandırmış bir Erdoğan vardı aynı zamanda.
Seçmenler sandık başına gidinceye kadar ciddi bir tedirginlik olsa bile sonuçta seçimin yapılmasını riske edecek büyüklükte bir olumsuzluk yaşanmadı. Yani Erdoğan seçimi kaybetmemek için her şeyi yapabilecek gücü kendinde bulmadı. Tehditler savurdu. 15 Temmuz hatırlatmaları ile sokakları karıştıracaklarını ima etti. Soylu üzerinden faşizmin dişini gösteren sözler ile korkunun etkisini göstermeye kalktı. Aralarında gazeteci, siyasetçi, hukukçu ve sanatçıların olduğu yüzlerce insanı gözaltına aldırdı, tutuklattı. Ancak bu adımların hiçbirinden istediği sonucu alamadı. Bu sonuçsuzluktan olacak ki bu kez bir Erzurum denemesine giriştiler, ondan da boylarının ölçüsünü aldılar.
İşin özeti, artık kontrollü bir provokasyon geliştiremeyeceklerini, en önemlisi ise karşılarında her şeyi kuzu kuzu kabul eden bir kitle olmadığını gördüler. Bu devlet içinde çözülmeyi de artırdı. Tasarladıkları provokasyonların ters teptiğini, kendi cenahlarında çözülme başladığını görünce de vazgeçtiler. Esasen seçimi kaybetmemek için provokasyonlardan medet ummadılar, denilemez. Tam aksine süreci provoke etmek istedikleri halde yapamadılar. Güç yetiremediler. Gözleri kesmedi.
Seçim günü bir olumsuzluk olur mu? Kaybedeceklerini anlayınca iç savaşa kadar gidebilecek bir adım atarlar mı? Bunun garantisi yok! Ancak bunu yapmanın o kadar kolay olmadığını söylemek de lazım. Hem devlet içi dengeler, hem uluslararası güçlerin tutumu, hem boyun eğen, razı olan ‘devletçi’ muhalefetin geçmişte kalması, en önemlisi ise yenilmeyen ve her türlü zorbalığa rağmen direnen, ayakta kalan Kürt siyasal hareketinin varlığı Erdoğan’ın artık siyasi mevtaya dönüşeceği günlerin başladığının habercisidir.
Falcı değilim. Ancak bu bir fal da değil. Tüm gelişmeler Erdoğan’ın yenileceği ve Türkiye’nin yeni bir sürece ilerleyeceği yönünde. Aksi bugünden daha ağır bir sürecin ve çok daha büyük bir savaşın habercisidir. Görünen o ki Erdoğan kaybedecek, yeni ve nispeten sancısız bir döneme adım atılacak. Umarım yanılmam ve siz bu satırları okuduğunuzda tablo değişim yönünde olur. Tüm Türkiye ve Kuzey Kurdistan halkları yeni günde aydınlığa uyanırlar. Çünkü aksini düşünmek bile istemiyorum.
Durum bu ama içinde bulunduğumuz seçim sürecinin ortaya çıkardığı başka ciddi gelişmeler de oldu. Bunlara da değinmek gerekir.
Hatırlarsınız, Sedat Peker seçime iki ay kala konuşacağı, yeni videolar çekeceği sözünü vermişti. O sözünü tutmadı veya tutamadı. Belli ki iyi bir cendereye alınmış ve kirli pazarlıklar neticesinde bildiklerini anlatması engellenmiş durumda. Sedat Peker konuşmadı ama onun yakınında yer alanlardan biri olan Muhammed Yakut konuştu. Her sözü bir iktidarı 40 kez yıkacak güçte iddialar içeriyordu. Bunlar seçim döneminde çarşaf çarşaf ortaya saçıldı. Bu söylemler hukuksal anlamda bir işe yaramasa da Erdoğan ve avenelerini teşhir etmede ciddi bir işleve sahip oldu.
Muhammet Yakut’u Ali Yeşildağ adlı Erdoğan’a ‘abi’ diye hitap eden bir aile dostunun itirafları takip etti. Ali Yeşildağ, Erdoğan’ın en yakınında olan, tüm kirli işlerini organize eden Hasan Yeşildağ’ın kardeşi. O da milyar dolarlık yolsuzlukları en ince ayrıntısına kadar anlattı.
Belki de pek kimsenin farkında olmadığı şeylerden biri de devlet içinden sızan bilgilerin etkin bir biçimde Kılıçdaroğlu’na ulaşmasıydı. Hatta AKP’nin içinden bile Kılıçdaroğlu’na ciddi bilgiler ulaştığı konuşuldu.
Hem ifşalar, hem devlet içindeki çözülme neticesinde muhalefete ulaşan bilgiler ve belgeler, yeni dönemin de habercisidir aynı zamanda. Şunu da hatırlatalım: Son iki ayda konuşulanlar aynı zamanda yeni dönemin başa çıkılması gereken temel sorunlarıdır. Tabi yeni dönemin tek sorunu Erdoğan’ın yolsuzlukları, hırsızlıkları, tekçi diktatoryanın yarattığı pislikleri temizlemek, onarmak değil. Yeni dönemin en önemli başlıklarından biri herkesi canından bezdiren söz konusu sorunlar ise, bir diğeri de Kürt meselesidir. Eğer siz bu satırları okuduğunuzda Erdoğan yenilmiş ise Kürt sorunundan ekonomik sorunlara, demokratikleşmeden eski dönemin pisliklerini yok edip yeni döneme adım atmaya kadar tüm sorunları etraflıca konuşmaya, tartışmaya başlamalıyız demektir.
Erdoğan yenilmiş olabilir. Ancak daha herkes yolun çok başında. Bu yolda ilerlemek için de ürkmeden, korkmadan konuşmak gerekir.