Hiç kimse yenilmez değildir!

Cafer TAR yazdı —

  • Ortadoğu yeniden bu kez ciddi bir kaotik sürece girmiştir; İsrail/Hamas savaşı muhtemelen uzun sürecek ve başka güçleri de içine alarak yayılacaktır. Daha şimdiden birçok ülke sadece siyaseten değil, askeri olarak da pozisyon almış durumda.

Ortadoğu’da çok önemli şeyler oluyor; eskiden bölgede bu türden gelişmelerin birinci elden muhatapları devletler olurken günümüzde ise devlet dışı yapılar daha fazla öne çıkıyorlar. Bu açıdan bakınca bölgede yaşanan sorunları sadece devletleri esas alan bakış açısı ile çözebilmenin mümkün olmadığını İsrail/Hamas çatışmasında bir kez daha görmüş olduk.
Ortadoğu’da nereye bakarsanız bakın bir çeşitliliği görürsünüz; bütün bu çeşitliliği her şeyi tekleştiren ulus devlet perspektifi ile çözmenin olanağı yok; bu noktada ortaya çıkan her girişim sorunları çözemediği gibi, daha da büyüterek en başa dönülmesine neden oluyor.
Bütün dünya bir süredir Hamas’ın Gazze’den İsrail içlerine yaptığı saldırıyı ve bu saldırının olası sonuçlarını konuşuyor. Aradan bir haftadan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hala cevapsız birçok soru var ve muhtemelen bu sorular çok uzun bir süre daha cevapsız kalmaya devam edecek.
İsrail kurulduğu günden beri etrafındaki devletlerle kimi zaman şiddetlenen kimi zaman ise azalan bir gerilim ve çatışma sürecindedir. Fakat 1967 yılında Mısır, Ürdün ve Suriye arasında yaşanan ve Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir’in de asker ve silah yardımı sağlayarak katıldıkları altı gün süren savaşı İsrail’in kazanması İsrail devletinde muazzam bir öz güven patlamasına neden olmuştu.
Birçok Yahudi dindar çevre bunun Allah’ın yardımı ile gerçekleştiğine inanıyor; seküler olan İsrailliler ise bu başarıyı daha en başından itibaren inşa edilen güvenlik devletinin iyi işlemesine bağlıyorlardı.
Devletler karşısında başarılı olan İsrail aynı başarıyı Arap halkının içinden çıkan örgütlere karşı yakalayamamaktadır. Yıllarca Filistin Kurtuluş Örgütü, Hizbullah ve Hamas karşısında İsrail bir türlü istediği başarıyı yakalayamadı; İsrail yıllardır bu örgütlere karşı savaşmasına rağmen ortada ciddi bir başarı yok.
Her defasında girip yakıp yıkıyor; onlar da karşı saldırılar düzenliyorlar, fakat her iki taraf da uzun vadeli kalıcı bir durum yaratamıyor. Yani ne bu örgütler ne de İsrail devleti ortadan kalkmıyor. Bu noktada İsrail’in bu türden yapılarla sürdürdüğü mücadelede kırılma 2006 yılında İsrail/Hizbullah savaşında yaşandı.
O zamana kadar hem kendi içinde hem de çevre ülkeler tarafından yenilmez olarak değerlendirilen İsrail’in bu imajı Hizbullah’la yaşanan ve 33 gün süren çatışmalar sonrasında ağır darbe almıştır. 2006 yılında İsrail Genelkurmay Başkanı olan Dan Halutz BBC’ye verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Hizbullah’a karşı lojistik, operasyonel ve komuta alanlarında yetersiz kaldığını itiraf etmiştir.
Birçok çevre Hizbullah’la 33 gün süren savaşın İsrail’in güvenlik konseptinde değişikliğe neden olduğunu söylüyor. Aynı şeyin Hizbullah ve bir yönüyle Hamas için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Hizbullah’ın 2006 yılında İsrail’i Lübnan sahasında yenilgiye uğratması bu yapılar için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Yakın zamanda Hamas saldırıları ile başlayan yeni çatışma süreci daha şimdiden birçok devleti ve devlet dışı kesimi içine çekmiş durumda. Bu saatten sonra bu saldırıyı kimin organize ettiği, İsrail’in saldırıdan önceden haberinin olup olmadığının da çok fazla bir önemi kalmadı.
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen insanlar hala 11 Eylül’ü konuşmaya devam ediyorlar; fakat 11 Eylül, geride kalan bütün karanlık yönlerine rağmen bütün dünyadaki güvenlik konseptini değiştirdi. Özellikle Ortadoğu’da yeni bir sürecin başlamasına neden oldu. Yine Türkiye’de 15 Temmuz olarak bilinen hala şaibeli darbe girişimi de geride birçok soru bırakmasına rağmen Türkiye’de güç ilişkilerini tamamen değiştirdi.
Muhtemelen Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırı da en başta Arap/İsrail ilişkileri olmak üzere bölgedeki birçok şeyi değiştirecek gibi gözüküyor. Böyle zamanlarda kimsenin evdeki hesabı çarşıya uymaz.
Savaşı başlatanların birçoğu kendilerinin kazanacağını düşünürler; fakat her zaman gelişmeler onların istediği gibi olmaz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nı başlatan taraflar yenilmişlerdir, Saddam İran savaşında istediğini elde edememiş, Amerika Afganistan’dan çekilmek zorunda kalmıştır.
Ortadoğu yeniden bu kez ciddi bir kaotik sürece girmiştir; İsrail/Hamas savaşı muhtemelen uzun sürecek ve başka güçleri de içine alarak yayılacaktır. Daha şimdiden birçok ülke sadece siyaseten değil, askeri olarak da pozisyon almış durumda. İran/Suriye dışişleri bakanları ortak bir açıklama ile her türlü saldırıya hazır olduklarını ve cevap vereceklerini ilan etti.
Bu tür süreçlerde kimse gelişmeleri önceden bilemez; kazananı da tarafların sürece nasıl girdikleri, ideolojik ve askeri hazırlıkları belirler. Kürtler bu noktada her ne pahasına olursa olsun direnişi esas alan askeri kararlılıkları, örgütlü oluşları, ideolojik ve ahlaki duruşları ile fark yaratıyorlar.
Bu süreçte Kürtler eğer birlikte davranabilir, ahlaki/ideolojik duruşlarını koruyabilir ve güçlü bir direniş hattı oluşturabilirlerse hem kendileri kazanır hem de bütün bölge halklarına kazandırırlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.