Hiçbir bedel vazgeçirmedi

  •  50 yaşındaki Hadle Oğur’un eşi siyasi tutsak, şehitlerin yanı sıra halen HPG ve YPG’de olan çocukları var. Evi aralıklarla basılıyor, gözaltına alınıp tutuklanıyor. Ailesiyle bedel ödeyen Hadle Ana, mücadeleye devam ediyor.
  • “Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. Hiç aklıma geri adım atmak gelmedi. Tutuklandığım zaman daha fazla ne yapabilirim, diye düşündüm. Hep mücadeleye daha fazla katkı sağlamak için ileriye adım attım.”

Hadle Oğur’un evi 7 kez basıldı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Tüm baskılara rağmen mücadelenin en ön saflarında olan Oğur, “Yürüdüm suç sayıldı, oturdum yine suç sayıldı, ancak umudumu kaybetmedim” dedi.

Urfa’da Hadle Ana olarak tanınan Hadle Oğur, verdiği özgürlük ve barış mücadelesi nedeniyle defalarca gözaltına alınan ve tutuklanan isimlerden. 50 yaşında olan Hadle Oğur’un 6 çocuğu var. Kızı Hilal, 18 yaşında PKK’ye katıldı. 7 ay sonra 27 Kasım 2010’da Amed kırsalında şehit düştü. O sıralar lisede okuyan oğlu İbrahim ”örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla yıllarca cezaevinde tutuldu. Tahliye edildiği gibi Kobanê’ye DAİŞ saldırıları sürecinde bölgeye giderek YPG’ye katıldı. Diğer kızı Sümeyye ise kısa bir süre sonra PKK’ye katıldı. Tüm bunlar yaşanırken Oğur’un eşi de siyasi tutukluydu. Tüm bedelleri göze alan Oğur için yaşamın tek anlamı özgürlüğü ve barışı göreceği günlerdir.

Kızının taziyesine saldırı

 Kızı için Suruç’ta açılan taziye çadırına saldıran polisler, Oğur’u ve taziyeye katılan onlarca kişiyi darp ederek gözaltına aldı. Bu Oğur’un ilk gözaltına alınması oldu. Daha sonra gözaltı, tutuklama ve soruşturmaların ardı arkası kesilmedi. Oğur, Urfa Barış Anneleri İnisiyatifi’ne katılma kararı aldı. Anneler ve çocukları için “daha iyi bir yaşam” sözü veren Oğur, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa 9. sıra milletvekilli adayı olarak gösterildi. YSK tarafından “yasal engel” bulunduğu gerekçesiyle adaylığı düşürüldü. O artık ulusal kıyafetiyle yürüyüşlerin ön saflarında yer alan Urfa’nın Hadle Ana’sı oldu. Kobanê’de şehit düşenlerin Urfa’ya getirilen tabutları bir bir omuzladı. Hastane önünde günlerce gelen ailelerin yardımına koştu. Oğur’un evi 7 defa basıldı. Her seferinde gözaltına alındı. Oğur sadece baskınlarda değil katıldığı eylemlerde de gözaltına alındı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 2018’de cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine destek vermek için HDP Urfa İl Örgütü binasında açlık grevine giren Oğur, binanın polis tarafından basılmasıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. 6 ay tutuklu kaldı. Dışarıda başlattığı mücadeleyi içeride de sürdüren Oğur, açlık grevine girdi. Oğur, 2020’de ise kendisine ait bostanda çalışırken gözaltına alındı ve 15 gün Urfa TEM Şube’de tutuldu.  

Evde oturup bekleyemem

Mahkemeye çıkarılan Oğur, burada da geri adım atmadı. Her yıl mücadeleyi biraz daha büyüten Oğur, MA’dan Arjin Dilek Öncel ve Emrullah Acar’a konuştu. Oğur, bu gücü nereden aldığını şu şekilde yanıtladı: “Bize zulüm ediliyor. İnançlıyız, bir şeyler değişecek. Evde oturup her şeye karşı duyarsız kalmaya benim vicdanım el vermedi. Bütün zorluklara rağmen bugün ve yarın çalışmalarda yer almam gerektiğini biliyorum.”

Her hakim karşısına çıktığında barışı savunduğunu söyleyen Oğur, “Hakim karşısına çıktığım zaman hakime de, eğer barış istemek suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğim, dedim. Yarın değil, hemen şimdi barış gelmeli. Barış olmazsa yediğimiz yemeğin tadı, uykumuzun anlamı olmaz. Barış olmazsa insanlar rahat bir şekilde yaşayamaz. Barışı istemenin, mücadelesini yürütmenin de ağır bedelleri var” dedi.

Hiç umutsuzluğa kapılmadım

Hakkında açılan sayısız soruşturma olduğunu dile getiren Oğur, “Barış olsun ben bütün baskılara göğüs gererim. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. Hiç aklıma geri adım atmak gelmedi. Tutuklandığım zaman daha fazla ne yapabilirim, diye düşündüm. Hep mücadeleye daha fazla katkı sağlamak için ileriye adım attım” diye konuştu. 

Barış tek taraflı değil

“Barış” derken tek taraflı bir olgudan bahsetmediklerini ifade eden Oğur, Kürtlerin özgürlük mücadelesi verdiklerini söyledi. Oğur, şöyle devam etti: “Barış tek başına yetmez. Bütün halklar eşit olmalı. Kürtler üzerindeki baskılar her geçen gün artıyor. Cezaevlerinde tutuklular tecrit ve hak ihlallerine karşı açlık grevindeler. Bu tecridin biran önce kırılması lazım. Öcalan ile görüşmeler başlarsa barış gelir. Kızımın taziyesinde barış istediğim için gözaltına alındım. Barış için yürüdüm suç sayıldı, oturdum yine suç sayıldı. Gözaltına alınıyoruz bizi hastaneye götürüyorlar ‘terörist’ diyorlar, emniyete götürüyorlar ‘terörist’ diyorlar. Cezaevinde hastalanan ve yaşamını yitiren 70 yaşındaki bir annenin cenazesine katılmak bile suç sayıldı.”

Özgürlüğü sağlayana kadar

 Kürt kadınlarının inandığı değerlerden asla vazgeçmeyeceklerini; barış ve özgürlüğü sağlayana kadar mücadele edeceklerini dile getiren Oğur, şunları ekledi: “Başta Türkiye halkları olmak üzere tüm halklar bu baskıya karşı durmalı. Vicdanen rahatsız olan herkes, onurlu bir barış için elini taşın altına koymalı. Barış kelimesi tek başına anlam ifade etmez. Bugün Dersim’de ormanlar yanıyorsa barış o ateşi de söndürmeli. Hayatın her alanında doğruyu savunmamız gerek.”  URFA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.