HTŞ, ABD’nin kontrolüne geçiyor

Dünya Haberleri —

Nihat Kaya

Nihat Kaya

  • Gazeteci Nihat Kaya: ABD, Türkiye ve İngiltere, Suriye’de HTŞ’yi ulus-devlet çatısı altında tek bir yönetim yapmak istiyor. İsrail de radikal grupları içine alıp eritmesi için HTŞ gibi bir oluşum istiyor. Ancak Colani, HTŞ içerisindeki tüm güçlere hâkimiyet sağlayamıyor, söz geçiremiyor.
  • HTŞ, ABD kontrolüne geçmeye başlıyor ve Türkiye’nin HTŞ üzerindeki etkisini yavaş yavaş kırabilirler. Bu durumda Türkiye Kürtlerle daha fazla ilişki kurmak zorunda kalabilir. Yakında buna daha fazla mecbur kalacak. Çünkü İsrail ve Türkiye Suriye’de ciddi bir çıkar çatışmasına girecekler.
  • DAİŞ ve El Nusra’nın alt yapısı hala Suriye’de. Arap milliyetçiliği geliştirilerek Kürtler dışlanmak isteniyor. Bunu, Kuzey ve Doğu Suriye’de ciddi bir etnik çatışmaya dönüştürebilirler. Böylesi bir çatışmanın başlama riski çok yüksek. Bunu da Türkiye üzerinden değil Dêrezor ve Reqa üzerinden yapmak isteyebilirler.

Heyet Tehrir El Şam’ın (HTŞ) başını çektiği çete gruplarının Aralık 2024’te Beşar Esad’ı devirmesiyle Suriye, bir kez daha farklı güçlerin, aktörlerin ve devletlerin çıkarları için yarıştığı bir sahaya dönüştü.  Ancak sahada sadece HTŞ yok. İsrail’den ABD, İngiltere, Türkiye ve Suudi Arabistan’a kadar farklı ülkelerin çatışan çıkarları Suriye’yi sadece belirsizliğe ve kaosa sürüklüyor.

Gazeteci Nihat Kaya, Süveyda’daki çatışmalardan HTŞ’nin bölgesel pozisyonuna, Suriye’deki savaşın dinamiklerinden Türkiye’nin etkisine ve Kürtlere yönelik olası saldırı senaryolarına kadar Rojnews’ten Mervan Özdemir’e birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Şam’ın Süveyda’da ateşkese uymadığını ve gazetecilerin bölgeye giriş çıkışlarını engellediğini belirten Nihat Kaya, yaşananların üzerinin örtülemeye çalışıldığına işaret etti.

“Dronlarla, aşiretler eliyle saldırılar, havanlarla saldırılar devam ediyor. Şu an erzak giriş çıkışları engelleniyor. Şengal’deki katliam basın eliyle duyurulduğu için öğrenilmişti. Ancak Alevi bölgelerinde basının giriş ve çıkışları olmadığı için katliamların üstü kapatıldı. Normal karşılanır hale getirildi. Öldürülmelerin yanı sıra o kadar kadın kaçırıldı… Kürt basını ve bazı muhalif basın duyurmaya çalışıyor ama onlar da tam duyuramıyor. Süveyda da aynı şeyler yaşanıyor.”

HTŞ’yi merkez yönetim yapma arayışı

Kaya, bu kadar katliama rağmen ABD, Türkiye, İngiltere ve çeşitli güçlerin Suriye’de HTŞ’yi ulus-devlet çatısı altında tek bir yönetim yapmak için ellerinden geleni yaptığını söyledi.

“Radikal İslam eliyle bölge dizayn edilmek isteniyor. Radikal unsurları sistemiçileştirme çabasıdır. Colani (Ahmed el-Şara) bunun için hazırlanmış bir isim. İdlib’de iktidara getirilerek bu sürece hazırlanmasında İngiltere, hatta İsrail bile ciddi katkılarda bulundu. Dolayısıyla Alevilere yönelik katliam yaşandı ancak kimse ses çıkarmadı. Süveyda’da çatışmalar yaşandı, katliamlar hala devam ediyor. ABD kayıtsız bir şekilde HTŞ’yi destekliyor.”

İsrail’in de mevcut radikal grupları içine alıp eritmek için bölgede HTŞ gibi bir oluşum istediğini vurgulayan Kaya, İsrail’in Suriye’deki planlarını şöyle özetledi:

“Bir tampon bölge istiyor. Bu tampon bölgeyi hem güvenlik hem de su yataklarına yakın olmak gerekçeleriyle istiyor. İsrail’in bu anlamıyla Süveyda, Dera ve Kuneytra bölgelerine yönelik iki yönlü hesabı var. Bu yönüyle geçici hükümetle anlaştı. Bölgenin silahsızlandırılması konusunda bir uzlaşma vardı. HTŞ, bu bölgelere girmeyecek, özelikle ağır silahlar sokmayacak; İsrail de Şam’ın diğer bölgelerdeki varlığını tanıyacaktı. İsrail, Alevilere yönelik saldırılar olduğunda ses çıkarmadı. Çünkü öyle bir pazarlık yapılmamıştı. Bu, daha çok Dürzi bölgesine yönelik bir pazarlıktı.”

 

 

Colani, HTŞ’yi kontrol edemiyor

Şam rejiminin lideri Ahmed El Şara’nın HTŞ içerisindeki tüm güçlere hâkim olamadığının altını çizen Kaya, bunu HTŞ’nin dağınık ve birden fazla farklı gücün olmasına bağladı.

“Türkiye’nin desteklediği SMO’dan tutalım Huraseddin gibi radikal gruplara; Özbekistan’dan tutalım Uygur güçlere kadar birçok farklı güç var. Tüm bunların komuta kademesi ve talimat aldığı yer farklı. Bunların sahip olduğu bir de ideolojik yapılar var. Colani tüm bunlara hâkim olamıyor. Anti İsrail, anti siyanist güçleri tam olarak kontrol edemiyor. Colani, hâkimiyet sağlayamıyor! Bunlara tam olarak söz geçiremiyor. Aleviler ve Dürziler katledildi, Colani ses çıkaramadı. Dürziler, Aleviler veya ileride Kürtlerden kaynaklı bu gruplarla karşı karşıya gelmek, Colani’nin iktidarını kaybetmesi demektir. Bu yönüyle ‘kontrolsüz güçlerin işidir, Şam’ın haberi yok’ dersek, eksik değerlendirmiş oluruz. Şam, haberi olmasına rağmen engellemiyor.”

Hama’da Türk askerlerini vurdular

Türk devletinin HTŞ içindeki etkinliğine değinen Kaya, Şam geçici hükümetinin Dışişleri Bakanı Şeybani’nin Türkiye’de eğitim gördüğüne ve Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yakın dostu olduğuna işaret etti.

“Türkiye’nin Suriye üzerinden hesapları çok büyüktü. Alevilerin yaşadığı Lazkiye, Tartus’u Türkiye’nin kontrolü altına alma, Akdeniz üzerindeki kıta sahanlığını genişletme, bu biçimiyle de Kıbrıs’a kadar uzayan bölgede bir hâkimiyet kurma arayışı vardı. Öte yandan Suriye’nin geleceği konusunda Türkiye ve İsrail arasında ciddi bir siyasi çatışma var. Çeşitli dönemlerde askeri çatışmaya da neden oluyor. Kısa bir süre önce Hama-Humus taraflarında Türkiye’nin bir merkezini vurdular. Türkiye’nin çok sayıda askeri öldü, kimse duymadı bile. Rusya ve İran’ın Suriye siyasetinin dışına itilmesinden sonra bölgede söz almaya çalışan Suudi Arabistan, İsrail ve Türkiye oldu. İsrail, Türkiye’nin bölgedeki etkisini kırmak istiyor. Türkiye’nin ise HTŞ’nin İsrail sınırlarına yakın konuşlanarak İsrail etkisini kırması, kıyı şeridini de doğrudan kontrol altına alma gayesi var.”

Türkiye, Suriye’den dışlandı

Nihat Kaya, Türk devletinin gün geçtikçe Suriye siyasetinden dışlandığını, SMO ve HTŞ üzerindeki etkisinin, başta ABD ve İngiltere olmak üzere yavaş yavaş farklı güçlerin eline geçtiğini, İsrail ve Suudi Arabistan bölgede hâkim olmaya başladığını söyledi.

“HTŞ daha fazla ABD kontrolüne geçmeye başlıyor. ABD ve İsrail siyaseti, farklı olduğu iddia edilse de paralel yürüyor. Türkiye, Suriye siyasetinde ikinci, üçüncü plana düşmeye başladı. Birkaç gün önce Bahçeli YPG için, ‘bizim için YPG’nin tutumu değil, İmralı’dan gelecek açıklamalar önemlidir’ dedi. Kürt siyasetine yönelmeye başladılar. Türkiye, Suriye’de dışlandıkça Kürt kartına daha fazla sarılmak zorunda kalıyor. Yakında buna daha fazla mecbur kalacak. Çünkü İsrail ve Türkiye Suriye’de ciddi bir çıkar çatışmasına girecekler. Türkiye’nin HTŞ üzerindeki etkisini yavaş yavaş kırabilirler. Bu durumda Türkiye Kürtlerle daha fazla ilişki kurmak zorunda kalabilir. Böylesi bir sürece gireceğimiz yönünde beklentim var.”

Kürtlere saldırı uzak ihtimal değil

HTŞ’nin Kürtlere yönelik olası saldırısının uzak bir ihtimal olmadığını ifade eden Kaya, uluslararası güçlerin HTŞ’ye biçtiği misyonun Suriye’de savaşı ve çatışmayı derinleştirmek olduğunu vurguladı.

“Uluslararası güçlerin HTŞ ile geliştirdiği ilişki, HTŞ’yi diğer halklara saldırıya iten bir ilişkidir. Bir anayasa hazırlanması gerekirken kimse anayasadan bahsetmiyor. Seçim yapılması gerekiyor ancak nasıl bir seçim yapılacağı konuşulmuyor. Bir seçim olacak ve yönetimin yüzde 30’unu, yani neredeyse 3’te 1’ini Colani belirleyecek. Bir anlamıyla Suriye’nin tamamının HTŞ’ye teslim edilmesi arayışı var. Bu savaş üreten bir durumdur. Bu haliyle devam ederse, demokratik bir çabaya dönüşmezse Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik de bir savaş yaşanır, bu kaçınılmazdır.”

Etnik ve mezhepsel çatışma riski yüksek

Öte yandan Türk devletinin eliyle bir saldırı beklemediğini ancak Arap milliyetçiliği geliştirilerek Kürtleri dışlamak istediklerini söyledi: “DAİŞ’ten önce Dêrezor ve Reqa Cephet el-Nusra’nın merkezi üsleriydi. Yani bunların altyapısı buralarda. Ciddi bir etnik ve mezhebi çatışma zemini yaratılmaya çalışılıyor. Ayrıca Arap milliyetçiliği geliştirilerek Kürtler dışlanmak isteniyor. Etnik ve mezhepsel farklılıklara dayalı olarak geliştirilen gerginlik, bölgenin sürekli çatışma halinde kalmasına sebep oluyor. Bu türden bir çağrıyı HTŞ’nin yapması durumunda bölgede ciddi bir etnik ve mezhepsel çatışma gelişebilir. Diğer bölgelerde mezhepsel bir çatışmaya neden oldular. Kuzey ve Doğu Suriye’de ise ciddi bir etnik çatışmaya dönüştürebilirler. Böylesi bir çatışmanın başlama riski çok yüksek. Bunu da Türkiye üzerinden değil de daha alttan bir şekilde, Dêrezor ve Reqa üzerinden yapmak isteyebilirler.”

Çatışmadan Türkiye de zarar görür

Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de olası bir çatışmadan zarar göreceğine dikkat çeken Kaya, şunları ekledi: “Bahçeli’nin ilgili konuşmasından hareketle bu zararı fark ettiğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye bölgedeki, özellikle de Suriye’deki oyunun dışına çıkarılmaya çalışılıyor. HTŞ’nin kontrol edilmesi, SMO’nun da HTŞ’ye dahil edilmesi bu oyunu hızlandırdı. Durumun daha fazla Türkiye’nin aleyhine dönmesine neden oldu. Evet, Türkiye bazı güçleri saldırtabilir, hatta Özerk Yönetimi ortadan kaldırabilir. Ancak hala oyunun içerisinde kalmak istiyorsa Kürtlerle hareket etmek zorunda. Türkiye süreci hala tam okuyabilmiş değil. Okuyamadığı için özellikle Hakan Fidan gibi bazı kesimler bu sürece çok fazla öncülük ediyor. Ancak Türkiye’nin önündeki tablo mevcut haliyle devam ederse Türkiye Suriye siyasetinin dışına itilecek. İsrail ve Suudi Arabistan, Suriye’nin temel aktörleri haline gelecek. Türkiye’nin Suriye siyasetinde kalabilmesinin yegane yolu Kürtlerle doğru ve stratejik bir ilişki geliştirmesinden geçiyor. Bunu başarabilirlerse sadece Suriye değil, Irak ve hatta İran siyasetinde de bir rol üstlenebilir. Ancak ‘YPG gelsin teslim olsun, QSD silah bıraksın’ şeklindeki bir dayatma Türkiye’ye de kaybettirir.” HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.