İçeridekiler gibi omuz omuza

  • Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı cezaevlerinde başlatılan açlık grevi 55. gününde. Urfa T Tipi Cezaevi’nde tutulan Mustafa Amutgan’ın eşi Remziye Amutgan, ”İçerdekiler gibi omuz omuza verip direnelim” dedi. 

MATUHAY-DER Eşbaşkanı Esin Çelik, cezaevlerinde tecrit içerisinde tecrit yaşandığını belirterek, “Açlık grevi eyleminin, toplumun geneline sirayet eden tecrit ile bağlantılı olduğunu artık herkes görmelidir. Daha önceki eylemlerde görüldüğü gibi yetkilileri çözüm arayışına götürecek olan, toplumsal duyarlılıktır. Tüm toplumu cezaevlerinde yükselen sesi sahiplenmeye çağırıyoruz. Tutsakları yaşatacak olan dayanışmadır” şeklinde konuştu.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi, 11. grupla 55. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr’da  33, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 17 gündür açlık grevi yapılıyor.

Birlikte mücadele

Eyleme Urfa ve Siverek T Tipi Kapalı cezaevlerinden 4’er kişilik gruplar katılıyor. Urfa T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 28 yıllık tutsak Mustafa Amutgan’ın eşi Remziye Amutgan, tecridin kaldırılmaması ve baskıların artması nedeniyle böyle bir eyleme başlandığını hatırlattı.

”Benim eşim 28 yıldır cezaevinde. Bunun örneği var mı? Kürt olduğu için bırakılmıyor. Kürt halkı olarak dimdik durup karşınızda mücadele etmeye devam edeceğiz” diyerek Türk iktidarına seslenen Amutgan, son yaptığı görüşmede eşinin anlatımlarını da aktardı. Cezaevindeki baskıların arttığını, suların kesildiğini ve tutsaklara açlık grevini bırakmaları yönünde dayatmalarda bulunulduğunu kaydeden Amutgan, şunların altını çizdi: ”İçeridekiler nasıl direniyorsa biz de aynı şekilde omuz omuza verip direnelim. Herkes ‘bana ne’ derse ve ben ortada kalırsam o zaman yıkılırım. Dimdik ayakta kalalım.”

Eylem, çözüm arayışıdır

Tutuklu bulundukları 2018’de benzer taleple açlık grevine giren Kenan Kara ve Ayhan Kaçak da tutsakların eylemine destek vererek, taleplerin ortak olduğunu vurguladı. Samsun Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 2018’de tecride karşı 90 gün açlık grevine giren Kenan Kara, taleplerin karşılanması halinde ülkedeki sorunların da çözüme kavuşacağını belirtti. Açlık grevlerinin var olan hukuksuzluklara karşı bir çığlık olduğuna vurgu yapan Kara, ”Açlık grevi aslında ‘nasıl bir yaşam sürdürmek istiyoruz, kavgasız ve savaşsız bir yaşamı nasıl örebiliriz, yaşanılan ihlallere karşı nasıl bir çözüm üretebiliriz’ konularıyla bağlantılı. Tecrit ve hak ihlallerine karşı cezaevlerindeki arkadaşlar sorumluluk üstlendi. Her gün bedenini açlığa yatırıyorsun ve bedenin eriyor. Bu çok önemli ve zor bir durumdur” dedi. 

Sessizlik ölümdür

Taleplerin karşılanması için ses çıkarılması gerektiğine dikkati çeken Kara, demokrat çevrelerin de talepler karşısında sessiz kalmaması gerektiğini kaydeden Kara, ”Açlık grevinde olanlar bugün kendi sağlık sorunlarını düşünmüyor. Düşündükleri tek şey halkının geleceği, özgürlüğü ve dört parçadaki tecrittir. Bu insanların halkın geleceği ve özgürlüğü için greve girdikleri fark edilmeli. Sessizlik ölümdür, herkesin sessini çıkarması gerekiyor” diye seslendi. 

Halkın da talebidir

 Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 2018’de 87 gün açlık grevine giren Ayhan Kaçak ise o dönemki eylemlerinin sonuç verdiğini anımsattı. Hükümetin o dönem İmralı’nın kapılarının açılmasının sözünü verdiğini söyleyen Kaçak, ”Ama şimdi yine sorunlar ve cezaevlerindeki baskılar devam ediyor. Bunlar çözülmediği için yeniden açlık grevleri başladı. Tutukluların talepleri bütün halkın talebidir. Bu sorunların tamamıyla çözülmesi için yetkililer gerekli adımları atmalıdır” dedi. Tecrit sürdüğü ve verilen sözler yerine getirilmediği için başlayan eylemlerin sahiplenilmesini isteyen Kaçak, ”Tutuklular tecridin sonlandırılması ve cezaevlerindeki baskıların kaldırılmasını istiyor. Kendine ‘demokratım’ diyen ve halkların özgürlüğünü isteyen herkes de bu eyleme ses vermeli. Yeniden ölümler yaşanmamalı” şeklinde konuştu.

Tecrit içinde tecrit var

MATUHAY-DER de cezaevlerinde tecrit içerisinde tecrit yaşandığını belirterek, sağlık, iletişim ve hijyen sorunlarının arttığına işaret etti. Marmara Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği (MATUHAY-DER), Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan iki aylık hak ihlalleri raporunu açıkladı. Fatih’teki dernek binasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklanan raporu MATUHAY-DER Eşbaşkanı Esin Çelik okudu. 

Çelik, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve antidemokratik uygulamaların tutsakların koşularını daha da ağırlaştırdığını söyleyerek, salgın tedbirleri adı altında başta İmralı olmak üzere ağır mutlak bir tecrit sisteminin cezaevlerinde yaşandığına dikkati çekti. Tüm cezaevlerindeki hukuksuzluğa karşı tutsakların kayıtsız kalmayıp 27 Kasım’dan itibaren süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlattığını hatırlatan Çelik, raporda yer alan ihlalleri şöyle sıraladı: 

*  Salgın süreciyle sağlık hakkına erişim engelleniyor. Özellikle salgın gerekçesiyle hasta tutsakların tedavisi ertelendi, Tekirdağ Cezaevi’nde Sıtkı Bektaş ve Hadi Yalçın yaşamlarını yitirdi. Metris Cezaevi’nde iki engelli tutsak olan Engin Aktaş ve Serdal Yıldırım’ın bir arada tutulması ceza içinde ceza durumuyla izah edilebilir.

*  Açlık grevlerinin başladığı ilk günlerde, Kandıra ve Gebze cezaevlerinde koğuşlara ani baskın yapılıp tutsakların el yazısı, kitap ve radyolarına kadar özel eşyalarına el konuldu.

* Gündemde olan ve her daim cezaevlerinde çıplak arama dayatması yaşandığı gerçeği raporlardan tespit edildi.

* Sosyal faaliyetlerin ortadan kaldırılması tecrit ve izolasyonu derinleştiriyor. Bu anlamda Kürt kentlerindeki  bütün cezaevlerinde sosyal faaliyetlerin ortadan kaldırılması tutsaklara cezaevinde cezaevi dayatmasıdır. 

* İnfazı bitmiş hükümlüler tahliye edilmiyor. Düzce Cezaevi’nde tahliyesi gelmiş, infazı bitmiş Yakup Veda ve Fikret Karakoç halen tahliye edilmiş değil. 

* Hapishanelerde bazı koğuşlar karantina koğuşu olarak kullanılıyor. Karantina koğuşları havasız, hijyensiz ve hastalık riskini altında. 

* Bazı hapishanelerde hijyen malzemeleri verilmiyor veya az veriliyor.

* Hastaneye sevk edilen ağır hasta tutsakla, hastanede yeri yok denilerek cezaevine geri götürülüyor. 

Talepler karşılansın

 Çelik, cezaevlerinde tecrit içerisinde tecrit yaşandığını belirterek, “Tecrit politikalarının derinleşmesi başta tutsakların yaşam hakkı başta olmak üzere birçok hak ihlaline neden olduğu açıktır. Tecrit uygulamalarının sonlandırılması talebiyle cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerine kamuoyu kulak vermelidir. Cezaevlerindeki tecrit uygulamalara nezdinde başlatılan eylemin toplumun geneline sirayet eden tecrit ile bağlantılı olduğunu artık herkes görmelidir. Bu anlamda daha önceki açlık grevi eylemlerinde yaşanan acıların yaşanmaması için yetkililer çözüm arayışında olmalıdır. Daha önceki eylemlerde görüldüğü gibi yetkilileri çözüm arayışına götürecek olan da toplumsal duyarlılıktır. Bu minvalde tüm topluma açıkça; cezaevlerinde yükselen sesi sahiplenmeye çağırıyoruz. Tutsakları yaşatacak olan dayanışmadır” diye konuştu.  HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.