İçeriden bakan gözler

Forum Haberleri —

Cezaevi/foto kaynak: Pixebay

Cezaevi/foto kaynak: Pixebay

  • Hiçbir gücün, hiçbir zorbanın düşlerimize kelepçe vurmasına izin vermeyiz. Düşlerde büyüttüğümüz geleceği kendimizde var ederek özgürleşir ve duvarların ötesine taşırız kendimizi.

ERGİN DOĞRU

Yaşam, ona nereden bakıp nasıl tarif ettiğimize bağlıdır. Bu yüzden yaşam, insana sanki ayrı dünyalarda yaşıyormuş gibi farklı anlamlar sunar. Mahpus için hayat, duvarların ötesinde, içindeki kuşatılmışlıkla yansır. Tutsak bedenlerin yaşamı, soğuk betonların, demir kapıların ve parmaklıkların arasından geçen zamandır. Kapatılan kapıların ardında hapsolmuş olsa da, yürekleriyle, tükenmeyen duygu pınarlarıyla var olurlar. Kuşatılmışlık içinde yaşamı yeniden inşa eder, o kuşatılmışlığın dışına çıkarlar.

Her mahpus, duvarlarla örülen yaşamını sürdürürken kendisini asla zorun gücüne ya da kendisine reva görülene mahkûm etmez. Biçilen hayatı kabul etmez. Mahpus, duruşuyla içerideki ve dışarıdaki hayatı kendinde buluşturandır.

İçeriden dışarıya bakan gözlerin ışığı hiç sönmez, ama dışarıdaki gözler sanki feri sönmüş gibidir. İnandıklarını yaşamak yerine, kendilerine yaşatılana razı olmuş görünürler. Rıza üretenler, kendilerine giydirilen elbiseler içinde mahpus olmuş; bedenen özgürken ruhsal ve düşünsel tutsaklığa mahkûm yaşamaktadırlar.

En güzel orman, ağaçların çeşitliliği ve farklılığıyla zengindir. Oysa mahkûmiyetin hüküm sürdüğü zihinlerde varoluşsal farklılık tek tipleşir. Tek ağaçtan oluşan orman fukaradır. Toplum da orman gibidir; tek tip insan, sadece refleksleri tüketilmiş, ruhu olmayan mekanikleşmiş kalabalıklar yaratır, asla canlı bir toplum oluşturamaz.

Dışarıdan akan nehirlerin kuruması, çiçek bahçelerinin ve yeşilin çöle dönüşmesi, insan varoluşuna yapılmış en büyük ihanettir. Bakıp da görmeyen, çevresindeki çığlıkları duymayan insan, kendisi olamaz. Kendisi olamayan insan ise ruhunu kaybetmiş, istenildiği gibi kurulup oynatılan bir oyuncağa dönüşür.

İçeriden dışarıya bakınca gecenin koyu karanlığı görünse de, mahpus karanlığın ardından doğacak güneşi, onun aydınlığını ve sıcaklığını hissedendir. Karanlığın korkutuculuğuna aldırmaz, aydınlığın gücüne inanır. Mahpus, hakikate inanmaktan vazgeçmez; çünkü vazgeçmek, yok olmaktır. Duvarların ardında çölleşmiş bir yaşamı yeşertmek ve umudu büyütmek, hakikatin gücüdür.

Ellerimize kelepçe vurulup bedenlerimiz tutsak düşse de, düşlerimiz bize aittir. Düşlerimiz özgürlüğümüzün sembolüdür. Hiçbir gücün, hiçbir zorbanın düşlerimize kelepçe vurmasına izin vermeyiz. Düşlerde büyüttüğümüz geleceği kendimizde var ederek özgürleşir ve duvarların ötesine taşırız kendimizi. Duvarların sahiplerinin öfkesi ve mahpusa bitmeyen kini, mahpusun tutsak edilemeyen düşlerine olan sadakatindendir.

Mahpus, arayandır; hakikatinden vazgeçmeyen, düşlerini kovalayan ve yolunu yaratandır. Mahpus, hakikat yolunun yolcusu, yaşamın usanmaz arayıcısıdır. Karanlıktan korkmaz; çünkü o, görünen karanlığı değil, karanlığın ardında doğacak güneşi görür ve ona ikrar verir. İkrar sahibi için zaman ve mekân önemsizdir. Esas olan, ikrarın hakikatle kurduğu güçlü bağdır.

Duvarların ardından bakan gözün gördükleri ve söyledikleri, mecburiyet değil; ikrar ve hakikatin gücüdür. İnsan, inandığını yaşadıkça insandır. Mahpusun düşleri, geleceğe kurduğu köprüler ne kadar yalnızlık barındırsa da, düşlerin çoğalacağına ve yüreklerin gücüyle gerçeğe dönüşeceğine olan inancı tükenmez.

Mahpus yalnızlığında çoğalırken, dışarıdaki çoğunluk gönlünü açıp kendiyle meymenet edeceği zamanı bekler. Ve bunun hiç de uzak olmadığını bilir. Gün gelir, devran döner; yürek atışları bir olur, kendine ait olmayan elbiseleri parçalar. O anda, içerisiyle dışarısı arasındaki duvarlar da yıkılır.

Mahpusun özgür düşleri, dışarının güzel yürekleriyle buluştukça en güzel ormanları yaratacak; yaratılan güzelliklerin türküsü söylenecektir. Buna inanın ve asla inanmaktan vazgeçmeyin.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.