İddialıyız: Tüm belediyeleri geri alacağız

Dosya Haberleri —

Çiğdem Kılıçgün Uçar

Çiğdem Kılıçgün Uçar

Yerel seçim sathına girilirken Kurdistan ve DBP’nin yeni dönem politikalarını DBP Eşbaşkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’la konuştuk.

  • Kayyum atanan ve güvenlik güçleri ile seçmen kaydırarak elimizden alınan bütün belediyeleri geri alacağız. Bundan hiç şüphemiz yok. Bizim demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamıza içkin hangi başlıkta hangi mekanizma varsa bunları yeniden hayata geçireceğiz.

MIHEME PORGEBOL

31 Mart’ta yapılması beklenen yerel seçimler öncesi tüm siyasi partiler yavaş yavaş program ve takvimlerini oluşturmaya başladı. Halkın belediye başkanlarını ve belediye meclis üyelerini seçeceği seçimlere girilirken esas gündemlerin başında kayyum politikaları geliyor. AKP iktidarının neredeyse bütün Kürt kentlerinde devreye soktuğu bu politika en basit tabiriyle irade gaspı anlamına geliyor. Dolayısıyla gözler iki dönemdir halk iradesinin belediyeler üzerinden gasp edildiği Kurdistan’a çevrilmiş durumda.

Her ne kadar tüm seçimlerden sonra Kurdistan haritası HDP (yeni adıyla DEM Parti) moruna bürünse de buradaki esas siyasi irade temsilcisinin Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olduğu biliniyor. Halkın Emek Partisi’yle (HEP) başlayan Kürt siyasi partileri geleneğinin devamı olarak DBP, yurtsever Kürtlerin temsiliyetini taşıması itibariyle Kurdistan’ın en büyük legal siyasi gücü. 12 Kasım 2023 tarihinde 6. olağanüstü kongresini gerçekleştiren DBP’nin eşbaşkanlık görevini Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır devraldı. Biz de yerel seçim sathına girilirken Kurdistan ve DBP’nin yeni dönem politikalarını DBP Eşbaşkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’la konuştuk.

Adaylık başvuruları ne durumda, başvuru yoğunluğu nasıl?

Çok farklı çevrelerden yoğun başvurular alıyoruz. Mesleki alanlardan, sivil toplum örgütlerinden ve toplumun farklı kesimlerinden geniş yelpazede aday adaylığı başvuruları alıyoruz. Aday adaylığı başvurularının bu kadar farklı alanlardan gelmesi de ciddi bir sahiplenmeyi gösteriyor bizim açımızdan. Hatta sürecin yoğunluğunu ve teveccühün hakkını verebilmek için başvuru sürelerini 20 Aralık’a kadar uzattık. Dolayısıyla bizi memnun eden bir tablo olduğunu söyleyebilirim.

Peki bizi nasıl bir seçim süreci bekliyor? Parti olarak yaptığınız hazırlıklar ve önünüze koyduğunuz çalışma takvimi bizi nasıl bir atmosfere sokacak?

Bu yerel seçimler bizim için oldukça önemli. İki dönemdir iktidarın çok keyfi bir şekilde uyguladığı kayyum politikalarına karşı Kurdistan’daki bütün kesimlerin, diğer partilere oy veren seçmenlerin de ciddi bir tepkisi var. Dolayısıyla bu seçime giderken sadece bir seçim kurulu veya koordinasyon kurarak değil, tam tersine bütün halkın seferber olduğu bir seçim atmosferi bekliyor bizi. Bununla ilgili ipuçlarını da zaten genel seçimlerden sonra yaptığımız değerlendirmelerde verdik. Genel seçimlerden sonra kendisini, işleyişini ve örgütsel mekanizmalarını ciddi anlamda masaya yatıran, bu anlamdaki eleştirileri alıp özeleştirisini veren bir süreç yaşadık. Bu süreçte gördüğümüz asıl tablo halkın kendi partisini sahiplenişiydi. Halkın, partisinin söz kurma, karar alma gibi etkinliklerinde daha belirgin rol alma talebi vardı. Biz de bu talebe uygun, kongrelerle dolu bir yeniden yapılandırma süreci geçirdik. Dolayısıyla yerel seçimlere kadarki süreç, halkın eleştirilerine cevap olduğumuz ve kendimize dönük özeleştirilerimizi hayata geçirdiğimiz bir süreç olacak. Yani sadece bir kurul, komisyon veya koordinasyonun güdümünde değil, halkın da bir bütün olarak içinde yer aldığı bir süreç yaşayacağız. Yaptığımız bütün halk toplantı ve buluşmalarında da açığa çıkan irade bu yöndeydi. Buna ihtiyacımız var.

Bu ihtiyacı yaratan toplumsal ve siyasi etmenler neydi?

Bunu tetikleyen şeylerden biri uzun süredir kayyum rejimiyle Kurdistan’da yürütülen ciddi boyutlardaki özel savaş politikaları oldu. Kürt’ü yok sayan, inkâr ve asimilasyon politikalarını yerel yönetimleri kullanarak başka boyutlara taşıyan bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu durumun kendisi halkın bütün olarak, adeta seferberlik halinde seçim sürecine katılımını zorunlu olarak önümüze koyuyor. Her aşamasında halkın yer aldığı güçlü bir seçim süreci yürüteceğiz. Zaten siyasi geleneğimiz de bunu gerektiriyor.

Bu anlamda Kurdistan’daki hazırlıklarınız neler? Somut olarak önünüze koyduğunuz çalışmalarınızdan bahsetmeniz mümkün mü?

Biz Kurdistan’da hem DEM Parti hem de DBP olarak güçlü ve etkili bir biçimde varız. Seçime dönük çalışma yürütecek olan bütün komisyonlar ortak kuruldu. Bizim için asıl önemli olan geçmiş dönemde halkın talebi olarak açığa çıkan güçlü bir önseçimdir. Ön seçimi de bir kent uzlaşısı diye tarif ettik ki bu çok kıymetli bir vurgu. Çünkü önümüzdeki ön seçim programı, Kurdistan’da yaşayan bütün halk ve inançların katılabildiği, bütün meslek örgütlerinin, sendikaların, demokrasi mücadelesi veren herkesin yer alabildiği, kentin hemen hemen tüm dinamiklerinin uzlaşısının alınabileceği bir program.

Parti olarak bunu çok önemsiyoruz, dolayısıyla en yoğun çalışmalarımız da bu çerçevede ilerliyor. Bir delegasyonla seçim gerçekleşecek. İçinde bulunduğumuz bu günlerde her kurumsal yapı kendi delegasyonunu belirlemeye çalışıyor. Bu durumun kendisi de seçimin her aşamasına halkımızla girdiğimizin göstergesi. Ön seçimi de yerel seçimin kendisini de demokrasi şölenine çevirebileceğimiz bir atmosferde gerçekleştirmek istiyoruz. Dolayısıyla sadece merkezi kurullar oluşturmadık. Biz de DBP olarak kongremizi yakın zamanda yaptık. İl il, ilçe ilçe bütün görevlendirmelerimizi de bu temelde ve bahsettiğim çerçevede yaptık. Toparlayacak olursak: Zaten ifşa olmuş bir kayyum rejimi var karşımızda. Bu gerçekten hareketle, Kurdistan’da uzun bir süredir yürüyen eşitlik ve özgürlük mücadelesine layık bir seçim çalışmasını hayata geçireceğiz. Tüm hazırlıklarımız buna dönük.

Kurdistan’da bir kayyum rejimi var. Bu handikap nasıl aşılacak. Bu seçimlerde belediyeciliğe dair vaatleriniz neler?

Kayyum rejimi, Kürt halkının anayasayla güvence altına alınmış olan seçme ve seçilme hakkının bile gasp edilmesi anlamına geliyor. Kayyum rejimi için iddia edilen gerekçelerin tamamı da yine bu ülkenin mahkemeleri tarafından boşa çıkarıldı. Buradan da anlaşılan şey Kürtlerin kendilerini ve kentlerini yönetmesine izin vermeyen bir aklın devrede olduğuydu. Bu aklı hayata geçirmek için bir gasp politikasını devreye koydular. Peki bu politikayla müdahale edilen şey neydi? Teker teker belediye başkanlarımızın emeğini ortadan kaldırmak elbette buradaki niyetlerden biriydi ama yapılan müdahale esas olarak paradigmanın kendisineydi. Yani yerel, demokratik ve halkçı belediyeciliğimize dönük bir müdahale vardı. Bu farkındalıkla şuraya geliyoruz: Bizim yerel yönetim modelimiz, ulus devletin üstten, üstenci, hiyerarşik ve yaptırımla var olma biçimine karşı bir demokrasi reçetesidir. Modelimiz çok ciddi bir karşı çıkışın ifadesi olmakla beraber aynı zamanda alternatif bir kent yönetiminin de mümkün olduğunun göstergesi. Devlet aklının yüz yıldır inkar ettiği halkları, inançları; onların dillerini, değerlerini tanıyan ve bunlarla birlikte ortak yaşamın mümkün olduğunu gösteren bir belediye modelimiz var bizim. Dolayısıyla ulus devletin tıkadığı her şeye bir çare sunuyoruz. Kayyum müdahalesini tam da buradan okumak gerekiyor.

Yerel yönetim modelimiz birdenbire açığa çıkmış bir şey değil. Bu anlayışı Kürt halkının yüz yıllık direnişinin bir parçası olarak ele alırsak, aslında halk bu modelle kendi biriktirdiği demokrasi değerlerine sahip çıkabiliyor. Bu yüzden de bu seçimi bütün halklarımızla beraber karşılayacağımızı ve demokrasinin gerçekten mümkün olduğunu göstereceğimiz bir seçim olacağını söylüyoruz. Nihayetinde biz en başta kendimizi ve kentimizi yönetebileceğimiz bir sistem vaat ediyoruz. Evet, yerel yönetimlerin sahibi orada yaşayan insanlardır; dolayısıyla belediyelerde söz ve karar sahibi olması gerekenler de onlardır. En büyük vaadimiz bu olabilir, onun dışındaki her şey halkımızın kendi kararıyla hayata geçireceği şeylerdir.

Kayyum atanan kentlerde tarımdan tutalım kadın istihdamına, şehir planlamasından tutalım altyapıya kadar hemen her alanda tahribat var. Evet, halk kendi karar verecek ama önünüze koyduğunuz yerel yönetim programında bu tahribatlara dönük neler var?

Öncelikle kayyum atanan ve güvenlik güçleri ile seçmen kaydırarak elimizden alınan bütün belediyeleri geri alacağız. Bundan hiç şüphemiz yok. Bizim demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamıza içkin hangi başlıkta hangi mekanizma varsa bunları yeniden hayata geçireceğiz. Tek tek anlatmaya kalkarsak kayyum rejiminin tahribatları bitmez ama mesela kayyumla beraber eşbaşkanlık sistemi kaldırıldı. Diğer yandan, yerelin kendi taleplerini dile getirdiği yer olan belediye meclisleri işlevsizleştirildi. Kayyumlar meclis toplantısı bile yapmıyor. Kayyum rejiminin ilk müdahale ettiği birimlerden biri Kadın Daire Başkanlıkları’ydı. Kadın Daire Başkanlıkları’nın iptal edilmesiyle kadın mücadelesine dönük özel politikalarını yürütmeye devam ettiler. Öte yandan kayyumlardan sonra insanlar belediyeye gidemez oldu. Oysa bizim açımızdan belediye, insanların sorunlarını konuşup çözdüğü ikinci bir ev gibidir. Dolayısıyla eşbaşkanlık sistemini geri getirmekten yerel halkın istihdamına, doğaya dönük talanı durdurmaktan yolsuzluk ve rantın işlediği bütün mekanizmaları yerle bir etmeye varan bir strateji yürüteceğiz. Önümüzdeki süreç, geçmişte tamamlayamadıklarımızı daha güçlü bir şekilde tesis edeceğimiz bir süreç olacak.

Bu çerçevede en önemli gördüğümüz başlıklardan birisi gençlik. Gençliğe dönük çok ciddi bir özel politika var. Bir kere Kurdistan’ın dili Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Arapça. Bütün bu dillerin hayat bulduğu kültür sanat faaliyetlerine dönük hazırlıklarımız var. Aslında bu mekanizma ve kurumsallıklarımız kayyumdan önce vardı. Daha doğrusu halkın değerleri dili ve inancını koruyup güvence altına alan, yaşamasını sağlayan bütün mekanizmalar vardı. Bunun içerisinde gençler ve kadınlara dönük erkek egemenliğine ve gençliğin geleceksiz bırakılmasına karşı birçok proje vardı. İktidar, atanmış memurları yoluyla bunların hepsinin üzerine oturdu, bunları dağıttı. Ama 2016’dan bu yana işleyen süreç bize gösterdi ki devletin atanmış memurları dilini, kimliğini, inancını inkâr ettiği bir coğrafyada değil bir belediye başkanı ya da yönetici, sıradan birisi olarak bile duramaz. Duramamalı. Halkla kurduğu ilişkiden tutun da yereldeki değerlere yaklaşımı çoktan gitmesi gerektiğini gösteriyordu.

Zaten biliyorsunuz; Soylu, yaptığı açıklamada belediye eşbaşkanlarımızın görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasıyla ilgili "Cumhurbaşkanı 'Rahatsızım, bunları derhal görevden alacaksın' dedi. İki gün geçti, hepsini görevden aldık" dedi. Bu kadar kolay olmamalı. Kürtler kendi ana dilleriyle, kendi değerleri ve renkleriyle yaşamlarını idame ettirebilecekleri bir belediye ve yerel yönetime ihtiyaç duyuyorlar. Bunun gerçekleşmesi için önümüzde çok avantajlı koşullar var ve biz bu avantajı halkımız için büyük kazanımlara dönüştüreceğiz.

Az önce gençlik ile kadından bahsettiniz. Kurdistan’da bu iki kesime dönük özel savaş politikaları bağlamında uyuşturucu ve fuhuşun yaygınlaştırıldığını biliyoruz. Belediyeleri geri aldıktan sonra uyuşturucu ve fuhuşa karşı nasıl önlemler alınabilir?

Açık söylemek gerekirse, bu mesele üzerinden hem siyasetçilerin hem de toplumun daha çok konuşup tartışması, buna dönük önlemlerin neler olabileceğinin daha fazla gündemleşmesi gerek. Durumun ciddiyeti karşısında ne söylersek eksik kalır. Ama meseleyi genel hatlarıyla ifade etmeye çalışabilirim. Gençlere ve kadınlara özel bir yönelim var. Toplumu küçültüp yok sayan kapitalist bir sistem var. Devlet, toplumu küçültmenin en uygulanabilir yeri olarak Kurdistan’ı seçmiş durumda ve bunu uyuşturucu ve fuhuş gibi araçlarla yapıyor. Ama bunun karşısında mücadelesiz değiliz. Gençliğin bu politikalara karşı partisinin bünyesinde yürüttüğü bir mücadele var. Bu mücadele belediyelerle birlikte daha kurumsal bir yapıya kavuşur. Zaten hali hazırda yerel yönetimlerden bağımsız olarak gençlik meclisimiz uyuşturucu ve fuhuşa karşı bir kampanya başlattı. Bu kampanyayı yerel yönetimleri aldıktan sonra bir mekanizmaya bürüyeceğiz ama bu mekanizmanın tarifini şimdiden yapmak benim adıma çok kişisel bir yorum olarak kalır.

Özellikle bileşen partiniz olan DEM Parti’ye dönük, kimi eleştiriler vardı. Örneğin politika üretirken yoğunlukla “aktivizm” ve “hak savunuculuğu” yöntemlerini kullandığı, sorunları daha çok panel ve konferanslarda konuştuğu, parti binalarına sıkışıp kaldığı vb… Seçimlerden sonra bu eleştirilere dönük neler göreceğiz?

Seçimlerden sonra değil, seçimlerle birlikte dersek daha doğru olacaktır çünkü DBP, kongreye giderken birkaç başlıkta yol haritası belirledi. Bu başlıklardan birincisi özel savaş politikalarına karşı farkındalık yaratmanın ihtiyaç olduğuydu. İkincisi; sizin kendinizi, hakkınızı, talebinizi savunabileceğiniz bir örgütsel yapı ve mekanizmaya ihtiyaç var. Bunu bir örgütlenme seferberliği olarak tarif ediyoruz. O yüzden bu dönemde, örgütlendiğimiz bütün konu ve bağlamlardaki sözlerimizi sokakta daha çok söyleyebilmek için tüm koşulları zorlayacağız. Bunu neden söylüyorum? Devletin ve özellikle bu iktidarın elimizden almak istediği bir demokratik eylem hakkımız var. Sokağa her çıkışımızda kolluk kuvvetleri tarafından ablukaya alınıp kelepçeleniyoruz. Bu iktidarın yargılama ve tutuklamasıyla karşılaşıyoruz. Tüm bunların sonucunda da kriminalize ediliyor ve ötekileştiriliyoruz. Zincirleme bir mekanizme oluşmuş durumda. Başa döneceksek, aslında Mayıs seçimlerinden sonra sokakları daha aktif kullanmaya başladık da. Şimdi bunu daha da çoğaltmanın zamanı olduğunun farkındayız. Sokağı güçlü kıldığımız ölçüde diğer alanlarda da güçlü ve görünür oluruz.

Ön seçim, adaylık nasıl olacak?

Ön seçimden en yüksek oyu alan kadın ve en yüksek oyu alan erkek aday adayları eşbaşkan olarak belirlenecek. Başvuru yapan tüm aday adayları ilgili komisyon aracılığı ile bir mülakat sürecinden sonra ön seçime girebilecek. Aday adaylarından, parti disiplin kurulunda işlem görmüş olan, geçmiş dönemde parti aleyhinde faaliyet gösteren, kadına yönelik şiddet ve yüz kızartıcı suçlarla ilgili süreç geçirmiş olanlar vb. gibi başlıklarda ilkelerimizle ters düşenler, paradigmamızı, demokratik halkçı belediyeciliği benimsememiş olanlar bu mülakat aracılığı ile önceden belirlenmiş olacak. Mülakat sonrası ön seçime girebilecek aday adayları belirlenecek.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.