İhmaller ölüm getirdi

Behçet Kaplan

Behçet Kaplan

  • Cezaevinde kansere yakalanan tutsak Behçet Kaplan'ın, cezaevi idaresinin birçok ihmali sonucu yaşamını yitirdiği anlaşıldı.

İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen, Türk Cezaevlerindeki yüzlerce hasta tutsağın adeta “yaşam savaşı” verdiğini belirterek, şunun altını çizdi: “Türkiye’de belki idam cezası yok ama mahpuslara yavaşlatılmış bir ölüm dayatıldığını söylemek gerek.”

Türk cezaevlerinde hasta tutsakların tedavilerine dönük engellemeler sürüyor. Cezaevlerinde birçoğu şüpheli bir biçimde yaşamını yitirenlerin sayısında ise giderek artış gözlemleniyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) belirlemelerine göre; 2022 yılı içerisinde çeşitli cezaevlerinde en az 78 tutsak yaşamını yitirdi. Bu tutsakların 36’sı, hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren hasta tutsaklardan biri 70 yaş üzeri, dördü ise 80 yaş üzerinde oldu. Yine 6 hasta tutsak da tahliye edildikten kısa süre sonra yaşamını kaybetti.

25 şüpheli ölüm

Geçen yıl yaşamını yitiren bir tutsağın ölüm nedeni bilinmezken, 16 tutsak intihara sürüklendi. İkisi 17 yaşlarındaki iki çocuk, ikisi de kadın olmak üzere 25 tutsak şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.

Cezaevlerindeki bu durum, 2023'e gelindiğinde değişiklik göstermedi. Haziran ayına kadar cezaevlerinde 5’i şüpheli bir şekilde olmak üzere 15 tutsak yaşamını yitirdi. 16 Mayıs’ta yaşamını yitiren Behçet Kaplan’ın yaşadıkları ise siyasi tutsaklar üzerindeki politikaların özeti gibi.

Ölüme sürüklendi

Henüz 20 yaşındayken 11 Aralık 2014’te tutuklanan ve Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’ne konulan Kaplan, Mart 2021'de Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Mart'tan Ekim'e kadar Ahlat’ta kalan Kaplan, cezaevindeki pandemi şartları gerekçe gösterilerek 42 gün boyunca tecrit altında tutuldu. Bu süreç içerisinde rahatsızlanan Kaplan'ın, doktorların talebine rağmen hastaneye götürülmesi yaklaşık iki hafta boyunca geciktirildi. 15 günün ardından yeniden hastaneye götürülen Kaplan’ın tek kişilik hücrede kalma süresi sürekli olarak uzatıldı ve 42 gün boyunca tecrit altında kaldı. Bu süreçte gıdaya erişimi ve ısınma hakkı sağlanmayan Kaplan, ailesinin de ziyaretine gelememesinden dolayı sevk için dilekçe vererek, Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü.

Doktor 'psikolojik' dedi

Uzun süre mide ağrıları yaşayan ve hastaneye her gittiğinde reflü ve gastrit teşhisleriyle ayrılan Kaplan, geçen yıl nefes darlığı ve çarpıntı nedeniyle cezaevinde fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Doktor, sorunun “psikolojik” olduğunu öne sürdü. Ailesi, bu süreçte tedavi olması için birçok yol denerken, “gaz sıkışması, bağırsaklarında enfeksiyon ya da böbreğinde enfeksiyon” olduğu gerekçeleriyle detaylı bir araştırma yapılmadı.  

Hücrede yerde yatırıldı

Ahlat T Tipi Kapalı Cezaevi’ne Kasım 2022'de tekrar götürülen ve Ocak 2023'e kadar yatak verilmeyen Kaplan, bu süreçte yerde yatmak zorunda kaldı. Sadece bir battaniye verilen Kaplan, ailesine gönderdiği mektuplarda hücrede bulunan peteklerin de yanmadığını aktardı. Soğuk ve yerde yatması nedeniyle rahatsızlanan, Ocak'ta bir gece fenalaşan Kaplan, idare tarafından “Gece gece gardiyanları rahatsız ediyorsun” denilerek, hakkında “gardiyanları rahatsız ettiği” gerekçesiyle tutanak tutuldu. Ancak daha sonra koğuştaki bazı arkadaşlarının hasta olduğu yönünde şahitliği üzerine tutanak iptal edildi.

e-Nabız savcıyı yalanladı

Ocak'tan itibaren sık sık rahatsızlanan Kaplan’ın, dilekçeler ve tüm çabalarına rağmen tedavisi engellendi. Siyasi tutsak olması nedeniyle her gece yaşadığı sancılar görmezden gelindi. Sevkleri yapılmasına rağmen hastaneye götürülmeyen Kaplan’ın, 3 Şubat 2023'te Gastroentroloji Bölümü’ne sevki yapıldı ama avukat itirazı ile birlikte 4 ay sonra hastaneye gidebildi. Bu süreçte kan kusmaya başlayan Kaplan’ın, ailesine defalarca “Sevkim var ancak götürmüyorlar” şikayetinde bulunması üzerine ailesi Ahlat Cezaevi’ne giderek, savcı ile görüştü, ancak sonuç alınamadı. Aile, cezaevi müdürüyle görüşmesi sonrası, “9 defa hastaneye götürülmüş, dün de hastaneye götürülmüş” cevabını alırken, e-Nabız’dan kontrol eden aile sadece bir kere Üroloji doktoruna götürüldüğünü ve mide ağrısı için endoskopi yapılmadığını fark etti. Sistemdeki bilgilere göre Gastroenteroloji doktoruna yönlendirilen Kaplan’ın, onun yerine Üroloji doktoruna götürüldüğü öğrenildi. e-Nabız bilgilerinde ise hastaneye sadece iki girişinin olduğu görüldü.

e-Nabız için gizlilik kararı

Sonrasında Bitlis Cezaevi savcısıyla görüşmeye giden aile, Kaplan’ın uzun zamandır ağrıları olduğunu, çok zayıfladığını söylemesine rağmen, “Cezaevindekiler, psikolojik sorunlar yaşıyorlar, ailelerine yalan yanlış bilgiler veriyor” şeklinde cevabı verildi. Aile, e-Nabız’da hastaneye götürülmediğine dair bilgileri Bitlis Cezaevi savcısına da aktardı. Ertesi gün ise e-Nabız için gizlilik kararı çıkarıldığını öğrenen aile, Tatvan Devlet Hastanesi’ne bilgi almak için gitmelerine rağmen “Savcı izni olmadan bilgi veremeyiz” yanıtı aldı. Erişimin üzerinden iki hafta sonra avukatlar tarafından yapılan görüşmeler sonucunda bu gizlilik kararı kaldırıldı.

Kanser olduğu saklandı

Ramazan ayının ortasında Tatvan Devlet Hastanesi’ne götürülen Kaplan’a, ultrason sonuçlarında yer almasına rağmen Ramazan Bayramı’ndan dört gün önce kanser olduğu söylendi. Hastaneden ilaçları yazdırılmasına rağmen cezaevi idaresince ilaçları verilmedi. Bayramdan sonraki Pazartesi günü hastaneye götürülen Kaplan, doktor olmadığı için Ahlat Cezaevi’ne geri getirilirken, ertesi gün Van’a götürüldü. Kaplan, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü ve hastane sonrasında da Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'ne götürüldü. Yaklaşık 10 gün boyunca bu şekilde hastaneye götürülen Kaplan’ın ailesine 9 Mayıs’ta ameliyat için haber verildi. Eşi, 9 Mayıs'ta görmek için hastaneye gitti. Daha sonra cezaevinden aranan Kaplan’ın eşine, “Eşin ameliyat olacak, gelip imza atman gerekiyor” denildi. Aile, hastaneye gittiğinde Kaplan’ın kötü bir durumda olduğunu gördü.

En az iki yıldır kanser

Doktor ile konuşan aile, “Artık çok geç kalındığını, ameliyat devresini geçtiğini ve uzun zamandır bu hastalığın onun bedeninde olduğunu, yaklaşık 2-3 senedir bu hastalığının olduğunu, bu sebepten dolayı hastalık, akciğer, karaciğer, bağırsak ve böbreklerini sıçramış, metastaz yapmış” bilgisini aldı. Akciğerleri iflas edecek dereceye gelen, midesi ve bağırsakları kuruyan, midesi kapandığı için hiçbir şey yiyemez hale gelen Kaplan’ın, tam dört aydır düzenli beslenemediği öğrenildi. Su dahi içemeyen Kaplan, yatalak bir hale geldi.

Ameliyat evresi geçti

Kaplan’ın durumundan dolayı savcıdan refakatçi izni almak isteyen eşinin talebi, Van’daki savcı tarafından reddedilirken, dördüncü günden sonra ancak Bitlis’ten almış oldukları izinle belirli aralıklarla ziyaret edebildi. Kaplan’ı 10 Mayıs’ta ameliyat eden doktoru, “Safra kesesini mi alacağım bağırsağını mı alacağım, bütün organlar gitmiş, ameliyat evresini çoktan geçmiş” dedi. 

Açlıktan ölmek üzereydi

Kaplan, ameliyat sonrası hastanede yatağa kelepçelendi. Ameliyat sonrası Kaplan’ın midesine ve bağırsağına tüp takılırken, doktor ikinci kez ameliyat olması gerektiğini ifade ederek, “Eğer ki biz ameliyat etmezsek açlıktan ölecek, hiçbir şey yemediği için ölecek, ameliyat edeceğiz ki biraz bağırsağı midesi toparlanır” bilgilerini paylaştı. Ameliyat sonrası 7 gün boyunca yoğun bakımda kalan Kaplan, doktorların “bilinci açık” bilgilendirmelerine rağmen 7. gün yaşamını yitirdi.

Cenaze aracı verilmedi

Kaplan ve ailesinin maruz bırakıldıkları ihlaller yaşamını yitirdikten sonra da devam etti. Üç saat boyunca Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) bekletilen ailenin cenaze aracı talebi, “siyasi tutuklu” olduğu gerekçesiyle reddedildi.

Cezaevi yönetiminin siyasi tutsaklara dönük yaklaşımlarından dolayı tedavisi engellenen Kaplan, 2023'te yaşamını yitiren 15. tutsak olarak kayıtlara geçti.  

 

Nuray Çevirmen

 

Çevirmen: Tedavi edilmedi

İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen, Kaplan’ın cezaevinde yaşadıklarının tüm hasta tutsakların yaşadıkları açısından önemli bir örnek olduğuna vurgu yaptı. Çevirmen, “Kaplan, uzun bir süre ayrımcılık uygulanarak tedavisi engellendi. Türkiye’de yaşayan herkesin eşitlik ilkesi çerçevesinde muamele görmesi gerekirken, Türkiye’de bu durum geçerli değil” dedi.

Ağır hasta mahpuslar serbest bırakılsın derken, sadece ölümün kıyısına gelmiş mahpuslardan bahsetmediklerini belirterek, "Hapishanede tedavileri güç olan ve dışarıda tedavisi yapılabilecek olan mahpusların infazlarının ertelenmesini ve hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek engelli ve yaşlı mahpusların da tahliye edilmesini talep ediyoruz ancak bu ne yazık ki gerçekleşmiyor” şeklinde konuştu.

İdam cezasını yerine

Cezaevlerindeki yüzlerce hasta tutsağın adeta “yaşam savaşı” verdiğine dikkat çeken Çevirmen, şunları ekledi: “Türkiye’de belki idam cezası yok ama mahpuslara yavaşlatılmış bir ölüm dayatıldığını söylemek gerek. Bunun yanı sıra pek çok şüpheli ölüm var. İntihara sürüklenen mahpuslar var, işkence var. Yaşamın oldukça güçleştiği ve ihlallerin çeşitlenerek arttığı bir hapishaneler gerçeğiyle karşı karşıyayız.”

FIRAT CAN ARSLAN - MA/ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.