İliç’ten Dersim’e: Sömürgeciler altın vadedilmiş topraklarda

Forum Haberleri —

.

.

  • Talan ve sömürü düzeni Kürdistan’da en zayıf gördüğü noktada devlet gücüyle Kürt köylüsünün mülküne dadandı. Dersim’de altın, krom ve bir çok değerli cevherin çıkartılması için köylülerin toprakları işletim hakkı adı altında gasp ediliyor. 
  • Dersim’in ‘Özel Güvenlik Bölgesi’ ilan edilen bölge sakinlerinin dahi girişine izin verilmeyen coğrafyasında 43 bin 500 hektar alanda maden ruhsatı verildi. Siyanürle altın çıkartılan bölgede siyanür ve asit havuzu 52.4 milyon tona çıkacak. 
  • İliç Çöpler Altın Madeni şirketinin ortağı Kanadalı bir şirket. Şirketin Kanadalı olması, Dersim’de son yıllarda 10 bine yakın gencin kolaylaştırılmış biçimde Kanada’ya göçmüş olması gibi bir sonucu doğurmuş. Tıpkı Pazarcık’ta olduğu gibi; sadece 2 ayda otobüslerle 6 bin Pazarcıklı genç Avrupa’ya çıkarıldı. 

 

GÜLER YILDIZ
Dersim Araştırmaları Merkezi (DAM), geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yayınladı. İliç’teki Anagold maden şirketi şimdi gözünü kutsal topraklara, Dersim’e dikmiş. Hatta sadece göz dikmemiş, uzunca bir süredir bölgede sondaj çalışmaları yürütüyor, köylülerin kapısını çalıp arsa kiralıyor, olmadı satın alıyor. Sonuçta köylünün kişisel mülkü, kullanım hakkının gasp edildiğini iddia edecek bir durumda olmayacağı için kolay lokma. Mesela Şırnak’taki köylüler her durumda “kolay lokma”. Yıllardır insanların tapulu arazilerine devlet girmiş; iş makineleri, baltalar, korucular, askerler çalıştırıyor. Köylünün itirazı “güvenlik” bahanesine çarpıyor, itiraz etti diye köy basılıyor, ablukaya alınıyor, telefonlar toplanıyor olmadı gözaltı, olmadı cezaevi... Kürt değil mi, illa bulunur bir suç!
 
Altınla kaplı dağlarda öyle değil işte. İlla onay, rıza lazım. Uzun kalacaklar çünkü... Önce köyden toprak kiralanacak, ardından kamulaştırılacak, ardından köylüye yol verilecek.

Askeri işgallerle yaşam alanı daraltılanlar şimdi devasa ekosistemlerinin yağmalanması sürecindeler. Asimilasyon ekokırımla sürüyor. İnsansızlaştırılacak topraklarda tüm kültürel doku yok edilecek, kutsallık yüklenen simgeler kaybolacak ve çoraklık başka bir yaşamın mümkün olmadığını söyleyecek.

Aysel Doğan’ın ısrarla “su bize küstü” dediği yerde, toprak, rüzgar ve bağrındaki tüm canlılar acımasız yıkımla karşı karşıya.
 
2019 yılında Dersim’de 43 bin 500 hektar alanda maden ruhsatı verilmişti. DAM, Cevizlidere köyünün birinci, Karayonca köyünün ikinci, Karaoğlan köyünün üçüncü, Doludibek köyünün dördüncü ve merkeze bağlı Geyiksuyu köyü Sin mezrasının ise beşinci ruhsat sahası olarak belirlendiğini anımsatıyor.

Altın arama çalışmalarını Erzincan İliç’te Fırat’a siyanür akıtan Kanada merkezli SSR Mining ve Çalık Grubu’na bağlı Lidya Madencilik ortaklığındaki Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ şirketleri yapacak. Anagold Madencilik, Kanadalı altın madeni firması Alacer Gold’un ortak kuruluşu. Yaklaşık 10 yıldır Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’ni işletiyorlar.

Çöpler Maden İşletmesi atık havuzu 

Bergama, Kazdağları, Fatsa ne anlatıyor bize?

Kazdağları’nda, Fatsa’da, Madra’da yaşanan felaket İliç’le bir başka boyuta taşınmış durumda.
Avrupa kıtasında en çok altın madenciliği yapılan ülkelerden biridir Türkiye. Altın Madencileri Derneği'ne göre Türkiye'de 19 tane aktif altın madeni bulunuyor.

Ve bu bölgelerde son 22 yılda 421 tondan fazla altın üretildi. AKP’li Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Çanakkale bölgesinde tahminlere göre 80 ila 100 milyar dolarlık değere sahip altın madeni bulunduğunu ve bir an önce bu rezervin çıkarılması gerektiğini buyuruyordu. Batmış bitmiş ekonominin can damarı yerin altında ve ulaşmak için her şeyi düşünüyor ve yapıyorlar!
 2012-2018 yılları arasında maden arama ve işletme için tahsis edilen orman alanı miktarı 65 bin 884 hektar.

İliç Çöpler Altın Madeni şu an itibariyle Türkiye’nin en büyük altın ocağı ve işletmesi durumunda. Ve şirket, sahasını Dersim, Malatya ve Sivas’a kadar genişleterek bölgeyi gasp etmeye çalışıyor.

Sadece doğa değil, hafıza da zehirlenecek bu hırs karşısında.
Polen Ekoloji’den Aykut Alyanak’ın Fırat'ın Kaynağına Siyanür Havuzu adlı yazıda derlediği verilere göre, 3’üncü kapasite artırımı kapsamında 9 bin tona çıkacak olan sülfür kapasitesiyle 19 yıl boyunca 1.72 milyon ton zehirli kimyasal toprağı ve suyu zehirleyecek. Siyanür ve asit havuzu 52.4 milyon tona çıkacak hatta planlanan ikinci havuzda da 13.7 milyon ton zehir depolanacak!

Dersim'de ruhsatlandırılmış maden alanları

Altın damarından daha güçlüdür isyan damarı

Ovacık’ı ve Dersim’i özel kılan bir damar daha var altından başka: İsyan ve itiraz damarı!
Kutsalları söz konusu olduğunda sertleşen bir damar... Devlet şirketi ile başka devletlerin şirketi bu damardan da haberdardır elbette.

Şirketin Kanadalı olması, Dersim’de son yıllarda 10 bine yakın gencin (kolaylaştırılmış biçimde) Kanada’ya göçmüş olması gibi bir sonucu doğurmuş. (Tıpkı Pazarcık’ta olduğu gibi; sadece 2 ayda otobüslerle 6 bin Pazarcıklı genç Avrupa’ya çıkarıldı.) Dersim’in fabrikalarının, kendine yetecek üretim çarklarının olmaması bir devlet politikasıydı. Şimdi yine aynı devlet, Dersimli’nin toprakla, doğayla kurduğu inançsal bağları “para” ile halletmeye çalışıyor. Dersim’de gençliğin yani isyanın, itirazın olmadığı yerde kalan yaşlıların fazla direniş göstermeyeceklerini düşünüyor olmalılar.

DAM gönüllülerinin belirlenen köylerde yaptıkları inceleme ve görüşmelerden bölge insanının ikircikli tavrına dikkat çekiliyor:
Şirket görevlilerinin bazı aracıları kullanarak yaydıkları propaganda, köy sakinleri üzerindeki oldukça etkili. Madencilik faaliyeti sürdüren şirketler aynı zamanda devlet desteğini arkalarına aldıklarını, karakolların da bölgeye girişlerde kendilerine güvence verdiklerini söyleyerek halkı üstü kapalı tehdit etmekten de geri kalmıyorlar. Durumun farkında olup direnenler olsa da bu şirketlere sofrasını açanlar, tehditlere boyun eğenler madencilerin ekmeğine yağ sürüyor, tam da onların arzuladığı ortamı kendi elleriyle sağlıyorlar.

Köylüleri devletle korkutuyorlar, karakolla korkutuyorlar. Zaten hemen her köyün tepesinde bir kalekol inşasını şirketlerin bekçi kulübeleri olarak görmek gerekiyor aynı zamanda. Ve oradan aşağıya sallanacak parmağın 16 milyar 581 milyar dolarlık bir savunma parmağı olduğunu köylüler çok iyi biliyor.

Dersim'de Türk askerleri

“Madencilerin her teklifi kefeninize atılan bir ilmektir”
Eduardo Galeano Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabında Kristof Kolomb’un bir avuç atlı, iki yüz piyade ve özel olarak yetiştirilmiş köpeklerle Dominik yerlilerine karşı açılan savaşı kazandığından söz eder. Yerlilerin bir kısmı İspanya’ya yollanmış ve Sevilla’da esir olarak satılmış, korkunç bir sefalet içinde ölmüşlerdir. İlahiyatçıların itirazı üzerine yerlilerin köleleştirilmesi yasaklanır ama her sefer sonunda onlara bir tebligat okunur:

Reddettiğiniz ya da işi kurnazlığa vurup bizleri oyalamaya kalkıştığınız takdirde, sizi temim ederiz ki tanrının da yardımıyla var gücümüzle üzerinize saldıracağız amansız bir savaş verip sizleri boyunduruk altına alacağız.
(...) Hükümdarımızın da emriyle sizi, kadınlarınızı ve çocuklarınızı köle haline getirip satacağız. Hükümdarımızın emriyle bedenlerinizi istediğimiz gibi kullanacağız, mallarınızı alacağız ve sizlere elimizden gelen her türlü kötülüğü yapacağız. (s.27)
Bu tebligattaki “tanrı” şirket, “hükümdar” da devlettir.

Kanadalı şirketin sömüreceği köyler 90’larda boşaltılmış olan köyler. Topraklarıyla yeniden buluşan bu insanların bir göçertilme travması ile daha baş edebilmesi ne kadar mümkün olabilir? Güçlü bir desteğe gereksinim duydukları ortada. Kendilerini, yaşam alanlarını tıpkı kendi toprakları gibi savunacak kararlılıkta ve inatta örgütlerin, kişilerin oralarda olması lazım. Bunu yapmayıp sanal medyadan etiket açarak kampanya yürütmek, basın açıklaması yapmak aç kurtları sofradan uzaklaştırmaya yetmeyecek.

Madencilikten etkilenecek olan Merxo köyü Foto: Hüseyin Yorulmaz


 Gazeteci Müjgan Halis DAM için çalışan gönüllülerden. Yaptıkları açıklamanın hemen ardından Dersimli yetkililerin “biz buradayız, şirkete karşı mücadele ederiz” yönlü açıklamalarını gecikmiş olduğunu düşünüyor. Müjgan “DAM İstanbul merkezli bir yapılanma. Ama onlar Dersim’de yaşıyor ve yöneticilik yapıyorlar. Bu iş şirket köylülerle masaya oturmadan önce durdurulamaz mıydı?” diye soruyor. Yerinde ve kaygı verici bir soru.
 
Elbette bir meydanda bayrakları toplayıp yapılan eylem bir ses getirir. Ertesi güne izi de tozu da kalmaz!

Elbette sanal ağlarda kampanyalar etiketlemeler bir çığlığı duyurur ama birkaç saat sonra başka bir çarpıcı başlığın altına düşer, dikkatler dağılır. Sömürgeci şirketler ise kirli planlarını gerçekleştirmenin önünde bir engel olarak görmezler tüm bunları. İki basın açıklaması ile üç halayın etkisi vaat edilmiş altından toprakları sömürmek için çalışan kazmaların gürültüsüne yenik düşer.

Dersim Araştırmaları Merkezi’nden Hüseyin Ayrılmaz köylerde yaptıkları sohbete atıfta bulunarak “umutsuz değilim” diyor. Halk bilinçli. Tecrübe ettiği o kadar çok trajedi var ki halkın, neler olup bittiğinin gayet farkındalar. Yalnızlar ama... İşte o yalnızlığı öldürmek, Kürdistan’ın damarlarının kesilmesini önleyecek, yaraları iyileştirecektir.
 
Son sözü Dersim Araştırmaları Merkezi söylesin:
“Karadeniz’den Ege’ye Trakya’dan Doğu Anadolu’ya yaptıkları doğa tahribatları ile bilinen bu şirketlere hiçbir koşulda halkımız kapısını açmamalıdır. “Bakır, krom çıkarıyoruz” sözlerine itibar etmemelidir. Yersiz yurtsuz kalmak istemiyorsanız tavır alın köylerinizi açgözlü şirketlerin eline bırakmayın. Dersim halkı ve kurumları buna müsaade etmemeli. Her karış toprağı bedeninden bir parça görüp madencilik faaliyetine yol vermemelidir. Madencilerin her teklifi kefeninize atılan birer ilmektir. Doğanıza, kutsal nehirlerinize, ziyaretlerinize sahip çıkın onları siyanürle zehirlemeyin ve topraksız kalmayın!”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.