İmralı için yeniden başvuru

Mehdi Özdemir

Mehdi Özdemir

  • İmralı’ya gitmek için Adalet Bakanlığına 3. kez başvuran Amed Barosu’nun Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, Bakanlıktan hukuksuz ve keyfi kararlarla aile ve avukat görüşlerinin engellenmesinin önüne geçmesini beklediklerini söyledi. 

Amed Barosu, tutuldukları İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 32 aydır aile ve avukatları ile görüşmeleri engellenen Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’la görüşmek için Adalet Bakanlığına 3. kez başvurdu. Bakanlığa ilk olarak 28 Kasım 2021’de başvuruda bulunan Baro, 14 Aralık 2022’de bu kez hem Adalet Bakanlığına hem de Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) başvuru yaptı. Ancak avukat görüşünün sağlanması için yapılan başvurulara aradan iki yıl geçmesine rağmen yanıt verilmemesi üzerine Baro, 21 Kasım 2023’te 3. kez Adalet Bakanlığına başvuruda bulundu. 

MA’ya konuşan Amed Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, yerinde tespit yapmak üzere İmralı’ya gitmek için daha önce yaptıkları iki başvurunun da Bakanlık tarafından yanıtsız bırakıldığını hatırlattı. Özdemir, “Son başvurumuz da kendi içerisinde tecridin mutlak iletişimsizlikle devam etmesi nedeniyle ortaya çıkan ağır insan hakları ihlali ve hukuksuzluğu bir şekilde giderilmesi noktasında cevap almaktır” dedi. 

Hukuka ve sözleşmelere aykırı

Türkiye’de 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunu’nda tutsakların aile, avukat ve telefon yoluyla iletişim haklarının düzenlendiğini anımsatan Özdemir, “İmralı’daise keyfi ve hukuksuz bir şekilde disiplin cezalarının verildiği, bu kararların avukatlara bile tebliğ edilmediği ve denetim mekanizmasından yoksun olarak derhal infazına başlandığı görülmektedir. Mutlak iletişimsizlik ve tecrit hali, Türkiye’deki iç hukuk metinleri ve yasal mevzuat açısından bir ağır insan hakkı ihlalidir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, Avrupa Konseyi Cezaevi Kuralları, bir bütünen cezaevinde tutulan kişilerin temel haklarından yoksun bir şekilde işkence, insanlık dışı kötü muamele yasağını içerir bir takım uygulamalara maruz bırakılmasını kabul edilemez olduğunu ifade etmektedir” diye konuştu. 

Cezaevlerinde belli koşullarda disiplin soruşturmalarının başlatılabileceğini ve mevzuatta öngörülen disiplin cezalarına dönüşebileceğini belirten Özdemir, hangi eylemin, hangi disiplin cezasına hürriyet verdiği ve buna bağlı infaz hâkimliğine şikâyet başvurusunun sonrasında ağır ceza mahkemesine itirazın tanınması gerektiğinin altını çizdi. Özdemir, şunları ifade etti: “Ancak İmralı Ada Hapishanesi’nde keyfi, suçlama konusu yapılacak bir eylem olmaksızın disiplin soruşturmaları başlatıldığı ve cezalara karar verildiği, hukuki denetim süreçlerinden yoksun bırakılarak, doğrudan ve derhal infaz edildiğidir. Belli bir süreyle sınırlı olmak üzere verilmesi gereken disiplin cezalarını süreklilik oluşturacak şekilde; biri biterken diğerinin başladığı şeklindedir. Bu da amacın, mutlak iletişimsizliği sağlamak olduğunu bizlere göstermektedir.” 

Bakanlık engel olsun diye

Tecridin kendi içerisinde hukuksuz bir şekilde alınan kararlarla yürütüldüğünü vurgulayan Özdemir, şöyle konuştu: “Bizim Adalet Bakanlığına başvurumuzdaki asıl amaç, bu anlamda alınan hukuksuz ve keyfi kararlarla sürecin yürütülmesine engel olmasıdır. Tecridin, mutlak iletişimsizlik haliyle uygulanması, siyasi konjonktürün bir yansımasıdır.” 

Özdemir, Baro olarak Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar açısından taleplerinin bir an önce bu mutlak iletişimsizlik halinin, tecridin uygulanmasının sonlanması, avukat görüş yasağının kaldırılarak aile görüşünün sağlanması ve iletişim yoluyla telefon görüş hakkının tanınması olduğunun altını çizdi. AMED

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.