İmralı’nın koşulları değişmeden süreç ilerlemez
Forum Haberleri —

Barış
- Barış için kamuoyunu hazırlama yönünde bir çalışma yok. Hükümet sessiz. Ayrıca gerginliği azaltacak adımlar da atılmıyor. Tersine operasyonlarda artış var. Tasfiye politikalarını sürdürüyorlar.
- İktidar İmralı’dan bir açıklama gelmesi için göründüğü kadarıyla çok acele ediyor. Ama süreci ilerletmek için de Önder Apo’nun koşullarını değiştirmiyor. Bu çelişkinin ortadan kaldırılması gerekir.
ZEKİ AKIL
Türkiye İmralı’dan gelecek açıklamaya odaklanmış görünüyor. Mevcut durumda Kürt-Türk kardeşliğinin veya barışın bütün yükü İmralı’ya yüklenmiş. Bu iş bir açıklamayla çözülecek kadar basit mi? Bir açıklama elli yıllık savaşı ve iki yüzyıllık Kürt sorununu nasıl ortadan kaldıracak? Bu sorulara cevap aramadan veya kendisine sormadan toplum ve siyasi çevreler nasıl bir barış ve çözüm beklentisine girebilirler?
Daha önceki çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyetleri oluşturuldu. Birçok yerde toplantılar yaptılar. Basın bu çalışmalara geniş yer verdi. Sonunda Türkiye halkının geniş bir kesimi sürece destek verdi. Hükümet de sürece sahip çıktı. Basın bir biçimde destekledi. Ancak barış için kamuoyunu hazırlama yönünde bir çalışma yok. Hükümet sessiz. Ayrıca gerginliği azaltacak adımlar da atılmıyor. Tersine operasyonlarda artış var. Güney Kürdistan ve Rojava’da saldırı ve tasfiye politikalarını sürdürüyorlar.
Dünyada görülmemiş bir durum yaşanıyor. Şimdiye kadar heyet iki defa İmralı’ya gitmiş. Önder Apo iki görüşmeyle böyle devasa bir sorunu nasıl çözecek? Elinde sihirli bir değnek yok. Sürecin sonuç alması için en azından provokasyonlara ve çatışmalara son verilmesi gerekir. Güven artırıcı adımlara ihtiyaç var. Silahların susturulması gerekir. Silahlar susmalı ve ilgili taraflar, halk, basın konuşmalı. Ancak böyle bir süreç işletilmiyor. Adeta Kürt tarafının kafasına silah dayatılmış, elindeki silahı bırak deniyor.
Bu defa muhalefetin tutumu daha olumlu. Açıklamaları cesaret verici. Ancak onlarda da bir tutukluluk ve bekle gör tavrı görülüyor. Halbuki Türkiye’nin en büyük sorunu karşısında daha etkili ve atak bir müdahaleye ihtiyaç var. Çözüme öncülük etmeli veya aktif bir tarafı olmalılar. Her şeyi iktidarın eline bırakmaları çözümü kolaylaştırıcı bir rol oynamaz. Muhalefetin de kendi tabanının ikna etme, kamuoyu oluşturma gibi görevleri var.
Muhalefet etkili bir kamuoyu çalışması yapmadıkça iktidar inisiyatifi ele geçirip bastırmaya devam edecektir. AKP seçimi kaybetti. Ama seçim galibiymiş gibi gündem belirliyor ve muhalefeti gözden düşürerek etkisizleştirmeye, savunma pozisyonuna itiyor. İktidarın hedefinde özellikle CHP var. CHP seçimde birinci parti oldu. CHP belediyelerde iktidar. Özelikle CHP’li belediyelerin iş yapamaz hale getirilmeleri isteniyor. CHP üst üste ve süreklileşen bir saldırı altında. Belediyelerine kayyım atanıyor, tutuklamalara gidiliyor.
Sol ve demokratik çevreler, basın büyük bir baskı ve saldırı altında. Sansürün yanında basında oto sansür geliştiriliyor. Kürt basın çalışanları daha ağır bir saldırı altında, hedefleniyorlar. Batman, Hakkari, Siirt gibi belediyelere el konuldu. Şimdi Van hedefe alınmış ve bu politikanın sürdürüleceği de söyleniyor. Görüldüğü gibi yapılanlar Türkiye’de otoriter ve tek kişi yönetimine dayalı bir sistem inşa ediliyor. Sorun Kürtlerin olduğu kadar Türkiye’nin demokratikleşme sorunu olduğunu da haykırıyor.
Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin ekonomik, hukuki, siyasi vb. temel sorunları çözülemez. Türkiye demokratikleşmeden de Kürt sorunu çözülemez. Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme birbirinin içine geçmiş, ayrı ele alınamaz olgular haline gelmiştir. Ayrıca Türkiye Kürt sorununu çözmedikçe dışarıda, özelikle Ortadoğu’da etkili olmaz ve rahatlayamaz. Savaş ve hukukun ortadan kaldırılması, enflasyon ve soygun sistemi bir kara delik gibi ülkeyi içine çekiyor, kaynaklarını tüketiyor.
Önder Apo İmralı’da tecrit koşullarında bu kadar ağırlaşmış ve çoklu bir krize sürüklenmiş Türkiye’de sorunu nasıl çözecek? Ortadoğu kaynıyor. Haritalar değişiyor, bölge yeniden dizayn ediliyor. İçte ve dışta bu kadar hızlı gelişmeler varken ve kader tayin edecek günler yaşanıyorken, İmralı’ya ayda veya birkaç haftada bir heyetin gitmesiyle sürece nasıl cevap olunabilir? Bu olacak iş değildir. İmralı’dan beklenen açıklama gelse de tecrit koşullarında süreç sağlıklı ilerlemez ve beklenen sonuç alınamaz. İktidar İmralı’dan bir açıklama gelmesi için göründüğü kadarıyla çok acele ediyor. Ama süreci ilerletmek için de önder Apo’nun koşullarını değiştirmiyor. Bu çelişkinin ortadan kaldırılması gerekir. Madem ki Türk-Kürt kardeşliği sağlanacak ve çatışmalı süreç bitirilecek o zaman İmralı’daki tecrittin kime ne faydası var diye de sorgulamak gerekir.
İmralı tecridi kaldırılmadan ve Önder Apo’nun koşulları uygun hale getirilmeden çözüm için girişimlerden beklenen sonuç alınamaz. Ayrıca 15 Şubat 1999’dan beri İmralı tecrit altına tutuldu. Beklenen sonuç alındı mı? Önder Apo etkisiz hale getirilip unutturulabildi mi? Bundan sonra tecritten ne bekleniyor diye bütün çevrelerin kendilerine sormaları gerekir.
Sol, demokratik çevreler ve diğer muhalefet güçlerinin sorunu iktidarın keyfiyetine bırakmaması ve sorumluluklarını üstlenmeleri gerekiyor.