İnançların düşmanlığı ve Demokratik İslam Konferansı

Haberleri —

Rojava’ya yapılan saldırılara her gün bir yenisi ekleniyor. En son geçen gün Kobanê’ye yapılan saldırılar YPG’nin büyük direnişi ile karşılaşmış ve geri çekilmişlerdi. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), El Nusra’dan nöbeti devralarak Rojava’ya saldırıları sürdürüyor. Bu saldırıları İslam adına yapıyor. İslam adına müslümanlara ve diğer inançlara saldırıyor.

Mezhep savaşları Ortadoğu coğrafyasının kanayan yarası. Ve İslam adına oluşan her yeni örgüt ve yapı bu yarayı sürekli derinleştiriyor. Neredeyse yıllara varan mezhep savaşları binlerce insanın ölümüne, sürgününe sebep oldu. Hiçbir inanç ve mezhebin kültürel anlamda asla kendisi ve diğer inançlar için kabul edemeyeceği şiddet yöntemlerini uygulayarak; fetvalar, fermanlar çıkararak saldırılar gerçekleştiriyor. Çocukları sokak ortasında boğazlayıp, kadınları çırılçıplak soyarak tecavüz ediyor  ve katlediyor. Savaş ganimeti olarak satıyor. En son Nijerya’da ikiyüz kız çocuğu Boko Haram İslam Örgütü tarafından kaçırıldı ve örgüt kız çocuklarını satacağını açıkladı. Kendilerini ‘radikal islamcılar’ olarak tanımlayan bu örgütler dışında da Ortadoğu toplumlarının inançları sömürülmekte, bu saldırılara sessizlikleri sağlanmaktadır.
Gerçekten İslam adına yapılan saldırılar, İslam gerçeğine denk düşüyor mu? Bu saldırılar Müslüman topluluklar üzerinde nasıl bir etki yapıyor, diğer inanç topluluklarını nasıl etkiliyor? Bu örgütlerin kimlerle ve ne kadar ilişkisi var? Kimler tarafından ve neden destekleniyor veya destekleniyor mu? Bu konuları kısacık bir yazı ile ortaya koymak mümkün değil, kaldı ki bu yazınında esas konusu da değil.
Ortadoğu’nun bu realitesi hiç hak etmediği bir yaşama halkları mahkum etmiş durumda. Ortadoğu topraklarının kadim halkları, inançları, mezhepleri, kimlikleri birbirine düşmanlaştırılarak kıyılıyor resmen. Binlerce yıl birarada yaşamış halklar birbirinin toplumsal değerlerini inkar ederek var olmaya çalıyor. Ulus devletlede beslenen bu gerçeklik bölgede ki şiddet sarmalını her geçen gün arttırıyor. Devletlerin, liderlerin ise bu kanı durdurma gibi bir derdi yok. Ancak ve ancak kendi iktidarına giden yolların taşlarını kanla döşeme derdindeler.
Zaman zaman çatıştıran, zaman zaman uzlaştıran iktidar sahipleri, yüzbinlerce insanın yaşadığı acılardan bihaber, iktidarını kurma veya kurtarma derdindeler.
Oysa hemen hemen bütün inançların ortaklaştıkları temel değerler vardır. Toplumların yaşamları için gerekli, ahlaki ve kültürel ölçüleri belirleyen değerler.
O halde bunca düşmanlık niye? Paylaşılamayan nedir? Ortak yaşam önünde ne tür engeller var?
Konunun uzmanı değilim, ancak toplumları, kimlikleri biribirine düşman eden esas olgunun inanç değil, iktidarcılık ve rantçılık olduğunu tarihsel deneyimlerden görüyorum. Yine aynı tarihsel deneyimlerden toplumların ortak yaşama daha yatkın olduğunu da görüyorum.
İşte bu ortak yaşam kültürünü bölgede geliştirmeyi amaçlayan bir çalışma; hafta sonu yapılacak Demokratik İslam Konferansı. Kürt Halk Önderi Öcalan’ın önerisi üzerine uzun süredir hazırlıkları yapılan kongre, bu hafta sonu Amed’de gerçekleştirlecek. Demokratik İslam Konferansı Kadın Çalıştayı Nisan ayında gerçekleştirilmişti. Çalıştayda Hüda Kaya; "Medine Sözleşmesin’de inanan, inanmayan farklı inançlara, renklere, dinlere sahip tüm insanların sadece adalet ilkesiyle bir barış toplumu oluşturulduğunu pratiğini İslam tarihinde gördük" diyerek Medine Sözleşmesinin önemine dikkat çekmişti. Yine Çalıştay’da konuşma yapan Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak; farklılıkların bir üstünlük veya eksiklik konusu olmadığını, kadın ve erkeğin hayatın tamamlayıcısı ve yaradılışın manası olduğunu belirtmiş, ve İslamiyetin ortak yaşam ilkesine dikkat çekmişti.   
Medine Sözleşmesini ve barış toplumunu inşa etmeyi hedefleyen Demokratik İslam Konferansı’nın, son dönemlerin en önemli çalışması olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle inanç farklılıklarının birbirini boğazlama sebebi haline getirildiği Ortadoğu’da barışın inşasında önemli bir rol oynayacağını belirtmek yanlış olmaz. Tabii ki sadece bir konferanstan mucize beklemiyorum. Ancak yıllardır bu coğrafyada kıyım sebebi olmuş bir inancın doğru ele alınması, konuşulması, diğer inançlarla ortaklıklarının belirlenmesi bölge açısından ön açıcı olacaktır. Belki de inançların iktidarların elinden alınarak öz kimliğine, ahlaki ve kültürel gerçeğine kavuşmasını sağlayacak bir algının ilk basamağını oluşturacak. Belki de Ortadoğu’nun etnik ve inanç farklılıkları arasındaki düşmanlığın son bulması için ön adım olur.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.