İnsanların atalarında sembolizm ve sanat

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Bilim insanları yaygın bir görüş olarak sembolizm ve sanatı modern insanlara ait bir özellik olarak kabul eder. Ancak ortaya artan bir şekilde konan bulgular düşüncemizin gelişiminin kilit noktalarından biri olarak kabul edilen sembolizmin kaynağını arkaik insanlardan almış olabileceğini gösteriyor.

Rivayete göre Orta Almanya’daki Einhorn (tek boynuzlu at) Mağarası, dinsiz bir kadını, kara cübbeli bir papaz ve yanındaki Frank askerlerinden koruyan tek boynuzlu bir ata ev sahipliği yapmıştır. At, papaz ve Frenk askerlerini bir yeraltı delhizine hapsetmiş ve kadın ise Blocksberg dağının tepesinde yaşayan cadılara ulaşmıştır.

Orta Çağ’ın ilk dönemlerinden bu yana bilinen Einhornhöhle’nin içinde bulunan ve sayıları binlerle ifade edilen kemikler efsanelerde tek boynuzlu atların kemikleri olarak anlatılagelmiştir.

Son yıllarda arkeologlar Einhornhöhle’de yaptıkları kazılarda tuhaf bir obje keşfetti. Dev bir geyiğin toynağı olan bu objenin üzerinde düzgün bir şekilde işlenmiş şeritler vardı.

Radyokarbon tarihlemesinde toynağın 51 bin yıl önceye ait olduğu tespit edildi. Bu bulgu söz konusu geyiğin modern insanlar tarafından değil Neanderthaller tarafından avlandığını gösteriyordu.

 

51 bin yıl önceye ait geyik toynağı

 

Uzak bir coğrafyadan taşındığı ortaya çıktı

Konuyu daha karmaşık hale getiren ve bu toynağı önemli hale getiren şey ise toynağın ait olduğu geyiğin o dönemde Orta Almanya’dan binlerce kilometre uzakta yaşayan bir türden olmasıydı. Yani bu şekillendirilmiş toynak Neanderthaller tarafından çok uzak bir yerde avlanmış bir geyiğe aitti. Bu toynak uzaklarda şekillendirilmiş ve taşınmıştı.

Mağarada yapılan kazılara katılan arkeolog Dirk Leder, toynağın sahip olduğu sembolizmin zaman içinde silindiğini ifade ediyor. Leder’e göre toynak kabile üyelerinin birbirleri ile iletişiminden, ruhsal bir simge fonksiyonu görmeye kadar geniş bir yelpazede önem taşıyor olabilir.

Birçok bilim insanı keskin bir aletle işlenmiş bu toynağı en eski sanat eseri olarak görme eğiliminde. Ancak Einhorn toynağının bu alanda birçok rakibi var.

130 bin yıllık kartal pençeleri

Geçtiğimiz on yıl içinde özellikle Avrupa ülkelerinde yapılan kazılarda ortaya çıkan veriler Neandarthaller, Denisovanlar ve hatta Homo Erectuslar gibi arkaik insanların bilişsel yetenekleri konusundaki anlayışımızı değiştirmeye başladı. Örneğin birçok Neanderthal yerleşkesinde yapılan kazılarda bulunan kartal pençesinden yapılan kolye başları çarpıcı örneklerden biridir. Bugüne kadar bulunan bu kartal pençelerinin pratik bir fonksiyonu olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadı. Hiç kullanılmayan bu pençelerin sembolik bir önemi olduğu düşünülüyor. Pençeler üzerinde yapılan tarihlendirme çalışmaları bunların yaklaşık 130 bin yıl önceye ait olduğu düşünülüyor. Yani Homo Sapienslerin Avrupa’ya gelmesinden uzun süre önce.

 

Neanderthal mağara resimleri

 

Sembolizm atalarımızda çok uzun bir süreden beri var

Yine Fransa’daki 75 bin yıllık mağara duvarı çizimleri, İspanya’daki 64 bin yıllık semboller Neanderthallerin sembolleri önemseme kapasitesine sahip bilişsel yeteneğe sahip olduğunu gösteriyor. Bilim insanları artık bu konuda çok fazla şüphe duymuyor. Kanıtlar Afrika ve Avrupa’da insan türlerinin 120 bin yıl kadar önce yaygın bir şekilde sembol oluşturma davranışını geliştirdiğini gösteriyor.

Ama bunlardan daha çarpıcı gelişmeler de var. Bugüne kadar birçok arkeolojik alanda düzgün yapılmış taş küreler bulundu. Bunlar arasında 2 milyon yıl öncesine tarihlenen örnekler de var. Yani Neanderthallerin 1 milyon, modern insanın anatomik olarak ortaya çıkışından ise 1,65 milyon yıl kadar önce.

Delil yokluğu, yokluğun delili olamaz

Bu bulgular bilim insanlarını insansı atalarımızın düşünce dünyası konusundaki anlayışlarını değiştirmeye zorluyor.  Bugüne kadar kabul gören yaygın görüş, modern insanların, sanat ve sembolizm yeteneğine sahip tek insan türü olduğuydu. İnsanların 35 bin yıldan bu yana yüksek sanatsal yeteneklere sahip olduğunu biliyoruz. Fransa’daki ünlü Chauvet Mağara’sından Göbeklitepe’ye kadar bunun sayısız örneği bulunuyor. Ama yeni kanıtlar bu yeteneğimizin köklerini diğer insan türlerinden aldığımızı gösteriyor.

Hatta arkaik insanların işlenmesi nispeten kolay olan tahta ve hayvan derisinden yapılmış ve “sanat” olarak değerlendirilebilecek ürünler verdiğini ancak bunların günümüze ulaşamadığını savunanlar da var.

ABDli paleoantropolog Bruce Hardy de bunu savunanlardan. Hardy “delil yokluğu, yokluğun delili olarak kabul edilemez” diyor.

 

* * *

Shanidar mağarası

Shanidar’da toplumsallık izleri

Süleymaniye yakınlarındaki Shanidar mağarasında bulunan bir Neanderthal iskeleti üzerinde yapılan incelemeler en yakın insansı akrabamızın şaşırtıcı toplumsallık özellikleri gösterdiğini ortaya koyuyor.

1957 yılında ABDli arkeolog Ralph Solecki tarafından ortaya çıkarılan ve 40lı yaşlarında öldüğü tahmin edilen 50 bin yıllık iskelet Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden bir grup uzman tarafından yeniden incelenmişti.

Daha önce birçok araştırmaya konu olmuş iskelet üzerindeki yara izlerini değerlendiren araştırmacılar söz konusu bireyin toplumun başka üyelerinin yardımı olmadan yaşamını sürdüremeyecek durumda olduğunu tespit etti.

Yeni bulgu: Sağırlık

Bilim insanlarının tespitlerine göre o dönem için oldukça uzun sayılabilecek bir süre olan 40lı yaşlarına kadar yaşayan bu arkaik insan, bir kolunu erken yaşta kaybetmişti. Yüzünün bir kenarında yine erken yaşlarda aldığı büyük bir yara vardı. Sağ ayağı da aksaktı.

Fransız bilim insanları bunun yanı sıra söz konusu arkaik insanın sağır olduğunu da tespit etti. Kulak kanallarında kemik büyümelerini inceleyen uzmanlar sağırlığın dönem içinde geliştiğini belirtiyor.

Çalışmada yer alan ABD’nin Washington Üniversitesi’nden antropoloji profesörü Erik Trinkhaus, "Ön kolunu kaybetmesi, topallaması ve diğer sakatlıklarının ötesinde, sağırlığı onu çevresinde her yerde bulunan etoburlar için kolay bir av ve hayatta kalmak için sosyal grubunun diğer üyelerine bağımlı hale getirmiş olmalı” diyor.

40’lı yaşlara kadar yardımla yaşaması önemli bir veri

Bu arkaik insanın 40lı yaşlara kadar yaşamış olmasının önemli bir veri olduğunu ifade eden Trinkhaus’a göre bulgular Neanderthallerin temel toplumsal ve insani özellikler açısından yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Birçok düşünür ilk insan toplulukları ve arkaik insan toplumlarının fonksiyonalite özelliklerinin ön planda olduğunu öne sürmüştür. Hatta toplumun faydası olmayan insanları kabul etmediği ve dışladığı sürekli olarak altı çizilerek anlatılır. Mezopotamya’nın ortasında üstelik modern insanların oluşturmadığı bir toplumda böylesi güçlü bir toplumsallık örneği görmek oldukça ilginç.

 

* * *

Yapay zeka karbonlaşmış papirüsleri okumayı başardı

MS 79 yılında yaşanan Vezüv Yanardağı patlamasında yanan 2.000 yıllık bir parşömen yapay zeka kullanılarak okundu. Bunu başaran araştırmacılar 700 bin dolarlık bir ödülü kazandı.

Julius Caesar'ın kayınpederine ait olduğu düşünülen bir villada bulunan ve Fransa’nın başkenti Paris’teki Fransız Enstitüsü ile İtalya’nın Napoli şehrindeki Ulusal Kütüphanede muhafaza edilen 800 parşomenden bazıları daha önce açılmaya çalışılmış ancak parçalanıp dağılmıştı. Bulunduğu şekilde tutulan parşömenlerden dördünün okunması için geçtiğimiz sene bir yarışma düzenlenmişti.

Yarışmanın sonucu geçtiğimiz Pazartesi günü açıklandı. Berlin'de doktora öğrencisi olan Youssef Nader, Nebraska'da öğrenci ve SpaceX stajyeri olan Luke Farritor ve İsviçreli robotik öğrencisi Julian Schilliger'den oluşan ekip bir parşömeni okuyarak 700 bin dolarlık ödülü kazandı.

Ekip, mürekkebi papirüsten ayırt etmeye yardımcı olmak ve desen tanıma yoluyla, neredeyse okunamayan Yunanca harfleri çözmek için yapay zekayı kullandı.

Parşomenler tarihi yeniden yazabilir

Araştırmacılar geçen yıl Farritor parşömenlerden birindeki ilk kelimeyi çözmüş ve bu kelimenin Yunanca "mor" anlamına geldiği ortaya çıkmıştı.

Yarışma organizatörü Nat Friedman X'te, parşömenin yazarının "muhtemelen Epikürcü filozof Philodemus" olduğunu ve "müzik, yemek ve hayatın zevklerinden nasıl keyif alınacağı hakkında" yazdığını yazdı.

Yarışma, Kentucky Üniversitesi'nde bilgisayar bilimcisi olan Brent Seales ve Microsoft tarafından satın alınan bir yazılım ve kodlama platformu olan Github'ın kurucusu Friedman'ın fikriydi.

Parşomenler, antik Yunan döneminden kalan tek kütüphane olma özelliğini taşıyor. Birçok insan parşömenlerin çözümünün felsefe ve düşünce tarihinde yeni bir ufuk açabileceğini düşünüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.