İran halkları yalnız bırakılmamalıdır 

Forum Haberleri —

.

.

  • Otokratik rejimin baskısı altında inleyen halkın ayağa kalkması sonuç almaya kilitlenmezse mevcut durumdan daha karanlık bir döneme gömülecektir. Bu devrimci kalkışmaya içerden ve dışardan destek verilecekse şimdi tam zamanıdır. 

RAUF KARAKOÇAN
 
Günlerdir halk ayakta, sokaklarda, meydanlarda özgürlük talep ediyor. İran’ın geneline yayılan halk eylemleri, devletin acımasız saldırılarına rağmen geri adım atmadan devam etmektedir. Destek ve dayanışma içinde olunacaksa şimdi göstermenin tam zamanıdır. Yarın çok geç dememek için İran halkları yalnız bırakılmamalıdır. 
 
Otokratik rejimin baskısı altında inleyen halkın ayağa kalkması sonuç almaya kilitlenmezse mevcut durumdan daha karanlık bir döneme gömülecektir. Bu devrimci kalkışmaya içerden ve dışardan destek verilecekse şimdi tam zamanıdır. Tarih, ortaya çıkan fırsatları değerlendirme sanatıdır aynı zamanda. Bazı anlar vardır, kozasını çatlatarak dışarı çıkan canlı gibi, özgürlüğün doğuş anlarıdır. İran’da yaşanan da bu tarihi andır. 
 
Jîna Amînî’yi katleden zihniyetin otokrat yönetimi altında yaşam, zaten ölümle eş anlamdır. Saçlarını İslami geleneğe göre örtmedi diye öldürme hakkını kendinde gören zihniyete bu hakkı kim vermiş, ya da bu hakkı nerden almıştır? Lanetli iktidarlarını korumak adına her türlü kötülüğü yapmaktan çekinmezler. Devlet adına suç işlerler, üstelik bu suçları da Allaha sığınarak yaparlar. İran İslam rejimi, İslam adına her türlü yozluğu-yolsuzluğu, ahlaksızlığı yapmayı kendisine meşru görüyor. İslam inanışında geçen Gayya kuyusuna dönen bu rejimin yaptıkları tanrı adına da yapılmış olsa insanlık dışıdır ve suçtur. Rejimin suç dosyası çok kabarıktır. 
 
Tarihten günümüze, devletler ve iktidarlar kendi çıkarları için her türlü melaneti işlerler. Bu melanete tarih diyorlar ve halklara da yutturuyorlar. Kötülüklerin kaynağı Gayya kuyusuna dönen devlet ve iktidar kavramlarını bir kez daha çok ciddi sorgulamak gerekir. Bu demokrasiden yana olan, demokrat olduğunu söyleyenlerin, demokrat geçinenlerin ıskalamamaları gereken bir konudur.

Devletin olduğu yerde demokrasi olmamıştır. Dünyanın herhangi bir devletini “demokrat” diye tanımlamak mümkün değildir. Baskı, zor, şiddet aracına dönen devleti çözmeden demokrat da olunmuyor. Demokrasinin zeminini kurutan devletin kendisidir. İran devleti, Türk devleti, Arap devleti ya da Kürt devleti olsun isme takılmadan hepsi de birer Gayya kuyusudur. Bir devlet yıkılır yerine gelen eskiyi aratmaz. Devletin çarkı böyle döner, tarihin kısır döngüsü de böyledir.

Devleti savunmak devletin işlediği bunca suça ortak olmaktır. Bunu birde devrimcilik veya demokratlık adına yapmak ise tam bir trajedidir. Devrimcilerin, demokratların, insan hakları savunucularının safı devlet değil, halklar olmalıdır. 
 
İran halkları sakallı, sarıklı, cübbeli çağdışı yaşamı dayatan otokrat yönetime mahkûm değildir. İnsan yaşamı üzerine tahakküm kurarak idamlar, infazlar gerçekleştirerek iktidarını sürdürmek İslam’ın özüne karşı da bir suçtur. Bunlar İslam’a çok inandıklarından da değil aslında, İslam’ı maske yaparak çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Türkiye’deki diktatörde bunu yapıyor. Kürtlerin kanını içse doymuyor, Rab’bin adını ağzından eksik etmeden yapamıyor. Saddam’da bunu yapmıştı. Halkları katliamlardan geçirdi, kimyasal kullandı, Enfal yaşattı. Mahkemede ‘ne yaptıysam Irak halkı için yaptım’ diyecekti. 
 
Kürtlerin payına düşen ise ölmektir… Kürtler, İran’da, Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de vurun abalıya dönmüşler. Devletlerden yana şansız bu halkın özgürlük talepleri terör suçu sayılıyor. Jîna Amînî neden ve nasıl katledildiyse, Rojava’da Şengal’de Maxmur’da, Kürdistan’ın diğer coğrafyalarında da aynı nedenlerle katlediliyor. Devlet denilen suç aygıtları Kürtlerin özgürlük taleplerine kulak tıkıyor, katliamcı devletlerin politikalarına destek veriyor. Dünya devletleri bir yana Kürt halkı bir yana da olsa, özgürlük taleplerinden asla vaz geçmeyecektir. Onurlu yaşamanın tek bir seçeneği vardır o da onurlu olmaktır. Nasıl mı? olacak derseniz, işte size cevabı, Başkan Apo’dan alıntılayalım. ‘Yüzüm duvara dönük yüzyıl ayakta bekletilsem, yine de ruhumu bilincimi yitirmeyeceğim’ diyerek onurlu olmayı ifade etmiştir. Demokrasi direnme işidir, ruh ve bilinç işidir.   
 
İran’da Jîna Amînî’nin başına gelenler Kürt halkının başına gelenlerin sembolik ifadesidir. Bu katliama, dinci yobazların iktidarına karşı halkların devrim, demokrasi ve özgürlük taleplerine, insanca yaşama istemine destek verilmeli, seslerine ses katılmalıdır.

Gerici otokrat iktidarın ruhani ideolojik merkezi kum bile kaynama noktasına gelmiştir. İran halklarının özgürlük eylemlerine güç vermek Ortadoğu halklarının geleceği açısından da bir gerekliliktir. Türkiye, İran gibi devletler iktidarları için halkları katletmekten asla tereddüt etmezler. İşin ilginç tarafı her iki rejim de İslam geçiniyor ve İslam adına insanları boğazlıyorlar. DAİŞ mantığının devlette vücut bulmuş halidirler, Kürt kanı dökmeye devam ediyorlar. 
 
İran’da yükselen özgürlük dalgasına destek vermek demokratlığın bir gereğidir, insani bir görevdir. Kadınların en ön saflarda olduğu direniş yalnız bırakılmamalıdır. Mutlaka başarılması gerekir. Aksi taktirde olacakları söylemeye dilimiz varmıyor!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.