İranlı aktivist Morattab: Gelecek için direniyoruz!

Kadın Haberleri —

Shahnaz Morattab

Shahnaz Morattab

  • İranlı aktivist Shahnaz Morattab, “Sadece İran’da değil tüm dünyada kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve hak ihlalleri yaşanıyor. Gençler daha fazla farkındalık yaratabilir. Herkes daha özgür bir dünya için düşünmeli ve çaba göstermeli“ dedi.

NİHAL DOĞAN

İran’da yıllardır süren devlet baskısı, idamlar, işkence ve toplumsal şiddet dünya kamuoyu tarafından izlenmeye devam ediyor. Buna rağmen ne uluslararası kurumlar ne de devletler İran rejimine karşı caydırıcı bir adım atmış değil. Özellikle kadınlar ve gençler, bu ağır baskı ortamında kendilerini yalnız bırakılmış hissediyor. Jîna Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından başlayan protestolar ise, kadınların ve ailelerin bu sessizliğe boyun eğmediğini gösterdi.

İran’da yaşananları görünür kılmak ve adalet arayışını uluslararası alana taşımaya çalışan isimlerden biri de Shahnaz Morattab. 8 Ocak 2020’de İran rejim ordusu, Irak’taki ABD üssüne yönelik füze saldırısı ile eş zamanlı olarak Ukrayna Havayolları’na ait PS752 uçağını vurdu. Uçakta bulunan 29’u çocuk 176 kişi yaşamını yitirdi. Shahnaz Morattab, o uçakta hayatını kaybeden yeğeni Arvin ve eşi Aida’nın da aralarında bulunduğu yolcular için de adalet mücadelesini sürdürüyor.

Avrupa’dan yürütülen bu mücadelenin önemi nedir? İranlı kadınlar ve gençlerin sesi ne kadar duyuluyor? Yaşanan katliamların hesabı nasıl sorulabilir? Bu soruları İranlı aktivist Shahnaz Morattab ile konuştuk.

Uçak saldırısında yaşamını yitirenlerin aileleri olarak adalet arayışınız nasıl başladı?

Önce Kanada’da bir kurum kurduk. Çünkü uçakta bulunan yolcuların çoğu Kanada’da yaşayan İranlı ve Afgan kökenli insanlardı. Adalet arayan örgütümüz o zaman kuruldu ve o tarihten beri mücadele ediyoruz. Ancak İran’daki İslami yönetimden adalet bekleyemezsiniz; çünkü İran’daki mahkemeler tamamen yönetime bağlıdır. Bu nedenle orada adil bir yargılamanın olmayacağını biliyoruz.

Uluslararası bir mahkemede dava açabilmek için önce İran’ın bu yargılamayı gerçekleştirmeye yetkin olmadığını kanıtlamak gerekiyordu. Bu nedenle aileler olarak suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurusunda bulunduğumuz kişiler İran’ın en üst düzey yetkilileriydi.

Bugüne kadar İran’da 18 sözde yargılama yapıldı. Ancak o mahkemelerde gerçekten sanık sandalyesine oturtulan biz ailelerdik. Hakim tamamen hükümete bağlıydı ve suçlu olarak gösterilen kişiler gerçek sorumlular değildi. Son duruşmada tüm aileler salonu terk ederek mahkemenin bağımsız olmamasını protesto etti. Böylece İran’daki yargının adil olmadığını ortaya koymuş olduk.

Daha sonra hangi adımları attınız?

İkinci adımımız, Avrupa Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde iki dava dosyasının açılması oldu. Uçağın kasten vurulduğunu kanıtlamaya çalışıyoruz. İlk füzeden sonra pilot geri dönmeye çalışmıştı; fakat ikinci füze uçağı düşürdü ve uçaktaki herkes hayatını kaybetti. İran rejimi üç gün boyunca dünyayı aldattı. İlk açıklamada "teknik arıza" denildi. Ancak olay bölgesinde halk tarafından çekilen fotoğraf ve videolar sayesinde gerçek ortaya çıktı.

Kanada, Ukrayna, İngiltere ve İsveç tüm delilleri inceleyerek İran’a karşı dava açtı. Bu toplu cinayet dosyası hala açık ve muhtemelen gelecek yıl İslami İran yönetimi Avrupa Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak.

Sizce neden ateş açıldı?

O gece İran rejimi Irak’ta ABD askeri üssünü vurmuştu ve ABD’den karşı saldırı bekliyordu. Rejim, bu saldırı ihtimaline karşı, hiçbir ilgisi olmayan bir yolcu uçağını vurup suçu ABD’ye yüklemeyi planladı. Ancak ABD hiçbir saldırıda bulunmadı. Rejim suçu ABD’ye atmaya çalıştı, fakat planı tutmayınca "teknik arıza" açıklamasına sığındı.

Rejim kendi suçunu nasıl gizledi?

Uçak düştükten sonra üç saat boyunca kimse olay yerine yaklaştırılmadı ve tüm deliller yok edilmeye çalışıldı. Yolculara ait birçok eşya kayboldu. 80 yolcunun bagajının uçağa hiç yüklenmediği ortaya çıktı. Bunun nedeni, rejimin bu saldırıyı önceden planlamış olmasıydı. Daha sonra "bagajlara yer yoktu" bahanesi üretildi ki bu tamamen gerçek dışı.

Dava şu an hangi aşamada?

Lahey Avrupa Ceza Mahkemesi’nde  dava süreci devam ediyor. Eğer son dönemde İran ve İsrail arasında yaşanan 12 günlük savaş olmasaydı, İran rejimi gelecek ay mahkemeye katılmak zorunda kalacaktı. Ancak süreç savaş nedeniyle ertelendi. İki ülkede de halkların bu savaşla bir ilgisi yoktu. İran’da rejim yıllardır kendi halkına karşı savaşıyor. İran’da bu yılın ilk sekiz ayında binden fazla insan idam edildi. Geçen haftadan itibaren bin 500 mahkum idamlara karşı açlık grevinde; idamların durdurulması için mücadele ediyorlar.

Avrupa’dan bu açlık grevine destek sunulacak mı?

21 Ekim’de dünya çapında idam karşıtı büyük protestolar düzenledik. Almanya’nın Frankfurt kentinde de protesto gerçekleştirdik. Amacımız dünyanın dikkatini İran’da yaşananlara çekmekti.

 

 

Almanya’da hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?

Frankfurt’ta “Women Life Freedom” (Kadın Yaşam Özgürlük) isimli bir kurum kurduk. Ben bu kurumun başkanıyım. Çalışmalarımızda Jîna Amini’nin ismi ve duruşu öncülük ediyor. Basın açıklamalarıyla kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyoruz. Ayrıca Almanya’da merkezi bir entegrasyon komitesinin de başkanıyım. Yapmamız gereken çok şey var; çünkü çok fazla sorunumuz var. Fakat, gönüllü sayısının artması gerektiğini düşünüyoruz.

İran’da çözülmesi gereken en acil sorunlar neler?

Bahai bölgesinde çocuklara doğum belgesi verilmediği için okula gidemiyorlar. Ailelerin yıllardır süren başvurularına rağmen hiçbir çocuk doğum belgesi alamıyor. Aileler her gün okul kapısında bekliyor ancak doğum belgesi pahalı olduğu için alınamıyor. İran zengin bir ülke olmasına rağmen halk yoksulluk içinde yaşıyor. İran’da çok sayıda zengin var; onlar da rejime yakın olan elitlerdir. Ayrıca son yıllarda çok sayıda Afgan mülteci sınır dışı edildi. Kadınlar İranlı olmalarına rağmen Afgan eşleri Afganistan’a gönderiliyor. Hatta sadece Afgan’a benziyor diye bile sürgün edilenler oldu. Bu tamamen keyfi bir uygulama.

Kadınlara yönelik baskı çok ağır. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Çalışmalarınız neler?

Evet, baskı çok ağır. Başörtüsü zorunluluğu nedeniyle Jîna arkadaşımız öldürüldü. O cinayetten sonra protestolarda 850’den fazla genç öldürüldü. Bazı gençlerin gözleri hedef alınarak vuruldu. Mainz’da yaşayan genç bir kadın arkadaşımız protestolara katıldığı için her iki gözünü kaybetti.

Almanya’nın genelinde kadınların ve gençlerin seslerini duyurmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Frankfurt’ta kurduğumuz kurumda gençler de aktif. 20 Eylül’de Jîna Amini’nin ölüm yıldönümünde Goethe Üniversitesi’nde anma etkinliği düzenledik ve İran’dan gelen gençlerle Almanya’da doğup büyüyen İran kökenli gençleri bir araya getirdik. Bu buluşmayı Aralık ayında daha geniş yapmak istiyoruz.

Gençler yaratıcı ve özgür düşünceliler. Biz onlara yalnızca destek olabiliriz. “Kadın Yaşam Özgürlük” hareketi sadece kadınlar için değil, herkes içindir. Eşitlik hem kadınlar hem erkekler içindir. Dayanışma ile güçlenebiliriz.

 

 

Almanya’ya sürgün olan İranlı aileler için çalışmalarınız var mı?

Frankfurt’ta bir mülteci danışma merkezimiz var. Çünkü entegrasyonun yanlış ilerlediğini gördük. Bazı durumlarda entegrasyon gerçekleşmiyor, bunun yerine izolasyon ve çaresizlik oluşuyor. Merkezimiz tüm mültecilere açıktır. Hizmetlerimizi anadilde danışmanlık ve kültürel hassasiyetle sunuyoruz.

Merkez her Cuma 14.00–18.00 saatleri arasında Goethe Üniversitesi Bockenheim kampüsündeki ASTA binasında hizmet veriyor. Mülteciler randevu almadan merkezimize gelebilir, hukuki konular hakkında danışmanlık hizmeti alabilir.

Son olarak okuyuculara neler söylemek istersiniz?

Gençlerin haksızlıklara dikkat etmeleri gerekiyor. Sadece İran’da değil tüm dünyada kadın ve çocuklara yönelik baskı, şiddet ve hak ihlalleri yaşanıyor. Gençler daha fazla farkındalık yaratabilir, büyük bir değişim sağlayabilir. Biz kendimiz için değil, onların geleceği için mücadele ediyoruz. Dün bizdik, yarın onlar olabilir; herkes daha özgür bir dünya için düşünmeli ve çaba göstermeli. İnsanlık duygusu kaybedilmemeli. Sadece izlemek değil, tepki göstermek ve dayanışmak gerekiyor.

 

* * *

Shahnaz Morattab kimdir?

Shahnaz Morattab (66) bundan 40 yıl önce İran’dan Almanya’ya geçti. Rejime karşı tutumu nedeniyle cezaevine girmiş ve aylarca işkence görmüştü. Eşi aynı dava kapsamında tutuklanmış ve üç hafta içinde yargısız infaz edilerek idam edilmişti. Shahnaz Morattab tahliyesinden sonra altı yıl boyunca gizlenerek yaşamak zorunda kaldı. Belgeleri tamamlandıktan sonra İran’dan kaçarak Almanya’ya siyasi mülteci olarak sığındı. Zor koşullarda mülteci yurtlarında yaşadı ancak hep şunu vurguladı: “Artık özgür bir ülkedeydim.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.