İşgale karşı mücadele

Forum Haberleri —

❏

SEYDİ FIRAT

Türkiye’nin Güney Kürdistan’a yönelik işgal saldırısı devam ediyor. 17 Haziran’da Heftenîn üzerinde başlaştığı saldırı temelinde şimdiye kadar birçok yerleşim yerini tahrip etti. Ve çok sayıda sivil insanı katletti. Türk yetkilerinin yaptığı açıklamalarda sivilleri öldürmediklerini belirtiler; Şaşıracak açıklamalar değil bunlar, işgalcinin dillide işgalcinin özünü yansıtıyor da ondan. Ama her şey çok açık seçik ortadayken insanlığın ve kamuoyunun gözünün içine baka, baka bu kadar yalan içerikli bir dil, bu kadar utanmaz bir söylem bu kadar yozlaşmış bir davranış ancak; Türk işgalciliğinin sergileyeceği bir şeydir.

AKP iktidarı yalan, inkar ve töhmet içerikli bir dili siyasetinin merkezine oturtmuştur. İşgal saldırılarına yalan üzerinde meşruiyet kazandırma peşinde. Maalesef bir kısım Kürt basını da ağılıklı olarak Güney Kürdistan basının önemli bir kesimi Türk işgal hareketine meşruiyet sağlama gayretinde, işgale karşı direnişin sesi, halkın sesi, işgali teşhirin sesi olması gerekirken eleştirilerin ve teşhirin merkezine işgal saldırılarını değil de Kürt özgürlük hareketini PKK’yi alıyorlar, işgali teğet geçen bir dil, bir duruş ve bir yaklaşım Kürt halkına ve Kürdistan’a ne kazandıracak acaba? Bu dillin KDP’nin pratik ve politik duruşuyla çok yakın bağı olduğu aşikardır.

KDP ise halkını gösterdiği tepkileri engelliyor; tepki gösterenleri göz altına alıyor, sorgulamaya tabi tutuyor, dövüyor ve hakaret ediyor. Bir insanın, bir halkın işgale ve işgalcilere karşı kendisini savunma ülkesini savunmaktan daha doğru, daha değerli ve daha kutsal ne olabilir ki! Bu gün her Kürt insanın her Kürt ve Kürdistanlı gücün her Kürdistan parçası ivedi ve tarihi bir sorumlulukla karşı, karşıya oda işgale karşı cephe alma direnişe güç, moral ve destek sunma sorumluluğudur. Bu gün Kürt güçlerinin temel yönelimi işgale karşı mücadeleyi esas alan temelde olursa işgale karşı uluslar arası desteği artıracağı gibi işgalcileri de hüsrana uğratacak bir düzey yakalayabilirler.

Türk devleti bölgeye yönelik emellerini savaş ve işgal temeli pratikleştirmesi, bölge ülkeleri ve halkları üzerinde çok yıkıcı sonuçlara sebep oluyor. Türkiye’nin saldırılarına ve işgaline karşı hem uluslararası alanda hem de Ortadoğu alanında bir karşı duruş tavrı ve bir nevi, bir mücadele cephesi de peyder pey oluşuyor ve giderek aktif bir düzey kazanıyor. İşgalciler zan ettikleri kadar önleri açık değil, küresel ve Ortadoğu alanında yaşanan dağınıklık ve boşluk zan ettikleri kadar kendilerine altın bir fırsat sunmuyor. Bilakis kendileri sonu gelmez ve içinden çıkılmaz girdaplara doğru yol alıyorlar.

AKP iktidarı I.Dünya Savaşın sonuçlarının rövanşını almaya yönelirken hüsranla bitecek bir hesap içinde. Arap-Osmanlı, Arap-Türk çatışması ve hesaplaşması başlamıştı. I.Dünya Savaşı ve savaşın ortaya çıkardığı sonuçlar olmasaydı, Arap Türk savaşı yüz yılın savaşı olarak ortaya çıkacağını öngörmek kahin olmayı gerektirmiyor. Araplar Osmanlı Türk egemenliğine karşı bedel ödemeyi savaşın çok öncesinde göze almışlardı ve bu temelde bir mücadele sürecine girmişlerdi. Cemal Paşa başta olmak üzere Osmanlı Türk yöneticilerinin Arap sahasında Arap direnişçilerine, öncülerine ve yurtseverlerine karşı idam mangalarını, infaz mangalarını, katliam birliklerini makine gibi çalıştırmasına ve meydanları darağaçlarına çevirmesine rağmen Arap halkını ve direnişçilerini sindiremediler. Büyük zulme rağmen Arap kıtasında uyanış, direniş ve mücadele büyüyerek gelişiyordu.

AKP Neo Osmanlıcılık politikası Arap hafızasını ve direnişçi tavrını yeniden tetiklemiş bulunuyor. Ve bu daha da büyüyecek ve devasa bir karşı cephe olarak şekillenecektir. Sürece yayılan bir yıpratma savaşına dönüşecektir. Kürtlerin, Arapların, Ortadoğu’nun temel gündemi ve geleceği bunda sonra işgal ve işgale karşı direnişin ve mücadelenin ortaya çıkardığı gelişmeler eksenli yön alacaktır. İşgal, işgalciler bölge halkalarının köküne kibrit suyunu dökme amacıyla hareket ediyorlar bunu fazlasıyla ortaya serdiler. Bölge halkları ve işgal karşıtı cephe işgali hüsrana uğratmakla bölgenin ve bölge halklarının geleceğini güvenceye almış olurlar gelecek bu cephelerden hangisinin başarı kazanacağıyla alakalı olacaktır.

İşgale karşı ortak tavır

Türk devleti Rojava Kürdistan ve Güney Kürdistan üzerinde işgal uygulamalarını peyde pey genişletme ve kalıcı kılma temelinde bir strateji üzerinde hareket ediyor. Tüm saldırıları bu amaca endekslidir. İşgalcilerin avantajları ve dezavantajları bulunuyor soğuk kanlı bir bakışla değerlendirildiğinde avantajlarının elinde gitmesi veya işlevsiz duruma dönüşmesi ve dezavantajlarını ise aşamayacağı handikaplar olarak sürekli üzerinde baskı oluşturmasına ortam açıktır. Kürtlerinde de avantajları var dezavantajları bulunuyor avantajların değerlendirilmesi ve dezavantajların giderilmesi ve ya avantaja dönüştürme ve işgalcilerin hüsrana uğratılması için en temel yaklaşım Kürt güçlerinin işgale karşı net bir duruş içinde olmaları ve mücadele etme istemine sahip olmalarından geçiyor.

İşgalcilerden medet ummak işgalcilerle işbirliği temelinde başka bir Kürt gücüne karşı avantaj elde etmek anlayışı ve yaklaşımı işgalcilere zafer bağışlamak demektir. Tüm Kürt kamuoyunun, aydınlarının, siyasal ve toplumsal dinamiklerinin bu konuda özel bir hassasiyete göstermesiyle işgalcilere avantaj sağlayacak işbirlikçiliğin yolunu kesmiş olacaklar. Bu da işgalcilerin önü kesmede devasa bir avantaj demek ve işgalcilerinin önünün de kesecektir.

İşgale karşı başarı iki temel yaklaşım üzerinde mümkün olacaktır. Bunlardan bir tanesi işgalin tüm Kürtlerin varlığı ve geleceği üzerindeki yaratığı tehlikenin idrak edilmesi ve idrakin düşünsel ve pratik bir mücadeleyle dönüştürmek, ikinci temel yaklaşım ise işgale karşı başarının imkanlarının fark etmek ve bunları işgale karşı mücadeleye dönüştürme beceri azim ve kararlığı ortaya koymakla işgal boşsa çıkarılmış olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.