İtibarsızların itibarsızlaştırma saldırıları sadece kendilerini vurur

Haberleri —

Uluslararası komplodan bu yana 15 yıl geçti. Bu 15 yılda İmralı zindanına atılan Kürt Halk Önderi, halkların gözünde daha da büyüdü. Duruşu; ideolojik, felsefi, düşünce ve paradigma olarak binlerce yılın birikimini kendinde damıttı, bilgeleşti. Bu nedene kişiliği ve düşüncesi duvarları aştı, milyonlarla birleşti. Kürt halkı bu yeni paradigma ve kişilikle mayalanarak üzerindeki kültürel soykırımcı sisteme karşı kahramanca bir mücadeleyi sürekli bir biçimde verdi. Kürt halkı kendi özgürlüğüyle bu Önderliğin özgürlüğünün iç içe geçtiğini görerek “Önder Apo’nun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür” dedi. Bunun için büyük bedeller ödedi. Bu mücadele sonucu bugün Kürt halkının da Önder Apo’nun da özgürlüğü yakınlaşmıştır.

Bugün Önder Apo Kürtlerin tartışmasız lideridir. Kürt halkı her zaman onur ve gurur duyacağı bir lidere kavuşmuştur. Bu nedenle bu lidere ölümüne bağlıdır. Kırk yıldan fazla süren siyasi mücadelesi ve Kürt halkına, Kürdistan’ın dört parçasında kazandıkları bu Önderliğin kimliği ve kişiliğidir. Bu nedenle bu Önderliğin belirttiği gibi “Yaratılan büyük değerleri mitolojideki zalim tanrılar bile inkar edemez”.
Şimdi provokasyonlarıyla halkın değerlerine saldırmayla ünlü ve kendine aydınlıkçı diyenler bu yönlü ünlerini daha fazla arttırmak için zemzem kuyusuna işer gibi Kürt Halk Önderine yönelik bir karalama kampanyasına başlamıştır. Yıllardır Kürt Halk Önderi ve PKK için yalan yanlış haberler veren, mutlaka karalayıcı bir şeyler yapan bu çevre, şimdi mal bulmuş mağribi gibi İmralı’da çekilmiş görüntüleri piyasaya sürmüştür. Bunlarla Önder Apo’nun itibarını ve halk üzerindeki etkisini kıracaklarını sanmaktadırlar.
Bu Önderliğe yönelik onlarca yıldır söylenmedik şey kalmamıştır. Daha 23 yaşındayken ve hiçbir örgüt üyesi değilken, sadece sosyalist düşüncelere sahip bir genç olarak okul boykotu yapıp altı ay cezaevinde kaldıktan sonra bırakılması bile birçok yorum ve değerlendirmelere tabii tutulmuştur. Ne zaman? Bu genç çaba ve emekle onlarca yıl mücadele vererek önderliğini ve mücadelesini bugün herkese kabul ettirdikten sonra! Savcı elini koklamalıymış! Hiçbir örgüte üye olmayan bu genç Türkiye’ye kök söktüren örgütün bir üyesi olarak daha o zaman idama mahkum edilip zindanda tutulmalıymış! Bu Önderlik için daha neler neler söylenmemiştir ki! Ama bu Önderlik 30-40 yıldır bu yönlü tüm karalamaları, iftiraları parçalayarak tarihin çöp sepetine atarak büyümüş ve Ortadoğu’nun en etkili siyasi liderli haline gelmiştir.
Bu Önderliğin büyüklüğü de buradadır. Birçok çevrenin saldırmasına, sürekli karalama kampanyalarıyla karşılaşmasına ve uluslararası komployla esaret altına alınıp tek kişilik bir cezaevinde tek kişilik bir hücreye atılmasına ve 15 yıldır tek kişilik bir hücrede kalmasına rağmen kişiliğini, karakterini, büyüklüğünü ve itibarını korumuştur. Saldırıların yüzde biri başka bir siyasi kişiliğe yapılsaydı yüz defa yerinde yeller eserdi. Bu Önderlik 15 yıldır tek bir hücrede kalmaktadır. Son üç yıl dışında bu zindanda insan yüzü bile göremiyordu. Türkiye’de bu koşullarda yatan tek bir siyasi tutsak olmamıştır. Hatta dünyada bile böyle bir muameleye muhatap olmuş tutsak yoktur. Bu Önderliğe uygulanan baskı yöntemleri tamamen çıldırtmaya ve akıl sağlığını kaybettirmesine yöneliktir. Ancak bu Önderlik büyük bir irade gücüyle en sağlıklı, en makul düşünen bir kişilik olarak dışarıdaki siyasi gelişmelere yön vermektedir. Bu koşullarda bu basireti ve feraseti göstermek ancak büyük bir düşünce gücü ve olgunlaşmış kişilikle mümkündür. Zaten bu Önderlik Kürtler açsından sadece bir siyasi lider değil, aynı zamanda bilge bir kişidir.
Bu Önderliğin 40 yıllık mücadeleci siyasi kişiliğinin en temel özelliği şudur: her zaman kimseye gücüm yetmiyorsa kendine yüklenirim, sorunları kendimde çözer, gelişmeleri kendimde yaratırım ve işlerin üzerine öyle giderim. Bu kişiliğin temel Önderlik tarzı budur. Bu Önderlikte çaresizlik yoktur, olmaz yoktur; insan en büyük tekniktir diyen bu Önderliktir. Bir kişi eğer azmederse kendinde çok şey çözer ve büyük gelişmeler sağlar demiştir. Hatta benim gibi on kişi daha bu işlere sahiplenseydi, kendine yüklenseydi bu sorun çoktan çözülürdü, birçok hedefimize çoktan ulaşırdık demiştir.
Bu Önderlik hiçbir gücün desteğiyle büyümemiştir. Hatta çoğu zaman yoldaşlarının bile yeterli desteğini alamamıştır. Bugün Önderliğini ve büyük gücünü tamamen kendine yüklenerek yaratmıştır. Yani dış destekle büyümemiştir. Her gücü ve imkanı büyük bir çaba ve mücadeleyle kazanmıştır. Bu nedenle bir karalamayla, aleyhinde propagandalar yapılarak yıkılacak bir lider değildir. Nitekim İmralı adasına atılarak dahi yıkılamamıştır. İşte birçok çevrenin anlamadığı gerçeklik bu Önderliğin yetişme ve büyüme karakteridir. İğneyle kuyu kazarak, tırnaklarıyla sökerek her şeyi kazanmış ve elde etmiştir. Bu nedenle bu saldırılar bu Önderliği sarsmaz, hatta daha da büyütür. Bu Önderlik her fırsatta “Öldürmeyen yara güçlendirir” der. Bir sorun varsa bu zayıflama değil, güçlenme nedenidir, der. “Sorun varsa mücadele edemiyorsan yok olursun; sorun var, mücadele edip çözüyorsan güçlenirsin” biçiminde bir mücadele felsefesine sahiptir. Bu nedenle her zorluk ve sorundan büyüyerek çıkmıştır.
Bu Önderliğe neden bu kadar çok saldırılmaktadır? Neden bu Önderliğe yönelik bir uluslararası komplo yapılmıştır? Bunun tek bir cevabı var: o da birçok gücün oyununu bozması ve çıkarlarına çomak sokmasıdır. Kim düşmanlık ve karşıtlık yapıyorsa, bilinsin ki onların çıkarına çomak sokmuş, toplumlar ve halklar üzerindeki oyunlarını bozmuştur. Hele Ortadoğu’da hiçbir gücün etkisinde olmayan bir lider olarak tarih sahnesine çıkıyorsan, karşılaşacağın düşmanlık daha da büyük olacaktır. İsterseniz bu Önderliğe kimin karşı olduğunu alt alta sıralayın, sonra da neden karşı olduklarının araştırmaya ve cevap vermeye çalışın. O zaman bu düşmanlıklarının ve saldırganlıklarının gerçek nedeni ortaya çıkar.
Türkiye’de ırkçı, şovenist, milliyetçi, ulusalcı kesimlerin bu Önderliğe düşmanlığı açıktır. Kürt halkını ayağa kaldırdığı ve Kürt sorununun çözümünü Türkiye’ye dayattığı için bu Önderliğe çok öfkelidirler. Kendi kimliğinin bilincine varan ve özgürlüğü için direnen bir halk gerçekliği yaratılmıştır. Bunu tüm dünya kabul etmektedir. İşte Türkiye’deki kimi çevrelerin Apo düşmanlığı bundandır. Doğu Perinçek ve çömezlerinin Önder Apo’ya düşmanlıklarının nedeni bundandır. 1990’lı yılların başında PKK ve bu Önderliği kullanmak isterken kendisi kullanılmıştır. Öyle ki iki üç yıl Kürt Özgürlük Hareketi’nin hizmetine girmiştir. İşte şu andaki öfkeleri biraz da bunadır. Ergenekoncu çevrelere ve şovenist milliyetçi çevrelere bu kadar yakın durmasının, hatta boynuz kulağı geçer misali onlardan fazla Kürt düşmanı olmasının önemli bir nedeni de budur. Bir tür kendisini onlara affettirmektedir. Düşmanlığını bu düzeyde çirkinliğe ve alçaklığa götürmesinin nedeni kendisini hizmetinde olduğu güçlere affettirmektir.
Doğu Perinçek aslında psikolojik olarak çözülmesi gereken biridir. Yıllarca sol içinde etkili olmak istemiş, ancak her zaman marjinal kalmıştır. Sol tarafından dışlanmıştır. Zaten sol kesim içinde her zaman kuşkuyla bakılmış ve sevilmemiştir. Sol güçler tarafından istihbarata çalıştığı bile söylenmiştir. Bu yönlü iddiaları kanıtlayacak birçok şey de yapmıştır. İbrahim Kaypakkaya buna hep kuşkuyla bakmıştır. THKO içinde ve THKP-C geleneğinden gelenler ise bunları sol içinde görmemiş, her zaman provokasyon yapan bir grup olarak görüp uzak durmuşlardır. Her devrimci çıkış karşısında ilk önce bu grubu bulmuştur.
Apocuların çıkışında bile bu grup harekete geçmiştir. Tam bir ajan provokatör olarak çalışmışlardır. 1970’li yıllarda PKK’lilerin kim olduğunu, nerede çalıştıklarını gazete ve dergilerinde günlerce, aylarca yayınlamışlar, devlete hedef göstermişlerdir. Bunlar yetmiyormuş gibi yakalanan ve poliste ismini vermeyen PKK’lilerin tümünü deşifre etmek için bizzat polise başvurmuşlar ve “Kişi şu değil budur” diyerek polise yardımcı olmuşlardır. Hatta PKK’lilerin idama mahkum edilmesi için birçok insana dilekçe yazdırmışlardır. Bunlar Diyarbakır sıkıyönetim mahkemelerinde belgelidir.
Ortaya çıktığı günden bugüne ajan provokatör olan bu grup şimdi ordu içindeki derin güçlerle ortak hareket etmektedir. Kendini sol gösterip ikbal bulmayan Doğu Perinçek, şimdi ordu ve Genelkurmay’a dayanarak ikbal elde etme umudu içindedir. Toplumdan yüz bulmayan bu provokatörler şimdi ordu içindeki derin güçlerle birleşerek bir güç olmayı hesap etmektedirler. Bu kadar şovenist ve Kürt inkarcısı bir çizgiye savrulması, daha doğrusu aslına rücu etmesi başka yerde hiçbir gelecek görmediği içindir. Orduya ve ulusalcılara dayanarak kendine gelecek kurmaya çalışmaktadır. Hatta şimdi ordu ve ulusalcıların liderliğine soyunmuş bir psikopat haline gelmiştir. Bunda da bir istikbal bulamazsa ne yapar bilemeyiz! Çünkü artık ne Türkiye toplumu ne de Kürtler ulusalcı, şovenist, hegemonik güçlere yol verir. Ordunun da, dini kullananların da miadı dolmuştur. Kışla ve camiyi kullanarak siyaset yapanların gerçek maskesi düşmüştür. Bu nedenle de topluma dayanmayan siyasi güçlerin Türkiye’de gelişme şansı kalmamıştır.
Bu ajan provokatör grup Kürt Halk Önderi’nin İmralı’da çekilen görüntülerini kesip parçalamış, montajlaşmış ve piyasaya sürmüştür. Ancak bu da ters tepecek ve ellerinde patlayacaktır; onların yüzünü daha fazla teşhir edecektir.
Cımbızlayıp montajladıkları bölümler bile Kürt Halk Önderi’nin sorunları çözmeye yönelik çağrısını içermektedir. Kürt Halk Önderi, Ortadoğu’da kurulan düzenin halkları çatıştırma ve hegemonya kurma üzerine kurulduğunu her zaman vurgulamıştır. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sadece Kürtlere değil, tüm bölge ülkelerine zarar verdiğini söylemiştir. Hatta uluslararası komployla kendisinin Türkiye’ye teslimini Kürtlerle Türkleri yüz yıl savaş içinde tutup kendi politikalarını yürütmeye dayandığını daha ilk günden itibaren dile getirmiştir. Bu nedenle dışarıdayken de defalarca Türk devletine çağrı yapmış, gelin bu sorunu çözelim, bu tezgahtan kendimizi kurtaralım demiştir. Dışarıda söylediğini tabii ki İmralı’da karşılaştığı Türk yetkililerine de söyleyecektir. O günün İmralı koşullarında Türk yetkililerine de anlattığı budur.
Türkiye  Kürt sorununu çözmediği müddetçe zayıf karnı bu olacaktır. Bu nedenle de Kürtler zorunlu olarak direndiğinden bundan birçok güç faydalanacaktır. Bu objektif bir durumdur. Türkiye ve Türk yetkilileri akıllıysa bu sorunu çözerler ve bu sorunun varlığı nedeniyle birilerinin yararlanmasına fırsat vermezler.
Şu açıktır ki, Kürt sorununu çözmeyenler ister istemez dış güçlerin taşeronu olurlar. Türk devletinin on yıllardır dış güçlerin bölgedeki jandarması olması bu nedenledir. ABD’ye ya da başka güçlere bu kadar bağlı olmalarının nedeni de Kürtleri ezmek için destek alma ihtiyacı duymalarıdır.
Önder Apo Türk yetkililerine “Gelin bu sorunu çözelim ve bu güçlerin oyununu bozalım” demektedir. Kürt Halk Önderi de, PKK de Türk devleti bu oyunları bozmak isterse tabii ki böyle bir durumda rollerini oynarlar. PKK ve Kürt Halk Önderi tabii ki şimdi de bunu söylemektedir. Türk devleti Kürt sorununun çözümsüzlüğünün en başta da kendi başına bela olduğunu görürse PKK de bu sorunun çözümü için kolaylaştırıcı olur. Zaten şimdiye kadar yaptığı da budur.
PKK, Kürt Halk Önderinin esaret altına alınmasından sonra yaptığı 7. Kongreden sonra sunduğu barış projesinde “Kürt sorununun çözümsüzlüğü, kötülük tanrılarının bölge ülkelerine verdiği ceza gibidir” tespitini yapmıştır. Türk devletine çözüm için yaklaşım göster, çözümsüzlüğün ağır sonuçlarından kurtul denmiştir. Yani Önder Apo’nun İmralı’da zindanda söylediklerini, dışarıda hazırladıkları barış projesinde ortaya koymuştur. Önder Apo da PKK de 1999 yılından 2004 yılına kadar Türk devletine yalvarırcasına bu sorunu çözün demiştir. O kadar barıştan söz etmiştir ki, barış çağrısını o kadar yapmıştır ki, yurtseverler bile “anlamıyorlar artık bu kadar barış demeyelim” demişlerdir.
Ancak Kürt Halk Önderinin de PKK’nin de çağrıları İmralı’da Önderlikle konuşan yetkililer gibi PKK’nin bir zayıflığı olarak görülmüş ve o yıllar değerlendirilmemiştir. Bu nedenle 2004 yılından itibaren çatışmalar şiddetlenerek sürmüştür. Kürt Halk Önderi ve PKK’nin çağrılarına cevap vermeyen Türkiye çok şey kaybetmiştir.
Doğu Perinçek ve çömezleri şimdi de Kürt sorunu çözülmesin ve savaş sürsün istemektedirler. Tam da dış güçlerin dediğini yapmaktadırlar. Kürtler haklarından vazgeçmeyeceğine göre Kürtler üzerinde hegemonya kurup Kürtleri kültürel soykırıma uğratmak isteyen Türkiye dış güçlere hizmet eden bu politikalarından vazgeçmelidir.
Doğu Perinçek ve tayfası, Önder Apo’nun İmralı’daki çağrısı ve çığlığında Türkiye’nin de çıkmazdan kurtulmasını göreceğine, tam da Kürt kördüğümüyle bölge halklarına tuzak kuranların Önder Apo’ya düşmanlıkları gibi düşmanlıkla yaklaşması, kendilerinin kimlerin tarafında ve cephesinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Ne diyelim uluslararası komplolar ve onların taşeronları kaybedecek, Kürt Halk Önderi’nin çizgisi ve halklar kazanacaktır.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.