Jineoloji tarihi bir fırsat

Dosya Haberleri —

Anna Maria Liebner/Sara Marcha

Anna Maria Liebner/Sara Marcha

Enternasyonalist Anna ve Sara ile Kürt Özgürlük Mücadelesi ve kadınların rolünü konuştuk:

  • Demokratik Konfederalizm esasları üzerine inşa edilen Jineoloji’yi 21. yüzyılda tarihi bir fırsat olarak görüyorum. Jineoloji sadece Kürtler değil dünyanın birçok bölgesinde kabul gördü. Jineloji, dünya kadın hareketleri için yeni bir yol açtı. Kürt hareketinin ortaya koyduğu pratik bize yol haritası çıkardı. 

ERKAN GÜLBAHÇE/SAARBRÜCKEN 

Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesi özellikle de Rojava Devrimi'yle birlikte dünya kadınları için çekim merkezi ve umut kaynağı oldu. Alman Anna Maria Liebner ve Fransız Sara Marcha da Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesine yakından tanıklık eden, bununla da sınırlı kalmayıp birlikte mücadele eden iki kadın. Kuzey-Doğu Suriye’ye giderek oradaki deneyimi yerinde gören iki enternasyonalist, çıkardıkları kitaplarla da Kürdistanlı ve Avrupalı kadınlar arasında köprü oldu. Kadın bilimi Jineoloji çalışmalarında aktif olarak yer alan kadınlar aynı zamanda akıcı bir şekilde Kürtçe de konuşuyorlar. 8 Mart vesilesiyle görüştüğümüz enternasyonalist Anna ve Sara ile sohbetimizi de Kürtçe gerçekleştirdik. 

Sara Jineoloji Akademisi’nde

Kobanê’nin özgürlük sürecinde Kürt halkının mücadelesiyle tanışan Fransız Sara Marcha (33), o dönem Avrupa’da gerçekleştirilen eylemlere katılarak Kürtleri yakından tanıma fırsatı bulmuş. Bu süreçte Kürtlerin, DAİŞ’e karşı verdiği askeri direnişin yanı sıra siyasi, diplomatik ve ezberi aşan bir paradigmanın uygulanmaya çalışıldığını fark ettiğini belirten Sara, "Bu Kürtlere olan ilgimi arttırdı" diyor. Zamanla Kürt kadınlarının Jineoloji çalışmalarından da etkilenen Sara, 2017 yılından itibaren Jineoloji Akademisi bünyesindeki çalışmalarda yer alıyor. Bu çalışmaya katıldığı dönemde Avrupa dillerinde Jinelojiyi ve Kürt kadın mücadelesini anlatan yeterince materyal olmadığını düşünüyor.

Öcalan’ın paradigması

Jineolojinin hayata bulduğu Kuzey-Doğu Suriye’de pratikte nasıl uygulandığı, uygulamada ortaya çıkan sorunları yerinde tespit etmek için bir grup arkadaşı ile Rojava’ya giderek yakından tanıklık etmek istediğini söyleyen Sara, uzun bir süre burada kalır. Sara döndükten sonra arkadaşlarıyla birlikte, Öcalan’ın Kuzey-Doğu Suriye’de hayat bulan paradigması çevresinde örgütlenen Kürt kadın mücadelesini Avrupa’ya anlatmak için kitap yazar. 

İspanyolca dilinde basılan kitap, 'Kadın, Hayat, Özgürlük. Kürdistan Özgür Kadın Hareketinin Kalbinden'* ismiyle okurlarla buluştu. 

Çözüm mücadelede

Kadınların tarih boyunca erk zihniyete karşı direndiğini ve kapitalizme karşı mücadele ettiklerini aktaran Sara, "Clara Zetkin, Rosa Luxemburg ve birçok devrimci kadının çabalarına rağmen Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerek kapitalist devletler ve gerekse sosyalizm adına hareket ettiğini belirten devletler eski statükonun devam edebilmesi için büyük çaba sarf etmişler. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerek feminist hareketler gerek devrimci kadın örgütleri güçleri oranında çalışma yürütse de genel anlamda bir birlik kuramamış ve kadınların sorunlarına tam bir çözüm bulunamamıştır" diyor. 

Kadınların erkek egemen sisteme, kapitalist moderniteye karşı mücadele verse de alternatif bir yaşam kurulamadığını belirten Sara, "Demokratik Konfedaralizm esasları üzerine inşa edilen Jineoloji’yi 21. yüzyılda tarihi bir fırsat olarak görüyorum" diyor. Jineoloji’nin sadece Kürtler değil dünyanın birçok bölgesinde kabul gördüğünün altını çizen Sara, "Jineoloji sayesinde bin yıllardır var olan sorunların çözülmesi, toplum gerçeği ve kadın sorunları üzerine tartışmalar bir umut yeşertiyor" ifadelerini kullanıyor.

Kürt kadınlarının tecrübesi

Jineoloji etrafındaki örgütlülüğün kendisini çok umutlandırdığını dile getiren Sara, "Jineoloji tartışmalarında kadının yeri ve gerçekliği üzerine gerek bölgemizde ve gerekse dünyadaki kadın konumu üzerine ciddi tartışmalar yapılıyor. KJK ve Kongreya Star’ın elde ettiği tecrübe, bölge ve dünyadaki kadınlar için çok önemli" diyor.

Jineoloji bünyesinde farklı kültürler, etnisite, inançlardan kadınların bir araya gelerek sorunları konuşup tartışabildiğini ifade eden Sara, "Kadın hakları konusunda yapılan tartışmalar, ulus devlet sınırlarını aşarak tüm dünyadaki kadınlara ulaşmak için bir fırsat veriyor. Yapacağımız tartışmalarla kadının tek renkli değil çok renkli olduğunu tartışmalıyız. Bu renkleri iyi tanımak ve bu esas üzerine kadın hakikatini ortaya çıkarmamız gerekiyor" diye belirtiyor. 

Feminist hareketleri de buluşturdu

"Bugün Jineoloji içerisinde birçok Avrupalı ve farklı kıtalardan gelen feminist hareketten kadınlar da çalışma yürütüyor" diyen Sara, şöyle devam ediyor: "Bazı kadınlar, feminist örgütler içerisinde yürüttükleri çalışmalarda kendilerini ifade edemediklerini veya sorunlarına çare bulamadıklarını söylüyor. Her coğrafyada kadınların sorunları farklı olsa da temelinde aynı gerekçeler yatıyor. Jineoloji’nin kapsayıcı çözümler ve çalışmaları tüm kadınları kucaklayıcı ve sorunlara cevap olma gibi bir iddiası var. Teori ve pratiğiyle Avrupa’daki feminizm hareketlerini etkilemiş durumda. Jineloji, dünya kadın hareketleri için yeni bir yol açtı. Tabi ki bu yol çok çetrefilli bir yol. Kapitalizm ve ataerkil zihniyet kadını baskı altına alarak parçaladı. Elbette bunu değiştirmek çok uzun bir zaman alacak. Ancak Kürt hareketinin ortaya koyduğu pratik bize yol haritası çıkarmıştır."

 

8 Martların anlamı da değişti

Kadınların bugünkü sorunlarının yüz yıl öncesinden farklı olduğunu sözlerine ekleyen Sara, Paris’teki 8 Mart’ta katledilen 3 Kürt kadın devrimci Leyla Şaylemez, Fidan Doğan ve Sakine Cansız’ın anılacağını hatırlatarak, 8 Martların içerik ve anlamının da artık değiştiğinin altını çiziyor ve ekliyor: "Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, sadece çalışan kadınlar değil, her türlü baskıya karşı mücadele eden, erkek egemen sistem tarafından katledilen ve özgürlük uğruna bedel ödeyen bütün kadınlar anılıyor. 8 Mart, faşizme, sömürgeciliğe, şiddete ve erkek egemen sisteme karşı kadınların bütünleştiği bir anma günü olarak kutlanmalıdır. Yani ilk günkü gibi kadın erkek eşitliğinden ziyade adalet, hakikat, yeni ve özgür bir yaşam, dünyanın her köşesinden kadınlara karşı yapılacak haksızlıklara karşı bir gün olarak kutlanmalıdır."

 

Öcalan'ın paradigması umut aşıladı

  • Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm projesi Avrupa'da özellikle Almanya’da alternatif yaşam arayan insanlar içinde bir karşılık buldu. Kadınlar Kürt Özgürlük Hareketi saflarında Kürdistan genelinde, özellikle Kobanê sürecinde verdikleri mücadele ile bize büyük umut aşıladılar.

Alman Anna Maria Liebner (30) ise şu anda Kongreya Star’a bağlı "Kadınlar Rojava’yı Savunuyor" kurumunda çalışma yürütüyor. Daha önce Almanya’da çalışma yürüttüğü feminist kurumun dünyadaki bütün feminist kurumlarla ilişki halinde olduğunu belirten Liebner, bu çerçevede bir grup Alman kadınla birlikte Kuzey-Doğu Suriye’ye yaşananları ve Kürt kadın devrimini daha iyi tanımak için gidiyor. Orada yaklaşık 2 buçuk yıl kalarak hem Kürt kadınlarının mücadelesine hem de onların deneyimlerinden ve örgütlenmelerinden faydalanmaya çalışan Liebner, aynı zamanda kendi deneyimlerini ve birikimlerini Rojava kadın mücadelesine aktarmaya çalışmış. 

Öcalan düşüncelerinden etkilendim

Liebner, Kürt kadın kurumları ile yürüttükleri tartışmalar sonucunda Kuzey-Doğu Suriye’deki kadın mücadelesinin Almanya’da tanıtılması için Kürt kadın mücadelesini anlatan Almanca bir kitap yazma kararı alınıyor. Almanya’da Rojava’ya birlikte gittiği delegasyonla ortaklaşa farklı kesimlerden 200 Kürt kadınıyla konuşarak, "Ne İstediğimizi Ve Ne Yaptığımızı Biliyoruz" adlı kitabı yazar. Kürt kadın hareketi ve Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm projesiyle Almanya’da tanıştığını belirten Liebner, "Öcalan’ın demokratik Konfederalizm projesini okudum. Bu düşüncelerden çok etkilendim. Rojava’da örgütlenmesini gerçekleştiren ve hayat bulan Demokratik Konfederalizm projesinin toplumsal anlamda uygulanmasını yakından görmek için Kuzey ve Doğu Suriye’ye gitmeye karar verdim" diyor. 

Alternatif bir yaşamı ortaya koydular

Öcalan’ın paradigması çerçevesinde Kuzey-Doğu Suriye’de örgütlenen Kürt kadın mücadelesinin Avrupa’da çalışma yürüten feminist ve kadın kurumları için büyük bir örnek oluşturduğunu söyleyen Liebner, "Kuzey-Doğu Suriye bölgesinde kadın çalışmalarına çok etkilendim. Avrupa özellikle Almanya feminist hareketlerin bu çalışmalarda öğrenecekleri çok şey var. Açıkça söylemek gerekirse Rojava’da kadınların yarattıkları örgütlenmeyle alternatif bir yaşamın kurulabileceğini çok net şekilde bize gösterdi. Öcalan’ın paradigması etrafında örgütlenen Kürtler, Araplar, Çeçenler, Ermeniler ve Asuriler ortak bir yaşam kurmuşlar ve birlikte yaşamanın en iyi örneğini oluşturmuşlar. Kuzey-Doğu Suriye Özerk bölgesinde etkilendiğim en önemli şey her birey kendi renkleri ile kendi özgürlükleriyle yaşamasaydı. Bundan dolayı Almanya feminist gruplar olarak Kuzey-Doğu Suriye’de kadın mücadelesinden büyük bir güç aldık" diye ifade ediyor.

Almanya'da da karşılık buldu 

Birlikte yaşamdan etkilenen Liebner, "Ekonomik anlamda özgürlüklerini ele almış, hayatın tüm alanında üretime katkı sağladıklarına tanıklık ettim. Kadınlar, Kuzey-Doğu Suriye’de anne olarak, politikacı, diplomat, emekçi, eğitimci, üretici, sağlıkçı, basın, yani aklınıza gelen her dalda örgütlenmiş ve özgürlükleri ile yaşama katkı sunuyor. Günlük gelişen devrime destek veriyorlar. Diğer devrimlerde görmediğim kadın özgürlüğünü Kuzey-Doğu Suriye’de tanıklık ettim. Yani diğer devrimlerde eksik olan kadın ayağının Kuzey-Doğu Suriye’de var" diyor. 

Umut aşıladılar

Öcalan’ın paradigmasının Ortadoğu başta olmak üzere birçok yerde karşılık bulduğunu söylüyor Liebner, ve ekliyor; "Demokratik Konfederalizm Avrupa'da özellikle Almanya’da alternatif yaşam arayan insanlar içinde bir karşılık buldu. Kadınlar Kürt Özgürlük Hareketi saflarında Kürdistan genelinde, özellikle Kobanê sürecinde verdikleri mücadele ile bize büyük umut aşıladılar" diye belirtiyor. 

Defend Rojava en somut örnek

Rojava Devrimi’nin enternasyonalist bir devrim olduğunu aktaran Liebner, "Kürdistan dağlarından mücadele veren kadın ve erkekler, DAİŞ terörist örgütüne karşı verdikleri mücadele ile sadece kendilerine özgürlüğün yolunu açmadılar aynı zamanda tüm insanlığa mücadele ile özgürlüğün yolunu nasıl açılacağını gösterdiler. Bu alanda bize büyük umut oldular. Kürtlerin verdiği mücadele dünyada karşılık bulmaya başladı. Nitekim 2019’da kurulan ‘Defend Rojava’ bunun en somut örneğidir. Defend Rojava’nın çağrısı ile Avrupa’da birçok feminist örgüt üyesi Kuzey-Doğu Suriye’ye giderek devrimi koruma ve devrimin sesi olma yolunda eylem ve etkinlikler gerçekleştirdiler" diyor. 

8 Mart’ta birlikte alanlara akmalı

"Enternasyonalizmin sadece yan yana savaşmak demek değildir" diyen Liebner, sözlerini şöyle noktalıyor:  "Başta kadınlar olmak üzere hep birlikte kapitalizme, faşizme, diktatörlüğe, erkek egemen sisteme karşı omuz omuza mücadele vermemiz gerekiyor. Dünyadaki feminist, kadın örgütleri yani bir bütün hak mücadelesi veren bütün örgütler, aralarındaki farklılıkları ve düşünce aylıklarına bir tarafa bırakarak 8 Mart’ta alanlarda olmalılar."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.