Kabus QSD ile bitti

Berzan
- 3 Ağustos fermanında kaçırılan Berzan, DAİŞ çetelerince intihar bombacısı olmaya zorlandı; reddedince elini kaybetti. Berzan’ın kabus dolu yılları QSD savaşçılarının operasyonuyla sona erdi.
3 Ağustos 2014’te DAİŞ’in Şengal’e saldırısıyla başlayan soykırımda 10 bin Êzîdî katledildi, 400 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. 7 bin kadın ve çocuk köleleştirildi, en az 3 bin kişi hala kayıp. 21. yüzyılın trajedisi olarak nitelendirilen Ferman’ın 11. yıl dönümü yaklaşırken, DAİŞ’liler hala yargılanmadı, Irak hala “soykırım” tanımından imtina ediyor. Kayıp olan binlerce kişinin akıbeti hala aydınlatılmayı beklerken, DAİŞ’in elinden kurtulanlar ise, yaşamla yeniden bağ kurmaya çalışıyor.
Bunlardan biri Şengal’in Izêr köyünden Berzan Izêrî. Ferman sırasında tüm aile fertleriyle DAİŞ çetelerine esir düştüğünde daha çocuk yaştadır.
33 Êzîdî çocuk birlikte
Berzan, 4 yıl boyunca yaşadıklarını kelimelere dökmede zorlansa da, tarihe not düşülmesi, soykırımın boyutlarının anlaşılması adına anlatıyor:
“3 Ağustos günü ben ve ailem DAİŞ’in eline düştük. Bizi ayırdılar, hepimizi başka yerlere götürdüler. 4 yıl DAİŞ’in elinde kaldım. Annemle babamdan ayrıldıktan sonra Musul’a götürüldük. Hemen dini eğitime alındık. Kuran ve namaz öğrenmemiz istendi. Ben ve kardeşim Faris, Musul’da bir yıl kaldık, orada din eğitimi aldık. Bir okulda kalıyorduk. 33 Êzîdî çocuk aynı okulda tutulduk. Sonra bizi araçlara bindirdiler ve Reqa’ya götürdüler. Askeri alanlara sevk edildik, orada eğitim aldık. Reqa’daki askeri eğitim merkezinde bir süre kaldık, sonra bir başka merkeze götürüldük. Orada silah ve patlayıcılar vardı.”
Askeri ve dini eğitim sonrası plan
“Askeri ve dini eğitimden sonra bizim ismimizi intihar saldırısı için yazdılar. Herkes kendi sırasını bekliyordu. Herkesin ismi okunuyordu ve sonra da canlı bomba olarak patlatmaya gönderiliyordu. Biz 33 Êzîdî çocuk o evde beraberdik. Eğitim veren kişi de bizimle kalıyordu. Bizi araçlarla alıp kendimizi patlatmamızı istiyorlardı. Bazılarına üzerlerine bomba bağlamaları öğretiliyordu. Adımız yazıldıktan sonra bize Dêrezor’a gideceğimiz söylendi. Ben ve 4 Êzîdî arkadaşım Cefra’ya götürüldük. Dêrezor havalimanına yakındı. Hepimiz DAİŞ’in kontrolündeki farklı noktalara yerleştirildik. Ben son noktaya gittim.”
İç çatışmada Berzan yaralandı
DAİŞ çetelerinin kendisine ‘Omer Sincarî’ adını taktığını söyleyen Berzan, DAİŞ’lilerin kendi aralarında çıkan çatışmada yaralanır. “Yaklaşık 4 gün Cefra’da kaldık. Orada Türk, İngiliz ve başka milletlerden DAİŞ’liler vardı. Uzun saçlı ve sakallı bir İngiliz DAİŞ’linin keskin nişancı silahı vardı. Her akşam bir yere gidiyordu. Bir akşam, yemek dağıtıldığı sırada çatışma çıktı. Türk olan IŞİD’li ‘Omer, benimle gel’ dedi. İlk başta gitmek istemedim ama sonra kalkıp gittim. Onunla birlikte giderken bacağıma iki kurşun isabet etti. İlk anda sıcaklık yüzünden acıyı hissetmedim ama sonra hissettim. Akşam saat 6’dan gece 12’ye kadar o halde kaldım. Çatışma durduktan sonra beni tedavi için bir eve götürdüler. DAİŞ’e bağlı bir doktor geldi, bacağımdaki kurşunu çıkardı. ‘Bu akşam burada kalın, sabah seni arkadaşlarının yanına göndereceğiz’ dediler. Sabah beni ve üç arkadaşımı Dêrezor’daki havaalanındaki nöbet noktalarına götürdüler.”
İki Êzîdî kardeşin yaşadıkları
Berzan ve arkadaşları Dêrezor Havaalanı’na götürüldükten sonra, buraya her gün hava saldırıları düzenlenir. Sonrasında yaşanan bir olay, Berzan’ı derinden etkileyecektir. İki kardeş intihar eylemi yapmaya zorlanır.
“Kardeş olan iki Êzîdî (Emced ve Esed) arkadaşlarımızın içinden seçilip saldırıya gönderildi. İki kardeşi Musul’a götürdüler, orada kendilerini patlattılar. Bu olay beni derinden etkiledi. Onlara ‘intihar eylemcisi’ deniliyordu. Emced ve Esed kardeştiler, yaşları da çok büyük değildi, bizden farksızlardı.”
Elini kaybetti
İki kardeş ardından bu kez sıra Berzan’a gelir. Berkan, iki kardeşin yaşadığı trajedinin de etkisiyle çetelerin intihar bombacısı olma dayatmasını reddeder. Bu tutumu O’nun bir elini kaybetmesiyle sonuçlanacaktır:
“Kardeşlerden kısa süre sonra benim adım geçti. Öğretmenimiz Kürt’tü. Adı Ebu Zeyd El-Kurdi idi. Eğitim sırasında adımızı yazdırmamız istendi, bir gün gerektiğinde intihar eylemi için çağrılacaktık. Bana ‘Kendini patlat’ dediler, reddettim. Üç kez tekrarladılar, reddettim. Öfkelendi ve sağ elime iki kurşun sıktı. Acıyla ağladım, o ise sakin bir şekilde, ‘Seni hastaneye götürüp elini kestireceğiz’ dedi. Beni hastaneye götürdüler, bayıltıcı iğne verdiler. Ayıldığımda sağ elimi kesmişlerdi. Gördüğümde çok ağladım. Sonra beni kendi birliğime geri götürdüler, silah tutamıyordum ama nöbet defterine yazılar yazıyordum. Arkadaşlarım da bana yardım ediyordu.”
Hava saldırısında yaralandı
Elini kaybetmesi ardından Berzan, bir hava saldırısında daha yaralanır. Ancak bu kez tedavisi uzun sürecektir:
“Arkadaşlarımla birlikte yemek yiyorduk. Aniden uçaklar geldi. Uçağın bizi hedef aldığını anladık, kaçmaya başladık. Uçak iki roket attı, sol elimden ve sol bacağımdan yaralandım, yere düştüm. Yaz mevsimiydi ve çok sıcaktı. Bir saat boyunca kan kaybettim. O an artık kurtulamayacağımı düşündüm. Bombardıman bitti, beni Dêrezor hastanesine götürdüler. Bir buçuk yıl boyunca Dêrezor’daki hastanede kaldım. Doktorlar, bacağımın üzerine basamazsam keseceklerini söylediler. Zorlayarak yürümeye başladım. Çünkü insan ayağına basabiliyorsa, hastaneden çıkarılıyordu.”
QSD savaşçıları kurtardı
Hastaneden çıktıktan sonra Ebu Hacir adlı Arap bir DAİŞ’liyle 6 ay kadar Dêrezor’a bağlı bir köyde kalır.
Berzan’ın yaşadığı kabus, Suriye Demokratik Güçleri (QSD) savaşçılarıyla karşılaşmasıyla sona erer. 2018’de QSD’nin operasyon düzenleyerek özgürleştiği köyde DAİŞ’liler kaçar, Berzan ise QSD güçlerine sığınır. Önce Şedade’ye ardından Hesekê’ye götürülen Berzan’ı amcası gelip Şengal’e götürür.
Berkan, şimdi yıllardır koparıldığı ana topraklarında yeniden yaşama tutunmaya çalışıyor. MERWAN MALO/ROJNEWS















