Kader tayin edici sürece giriliyor

Forum Haberleri —

DEM Parti mitingi

DEM Parti mitingi

  • Seçimlerden sonra savaş her düzeyde daha da yoğunlaşarak gelişecektir. Böylesi kader tayin edici bir süreçte herkese görev ve sorumluluklar düşmektedir. Hem tehlikelerin olduğu hem de görevler yerlerine getirilirse bol imkanların da olduğu bir süreçtir.

XALID KARASUNGUR

AKP-MHP faşist rejiminin tüm iktidar zamanlarının en kötü ve en kritik dönemini yaşadığı kesindir. Bunun büyük telaşını yaşadıkları her hallerinden anlaşılmaktadır. Her açıdan çok zorlanıyorlar. Bu halleriyle daha fazla ne kadar direnebilirler, bu önemli bir soru ve sorun olmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki, AKP-MHP faşist rejimini ayakta tutan tek şey Türkiye’de yeterli ve ciddi bir muhalefetin olmamasıdır. Bu onların en büyük avantajı olmaktadır. Yoksa AKP-MHP faşizmi bu kadar iktidarda kalamazdı.

Türkiye ekonomisi batmıştır. Açlık, yokluk, yoksulluk had safhadadır. Faşist AKP-MHP rejimi şu saatten sonra bu çürüyen ve çöken Türk ekonomisini yeniden ayağa kaldırması ve düzeltmesi mümkün görünmemektedir.

Elbette Türkiye’nin iç ve dış siyaseti ve diplomasisi de büyük ölçüde tıkanmıştır. Kronikleşen düzeyde bir hastalık gibi onursuz, kişiliksiz, salt Kürt düşmanlığı üzerinden yapılan bir siyaset ve diplomasi söz konusudur. Bununla daha fazla yol alamayacakları ortaya çıkmıştır. Türkiye demokratikleşmeden ve Kürt sorunu çözülmeden Türk devletinin bu handikaptan çıkması mümkün değildir.

Ekonomide ve dış siyasette durumu bu olan AKP-MHP faşizmi hiç şüphe yoktur ki tüm gücüyle Özgürlük Hareketi’ne yönelecektir. Faşist şef Erdoğan ve iktidarının önünde başka bir seçenek bulunmamaktadır. 31 Mart yerel seçimlerinde istedikleri ve bekledikleri kadar güçlenerek çıkarlarsa bunun vereceği moral güçle Medya Savunma Alanları’na ve Rojava’ya kapsamlı biçimde yönelecekleri açıktır. Seçimde güçlenerek değil de güç kaybederek çıksalar bu defa da seçim sonuçlarının vermiş olduğu büyük öfkeyle aynı politikalarda ısrar edeceklerdir. Demek istediğimiz şudur; son dönemlerde öyle bazılarının sandığı ve söylediği gibi ne yeni bir çözüm süreci, ne yumuşama, ne de görüşmeler vs. kesinlikle söz konusu değildir. Aksine belirtiğimiz gibi AKP-MHP faşizmi tüm stratejisini ve hesabını Kürtlerin iradesini kırmak ve Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek üzerine kurmuştur. Bunda hiçbir kuşkunun olmaması gerekir. Yoksa her şeyden önce Önder Apo’nun üzerinde bu denli zalimane bir baskı ve işkence uygulamazlardı. Bu her şeyin özeti olmaktadır. Dolayısıyla bu tür söylemler ciddiyetten uzak, yalan-yanlış, manipüle amaçlı söylemler ve dedikodular olmaktadır.

Türk Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve diğerlerinin nasıl çalıştığı görülmektedir. Bir gün Hewlêr’de, bir gün Bağdat’ta, diğer gün ABD ve Avrupa’da herkesle görüşmektedirler. Yeter ki Kürtlere ve PKK’ye karşı istifade edebilecekleri bir şey olsun; devlet, örgüt, kişi demeden görüşmedikleri kimse olmamaktadır. Yani tüm güçleriyle ve imkanlarıyla seferberlik halindedirler. Çünkü yoksa yaşanan sürecin adeta bir kırılma süreci gibi olduğunun farkındadırlar. Başaramazlarsa zirveden kötü biçimde düşeceklerini çok iyi bilmektedirler. Korkuları bundandır. Çok çalışıp çabalamaları da bundandır. Bunun için siyaset ve diplomaside yapmadıkları ilkesizlik, ikiyüzlülük, vermedikleri taviz ve bulunmadıkları vaatler yoktur. Toplumun psikolojisini de buna göre hazırlamaya ve oluşturmaya çalışıyorlar. Yani sadece ekonomik politikalarını, siyasi ve askeri stratejilerini değil, her şeylerini ve tüm imkanlarını Kürt düşmanlığı üzerinden değerlendirip harekete geçiriyorlar. Bu AKP-MHP faşizmi için artık bir tercih ve zorunluluk olmuştur. Zira ne çürüyen ve çöken Türk ekonomisini düzeye çıkarma, ne tıkanan siyasetin önünü açma gibi bir hedefleri bulunmaktadır. İsteseler de böyle bir zihniyete sahip olmadıkları nettir. Bütün bunlar şunun işareti olmaktadır; seçimlerden sonra önümüzdeki yakın günlerde savaş her düzeyde daha da yoğunlaşarak gelişecektir. Doğaldır ki böyle önemli, yakıcı ve kader tayin edici bir süreçte herkese görev ve sorumluluklar düşmektedir. Gerçekten hem tehlikelerin olduğu hem de görevler yerlerine getirilirse bol imkanların da olduğu bir süreçtir. Mutlaka çok iyi değerlendirmek gerektiği açıktır. Hani olağanüstü zamanların olağanüstü yoğunlaşması ve tarzı denilir; aynen böyledir. Asla rehavete düşmeden sürekli bir yoğunlaşma ve eylem halinde olmak gerektiği açıktır. Bu bir zorunluluktur.

Kürt Özgürlük Hareketi kuşkusuz gelişmelerin ve yaşanan sürecin farkındadır. Bunun içindir ki sürecin ruhuna uygun hem esnek ve yaratıcı hem de inançlı ve kararlı bir siyaset ve diplomasi yapmaktadır. Yine Kürdistan Özgürlük Gerillası bu tarihi sürece nasıl ve ne kadar hazırlıklı ve donanımlı olduğunu kış aylarında gerçekleştirdiği muhteşem devrimci operasyonlarla ortaya koymuştur. Şimdi toplumun ve tüm Kürtlerin bulundukları her yerde gerillanın bu görkemli hamlesine mutlaka serhildanlarla karşılık vererek selamlamasının tam zamanıdır. Kürtlerin genç kızları ve oğulları Kurdistan’ın dağlarında işgalci ve katliamcı Türk ordu güçlerine karşı savaşta destanlar yazmaktadır. Bu yıkılmaz bir iradedir. Hiçbir gücün bu Apocu fedai direniş ruhu, eylem ve irade gücüyle baş edemeyeceği açığa çıkmıştır. Gerillanın bu büyük hamle sürecinde şimdi aynı ruh ve iradeyle serhildanların yürütülmesi gerekmektedir. Gerilla- serhildan diyalektiği geliştikçe topyekun mücadelenin daha da yükselerek gelişeceği kesindir.

8 Mart’ta, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu ruh ve irade bir kez daha ortaya çıkmıştır. Newroz’la birlikte Kurdistan’ın dört parçasında ve yurt dışında milyonların serhildana kalkacağı şimdiden görülmektedir. 2024 yılı Newroz’u bu anlamda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için evrensel düzeyde yürütülen kampanyanın tarihi bir aşaması olmak durumundadır. Bu temelde güçlü hazırlıklarla karşılanan ve kazanılan süreç AKP-MHP faşizmi için tam bir kırılma ve çözülme süreci olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.