Kadın düşmanı olarak tarihe geçtiler

Haberleri —

DUYGU EROL

17 yıllık iktidarı boyunca kadına yönelik şiddetin yüzde bin 400 arttığı AKP, İstanbul Sözleşmesini ve maddelerini hiçe sayarak kadın kazanımlarına saldırmaya devam etti. İktidarda kaldığı süre zarfında kürtajı fiili olarak yasaklayıp tecavüz yasalarını meclis gündemine getirirken, kadını “birey” olmaktan çıkararak , bakanlık, dernek ve kurumlardan kadın isimlerini çıkararak, kadının aile içerisinde var olduğunu yineledi. 17 yıl boyunca her bakanının, her yöneticisinin kadına yönelik cinsiyetçi söylemlerini her platformda dile getirdi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” derken, Mayıs ayında Beştepe’de gerçekleşen 7. Aile Şurası’nda “Evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı sancılı bir süreçten geçiyoruz” diyerek, cinsiyetçi zihniyetini yineledi.

Türkiye, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni 2012 yılında ilk imzalayan ülkelerden biri. Sözleşme sadece kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele etmiyor, aynı zamanda kadın-erkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesini amaçlıyor. AKP iktidarı sürecinde Avrupa Birliği (AB) uyum çerçevesinde sözleşmeyi imzalayan Türkiye, yine aynı iktidar sürecinde kadın-erkek eşitliğini savunan ve kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara, kadın kazanımlarına saldırıyor, kadınların iradesini yok sayıyor. Kadını aile içerisinde eritmeye çalışan iktidarın ilk icraatı Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kurmak olurken, yerel yönetimler de ise Kadın Yaşam Merkez’lerini kapatarak Aile Destek Merkezleri kurmak oldu.

İlk saldırısı Kadın Bakanlığına oldu

AKP’nin kadın kazanımlarına ilk saldırısı Kadın Bakanlığı‘na oldu. “Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli” diyen dönemin başbakanı Erdoğan ve hükümeti, 2011 yılında ilk olarak Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’ndan kadın ismini sildi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ biçiminde adlandırdı. Bu şekilde kadının aile içerisinde var olabileceği algısını ve mühim olanın aile olduğu düşüncesinin temellerini attı. Sadece bakanlığın ismini değiştirmekle kalmadı, logosunu da değiştirerek kadının yerinin ailesinin yanı olduğu resmedildi. İsimde ve logoda yapılan bu değişiklikle sadece simgesel olarak bir değişikliğe gidilmedi,  kadın özgürlük mücadelesinin yıllarca sokaklarda, meydanlarda kazandığı haklara yönelik saldırıldı.

İstanbul Sözleşmesi ihlal edildi

Kadına yönelik ev içi şiddet ile ilgili bir yaptırım gücü olan ilk uluslararası sözleşme niteliği taşıyan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni 2012 yılında imzalayan Türkiye, ilk olarak Kadın Bakanlığı’nın isminde yaptığı değişiklikle sözleşmeyi ihmal etmeye başladı. Sözleşmede yer alan ve toplumsal yapı içerisinde kadınlara yönelik eşitsizliği gidermeye yönelik olan pozitif ayrımcılık ilkesini ihlal ederek, birey olarak kadını değil aileyi esas alıyor.

‘Tecavüz yasası’na yeltendiler

İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olan Türkiye, AKP hükümeti ile beraber, 2012 yılında dönemin başbakanının “Kürtaj cinayettir” söylemi ile beraber kürtajı yasakladı,  kamuoyunda ‘tecavüz yasası’ olarak bilinen ve cinsel istismar mağduru çocukların, kendilerini istismar eden erkeklerle evlenmelerini içeren yasa tasarısını gündeme getirdi. Kadın örgütlerinin büyük karşı koyuşu sonucu tecavüz yasası geri çekilirken, yargı kararlarının bir çoğunda yasanın fiili olarak hayata geçirildiğine tanıklık ettik.

Kayyumlar devreye girdi

Türkiye genelinde bu seyir yaşanırken, Kürdistan’da Kürt Kadın Hareketinin kazanımları ve iradesi hiçe sayıldı. Yerel kazanımlara göz diken iktidar, hem siyasi parti yönetimlerinde hem de yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemine ve pozitif ayrımcılık ilkesine uygun davranan Kürt Özgürlük Hareketine saldırdı. 88 belediyeye kayyum atarken 44 belediye eşbaşkanı kadın görevden aldı, 36 kadın belediye eşbaşkanı ise tutukladı. Yerel yönetimlere yönelik gözaltı ve tutuklamalar yaygınlaştırıldı, 50’den fazla kadın kurumu ise kapatıldı. Kayyumlarla beraber birçok kadın merkezine erkek yöneticiler atandı. Amed’in Farqîn ilçe belediyesine atanan kayyum Murat Kütük, özellikle şiddete maruz kalan kadınlara destek sunan Meya Kadın Merkezi’ni, aile destek merkezine dönüştürdü.

Seçilmişlere yönelik saldırılar parlamentoda devam etti. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından bir gecede HDP’li milletvekillerinin evlerine yapılan baskınla beraber 6 kadın milletvekili ve kadın hakları ve özgürlüğü için mücadele eden yüzlerce kadın tutuklandı.

Kadın düşmanı olarak kayda geçenler

İlkin Kadın Bakanlığı’nı kapatıp Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı açan AKP hükümeti, cumhurbaşkanından bakanına, vekilinden belediye başkanına varana kadar aralıksız kadına düşman söylemlerde bulundular. Kayıtlara geçen isimlerden bazıları şöyle:

Tayyip Erdoğan: Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum. Kadından anneliği çıkarırsanız geriye kutsal bir şey kalmaz. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır. Nikah akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmanın adeta teşvik edildiği sancılı bir süreçle karşı karşıyayız.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in danışmanı Prof. Doğan Soyaslan TBMM Adalet Komisyonu Alt Komisyonu’nda: Kimse bakire olmayan biriyle evlenmek istemez. Kaçıran kişi ırzına geçtiği kızla evlenince daha iyi olmuyor mu? Bekareti bozulduysa onunla evlenilmeli. Evlenince de cezadan kurtulmalı.

AKP’li Tuzla Belediyesi’nin yeni evlenen çiftlere verdiği kitapta: Kadına iz bırakmadan dayak atmak mübah.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu kendisinden iş isteyen kadınlara: Evdeki işler yetmiyor mu?

* Devlet Bakanı Mehmet Şimşek: Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.

Melih Gökçek: Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın. Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.

Zeyid Aslan, TBMM kulisinde uyurken çekilmiş fotoğraflarını soran kadın gazetecilere: Ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam.

Bülent Arınç: Kadın herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak. Kocasını bırakıp tatile çıkanlar, direği gördüğünde dayanamayıp direğe çıkanlar... Böyle bir hayatın içinde siz olabilirsiniz, size kızmanın ötesinde acıyabilirim.

15 bin kadın yaşamını yitirdi

Kadın örgütlerinin verilerine göre, 2019 Mayıs ayına kadar son 15 yılda 15 bin 430 kadın erkek şiddeti sonucu öldürülürken, Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda, Türkiye’nin kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125’inci sırada yer aldığı görüldü.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.