Kahramanların kahramanı
Forum Haberleri —

Öcalan
- Başkan Apo, en büyük acıyı kahramanı bol ama yenilgiye mahkûm Kürt gerçeğinden dolayı yaşadı ve bunu binlerce sayfalık çözümlemelerde dile getirmiştir. Tüm derdi kahramanları bu tragedyadan kurtarmaktı.
- Yüreğimizin ta içinden sesleniyoruz büyük ozanın kelimeleriyle kahramanlara ve kahramanlar kahramanına. Bir gün öykümüz anlatılırsa şöyle desinler, kahramanların kahramanı Başkan Apo ile yaşadılar.
EZDA DENİZ STARA
“Bir gün öykümü anlatırlarsa şöyle desinler: Devlerle birlikteydim, insanlar kış buğdayı gibi düşer kalkar.
Ama isimler sonsuza kadar kalır: şöyle desinler, atları ehlileştiren Hektor’la birlikte yaşadım ben.’’
Homeros’un Odysseus destanında geçen bu dizeler, kahramanlığa tanıklığın kıvancının belki de en güzel anlatımıdır; dolaylı olarak kahramanlığın yüce konumunu da tarif eder. Birinciler değil, aslında ikinciler son sözü söyler. İkincilerin kahramanlığı ve kahramanı algılama düzeyi, duyguları ve söze getirme biçimi ne ise kahraman da o’dur. Çünkü kahraman eylemdedir, izleyici değildir; kahraman davranıştadır, söz’de değildir. O eylemdedir, anlatıyı bize bırakır. Şiirin tarihidir bu aynı zamanda.
Arkeoloji ve sosyal bilimin en çok merak ettiği konuların başında gelir kahramanlık. Zira ilk çağ düşünce sistemi animizm ve mitoloji, aklın alamayacağı nitelikte metafizik gerçekleştirmeler ile tüm yapısını kahramanlık üzerine kurgulamıştır. İlk dinsel ayinler tanrı-kurban ikilemiyle, ilk kurbanı, ilk kahramanı, ilk kurtarıcıyı tariflemiştir. İnsanın doğa ve toplum ile kendisi ile ilgili kurduğu ilk bilinç formlarından biridir kahramanlık. İnsan her zaman zordadır, dardadır ve her zaman bu zorluktan çıkışın yolu arayışındadır. Cevabını bulması gereken tek şey vardır: Neden zordadır? Ve bu zorluktan nasıl kurtulabilir?
Kahramanlık tarihinin bize gösterdiği bir diğer gerçek de, en sevilen kişinin kurtuluş için kurban edilmesinin göze alınmasıdır. Kahramanı yaratan onun sevenleridir, düşmanları değil. İlk avcı gruplar başlarına gelen herhangi bir felaketin nedenini avladıkları hayvanın ruhunun onları cezalandırmasına bağlamışlar ve en yüksek tepeye çıkıp en güzel bebeklerinden birini adayarak ruhların öfkesini dindirmek istemişlerdir. Ve açlığın, kıtlığın yarattığı dehşet, doğanın döngüsünü kusursuz biçimde taklit ederek işleyişini sağlamak gerektirdiği düşüncesine götürmüş. Böylelikle, en güzel delikanlılarını toprağın rahmine düşen tohum mecazı ile kurban etmişler. En güzel kızlarını da tapınaklara adak olarak adayarak tanrıların gönlünü almışlardır. Böyle başlamış kahramanlık hikâyeleri ama toplumsalığın artışı ile kahramanlık anlamları da artmıştır. Toplumun karşı karşıya olduğu sorunu çözen ve o sorundan kurtuluşu gerçekleştiren her tür eylemin sahibi kahramandır. Savaşçılık, bilgelik ve icat böylelikle kahramanlık çağının temel üç öznesi olarak tarihe giriş yapar. Halkını saldırılardan korumak, taşan bir nehiri dizginleyen set’i icat etmek, toplumu varoluş krizinden yeni bir bilgelik ile yol açarak kurtarmaktır bunlar.
Kahraman sorunu çözen ve bunun için ölümde dâhil fedailik yapan kurtarıcı kişidir. Başlangıcı öyle olsa da tarihinin gidişatında zorunlu ölüm yoktur. Ya da artık, ölüm tek başına kahramanlığı tariflemez. Yoksa savaşlarda ölen her kişi, her mucid, her bilge kahraman olurdu. Kahraman mutlaka toplumun tümü adına kimsenin yapamayacağı eylemi gerçekleştirerek, yani kendini feda ederek ötekilerin kurtarıcısı olabilendir. Ama kahramanı salt ölümle ilişkilendirmek yetersizdir. Kahraman toplum ve insanlık kurtuluşçuluğudur. Sonu ölümü zorunlu kılmışsa bu kahramanın tragedyasıdır. Trajedi kimseyi kahraman yapmaz, ama kahramanın yaşamı süresince gerçekleştirdiği eylemlerin bütünü ölümünü-tragedyayı kahramanlaştırır.
Ancak kahraman da, kahramanlığın başı da beladadır. Salt ölüme işaretlenen kahramanlık döngüsü günümüzün ezilenlerinin içinden çıkamadığı bir çıkmaza dönüşmüş durumda. İçinde olduğu zor ve darda olma halini çözemeyen, ölüme gitmekten başka bir eylem elinden gelmeyen haldedir. Önderler de doğuştan klasik kahramanlığa başta yazgılı olsalar da onları diğer kahramanlardan ayıran farkları ile burada ortaya çıkar. Kahraman biçilen kaderi yaşamak zorunda olan ise, kahraman önder, o kaderi değiştirmek zorunda olandır.
Önderler kahramanların kahramanı olarak rol oynamak zorundadır, önderliğin doğası budur. Onun da kaderi budur; daha acımasız ve en imkânsız olan fedailiği gerçekleştirmek zorundadır. Nedir bu? Bu mevcut kaderi kabullenemezlik ve bu dayatılan kaderi değiştirmenin tarihsel zorunluluğudur. Aksi durumda yaşanacak olan trajik kaderin tekrarı olacaktır ki o zaman da önder olamaz.
Başkan Apo İmralı’ya götürüldüğünde ilk olarak "Promethus’a bedel bir kavgayı göze aldım, İmralı kayalıklarına zincirlendim’’ dedi. Bu sadece bir durum tespiti değildi, bir seçim ve bir karar bildirimiydi. Halkına bin yıldır dayatılan önderlerini öldürme yoluyla yenme kapanını kırma kararıydı bu. Klasik isyan ve klasik isyan önderliği Kürtlerin içinden kurtarılması gereken çıkmazı, sorunu ve felaketiydi. Kürtler kendi gerçeklikleri nedeni ile darda ve zordaydı. Kendilerini çağa göre inşa edecek yetenekten, akıldan mahrumdular, paramparça edilmişlerdi, tanımsızlığın eşiğindeydiler. Bu neden ile o sırada savaş ve ölüm emri vermedi, çünkü bu yok oluşun ta kendisi olacaktı ki komplo da buna göre kurulmuştu. Kolayı seçip halkını terk etmedi ve bu uğurda söylenecek hiçbir şeyi önemsemedi. Her gün kartalların ciğerini yemesini göze aldı ve o dar hücrede 26 yıl boyunca halkını gerektiği kadar savaş ve gerektiği kadar barış diyalektiği ile inşa etti. Çünkü kendini kurtaramayanların, çaresizlerin, düşmüşlerin ne söylediği değil, tarihin nasıl yapılacağı önemliydi. Onun aklı kahramanlardaydı.
Bu hala anlamakta çok zorlandığımız bir özgürlük halidir ve tarihte benzersiz bir kahramanlık olayıdır. Çünkü toplumların gelenekselliği tanrıdan bile kuvvetlidir: İsa o geleneği aşamadığı için çarmıha yürümek zorunda kalmıştı, Che bir yalnızlaştırılma kuyusuna gittiğini bilse de gitmek dışında yol bulamamıştı… Mutlak kaderi, hem de düşünülebilecek en kötü biçimde gerçekleşmiş ilahi kaderin içinde bozacaktı. Akıl işi değildi… Aklın alamayacağı şeyi, hem biçilen kaderi yaşayacak, hem de zaten gerçekleşmiş bir kaderi geriye döndürme, tarihi başa alma ve kurulduğu yerde bozma yüreğini gösterecekti. Başkan Apo bunu "Tanrılarla savaşmayı göze alma’’ olarak tanımladı. Yani toplumsal tarihin akışına müdahale etme ve tarihe yeni yasalar kazandırmaktı. Tüm bu süreci özetleyen şu cümlesi stratejik aklının mükemmel özeti olacaktı: "Kürtlerin özgür yaşam, özgür insan, özgür toplum arayışını gözeten bir Kürt aklını da oluşturmaya çalışıyorum’’
O büyük tufanın içinden halkının gemisini Ararat’ın doruğuna sonunda vardırdı. Nuh tufanına inanılmaz düzeyde benzemektedir halimiz. Gemi dağın zirvesine vardı, daha ne olacağını bilemiyoruz ama gemi zirvededir artık. Zirvemiz şudur; Kürtler artık tarihin nesnesi değil öznesidir. Kürtler artık taktik araç değil, stratejik ortaktır. Kürtler artık kaderi belirlenen değil, kaderleri de belirleyendir. Zalim tarihin haksızlığına uğrayan herkesi, kendi kaderlerini seçecekleri yeni bir yaşam alanına getirmiştir. Her gün ve her nefesi ile 26 yıl bugünleri bir kader teşisi icat ederek ördü ve şimdi bir kader teşimiz var ve o teşiyi döndürüyoruz. Tanrılar delirtmemiş, pes ettirmemişseler kahramanlara saygı duyar. Tarihin en saygın yerindedir.
Başkan Apo, en büyük acıyı kahramanı bol ama yenilgiye mahkûm Kürt gerçeğinden dolayı yaşadı ve bunu binlerce sayfalık çözümlemelerde dile getirmiştir. Tüm derdi kahramanları bu tragedyadan kurtarmaktı. Kahramanlarının önce kurtarılması gereken bir toplumu söz konusuydu. Bu tragedya sadece mutlak ölüm değildi, tragedya ölümün dahi tarihe köklü müdahale için yeterli olmamasıydı. Yaşamı ve ölümü yeniden kurmak gerekiyordu o zaman. Dar, parçalı, yenilgili kadere kodlanmış Kürt değil, stratejik ortak akıl, taktik yaratıcılık, zekâ ve akıl gücü, kuruculuk, kural geliştiricilik, başarı kişiliği gerekiyordu. Bunu başardı!
Kahramanların kahramanı diyalektiği Başkan Apo’nun önderlik tarzıdır. Amacını en iyi anlayan, hisseden ve şahitlik eden şehitler, yenilen bir halkın değil, zafer kazanan halkın kahramanlığını başararak, insanlığın da en duygulu kahramanlar yürüyüşünü gerçekleştirdiler. Yol uzun, yürünecek çok uzaklar vardır, ama Başkan Apo 32 yıl önceden demiştir "Daha şimdiden çok şey görülmüştür. Kürt gerçeği söz konusu olduğunda bu büyük bir görmedir’’
Yüreğimizin ta içinden sesleniyoruz büyük ozanın kelimeleriyle kahramanlara ve kahramanlar kahramanına:
Bir gün öykümüz anlatılırsa şöyle desinler; kahramanların kahramanı Başkan Apo ile yaşadılar.